25 Şubat 2013 Pazartesi

Hadi Puzzle Yapalım

Çocukluğumdan beri çok severim puzzle yapmayı. Ancak çocukluğumda böyle çeşitli ve kaliteli yapbozlar yoktu. Ben de çoğu zaman aynı puzzle ı söküp, bi daha bi daha yapardım. Belli bir süre ara verdikten sonra üniversite yıllarımda büyükler için de puzzle olduğunu keşfettim. Böylece eski eğlenceme yeniden kavuşmuş oldum.

Genellikle 500 ya da 1000 parçalı yapbozlar tercih ediyorum. 1500 parça ve üzerinde çok güzel yapbozlar görüyorum ancak bu kadar fazla parçayı birleştirecek sabrı kendimde göremediğim için henüz satın almadım.
Geçen günü hadi bir puzzle yapayım da kafam dağılsın diyerek D&R’a uğradım. Ancak aradığım puzzle satıldığı için başka bir puzzle aldım. Sevimli iki tane köpek içeren 500 parçalık bir puzzle…Eve gelince paketi açıp içindeki parçaları rengine göre ayırmaya başladım. İşte en sıkıcı kısım burası ama aynı zamanda en önemli kısım. Renkler ne kadar iyi ayrışırsa yapboz o kadar rahat yapılıyor. Parçaları ayırdıktan sonra da birleştirmeye başladım. Ve sonuç aşağıda…
Henüz tamamlanmamış hali...
Ve bitmiş hali...
Henüz hiç puzzle yapmayı denememiş olanınız varsa mutlaka tavsiye ederim. Kısa sürede olsa beyni stresten uzaklaştırıp, meşgul ediyor. Ayrıca dikkati toplamaya yardımcı oluyor. Hadi bakalım puzzle yapmaya…

22 Şubat 2013 Cuma

Labirent İçinde Labirent

Bedesten adını ilk defa Kapalıçarşı’yı gezdiğim bir gün duymuştum. Çarşı içerisinde Cevahir ve Sandal olmak üzere iki tane bedesten vardı. Sonradan yaptığım araştırmalarda bedestenin mücevher, kumaş, halı  gibi değerli eşyaların satıldığı yer olduğunu öğrendim. Osmanlı zamanında önemli yer teşkil edermiş bu bedestenler. Dünyanın dört bir tarafından getirilen değerli eşyalar bedestenlerde satılırmış.

Geçen günü Kapalıçarşı’ya gittiğimiz zaman Cevahir Bedestenini gezdik. Bedesten eski sarayın yanına yapıldığı için ilk önceleri eski bedesten sonraları da İç Bedesten ya da Cevahir bedesteni olarak anılmaya başlamış. Kapalıçarşı hepimizin bildiği gibi labirent gibi bir yapıdır. Sokaklar her taraftan birbirine bağlanır. Cevahir bedestenini de labirentin içinde başka bir labirent olarak düşünebiliriz.

 
 
Bedestende şu an çeşitli gümüş eşyalar, eski paralar, eski saatler ve  gümüş aksesuarlar satılıyor.


Bu saatlerden çocukluğumda dedemde de vardı :)
İçinde bir de Bedesten Cafe var. Acıkmış vaziyette olduğumuz için cafeye oturduk ve lezzetli birer kızarmış mantı yedik.
 
Günü pasta ve kahve ile sonlandırdık...

19 Şubat 2013 Salı

Pazar Sineması

Pazar sabahı, sinemaya gidip Mutlu Aile Defteri filmini izlemeye karar vermemiz sonucunda internetten seanslara baktım. En uygun seans 14.00 gözüküyordu. Evden çıkmadan evvel onu mu giysem bunu mu giysem, aaa bak televizyonda ne çıktı..vs oyalanmaları neticesinde 13.45 de Metrocity sinema kuyruğunda bulduk kendimizi. Filmin başlamasına 15 dakika vardı ve kuyruk öyle böyle değildi ...Neyse sonunda sıra bize geldi ve şansımıza çok da güzel koltuklar düştü. Hemen koşturarak filme girdik. Film;  samimi, küfürsüz bir komedi filmi.  Oyunculuklar özellikle İlker Aksum ve Tuncel Kurtiz’in oyunculukları çok başarılı. Kısacası, eğlenceli 1-2 saat geçirmek için ideal bir film.

 
Film arasında dışarı çıktığımız zaman sinemanın dekoru dikkatimi çekti. Bekleme alanına kocaman bir kütüphane kurmuşlar. Böylece filmi bekleyenler kitapları, dergileri karıştırarak oyalanabiliyor. İnsanları okumaya teşvik eden bu fikri çok beğendim ayrıca görsel olarak da çok hoştu.
 


 

13 Şubat 2013 Çarşamba

Martılarla Kahvaltının Adresi : Garipçe Köyü

Geçen pazar havanın da güzel olmasını fırsat bilerek ailece dışarda kahvaltı yapalım dedik. Kahvaltı için seçtiğimiz yer Garipçe köyüydü. Garipçe, Sarıyer’i geçtikten sonra yer alan bir Karadeniz köyü.  İstanbul’un içinde ama karmaşadan uzak olan bu köy bana çok huzur veriyor. Bu yüzden senede bir kaç kez kahvaltımızın adresi oluyor.


Kahvaltımızı sahilde yer alan Aydın Balık’ta yaptık. Restorana doğru ilerlerken inşallah deniz kenarında masa buluruz diye içimden geçiriyordum. Restorana vardığımız anda en önde yer alan, denizin dibindeki masanın boşaldığını gördük J Garsonlar bizi hemen o masaya aldı. Burası salaş bir balık lokantası. Hafta sonları da açık büfe kahvaltı veriliyor. Kahvaltıda sunulan şeyler oldukça lezzetli diyebilirim. Özellikle sigara böreği, tereyağı ve bal-kaymağı çok güzel. Ayrıca kahvaltı yaparken  hemen yanınızda kanat çırpan martılar da kahvaltıya ayrı bir keyif katıyor.



Kahvaltıyı yaptıktan sonra köyde biraz yürüyüş yaptık. Asıl isteğimiz köyde bulunan kaleye çıkıp boğazın Karadenizle kucaklaştığı eşsiz manzarayı fotoğraflamaktı . Kale kapalı olduğu için maalesef bu isteğimizi gerçekleştiremedik. Bunun yerine köyün ara sokaklarında dolaşıp bir kaç fotoğraf çektik. Ardından köy meydanında kurulmuş olan pazara göz gezdirip Garipçe’ den ayrıldık.
Kahvaltı yaptığımız noktadan manzara bu şekilde gözüküyordu...
Garipçe Kalesinin yukardan görünümü
Köy meydanında kurulmuş olan küçük pazar
Dönüş yolunda bu kedi de bana poz verince bari çekeyim fotoğrafını dedim:)