23 Temmuz 2014 Çarşamba

Bilinmeyen Bir Kasır

İstanbul’un göbeğinde, her gün önünden geçilen ama çok az kişi tarafından bilinen tarihi bir yapı düşünün.  17.yy’ a ait,  baştan aşağı çinilerle döşenmiş bir yapı. Evet, Yeni Cami Külliyesi içinde yer alan Hünkar Kasrından bahsediyorum. Hünkar Kasrı, padişah ve  ailesinin namaz öncesi ya da bazı dini günlerde camiye gitmeden evvel konakladığı küçük bir kasır.

Eminönü kalabalığına karıştığımız zaman defalarca kez önünden geçeriz bu kasrın. Ancak üzerinde ne bir tabela vardır ne de kasrı gösteren bir ok. Bu yüzden sürekli önünden geçtiğimiz bu yapının farkına bile varmayız. Son gidişimde camiye fotoğrafladıktan sonra bu kasrı bulmaya karar verdim (Internette okumuştum). Bir kaç kişiye sorarak kasrın kapısına vardım. Hemen caminin arkasında Sirkeci’ye doğru giden yol üzerindeymiş.
Dönemin şaşaasını yansıtan Hünkar Kasrı, baştan aşağı çinilerle döüşenmiş ve kapılar sedef kakma işçilik örneği.
Geniş bir salonu iki de odası bulunuyor.

Küçük bir banyo da unutulmamış.
Cami ile kasır arasında bir de gizli geçit bulunuyor. Padişah ve ailesi kasrın dışına çıkmadan bu geçitten camiye ulaşırlarmış.
Gitmek isteyene notlar: Öncelikle Hünkar Kasrını ücretsiz ve müze kartsız gezebilirsiniz. Ancak her zaman açık değil. Sergi dönemlerinde açılıyormuş ve sanırım her ay bir sergi oluyormuş. Gezisi süresi maksimum 15 dakika sürüyor.
Keyifli gezmeler...

18 Temmuz 2014 Cuma

Yeni Cami Külliyesi

Geçtiğimiz hafta sonu yine Eminönü tarafındaydım. Benim bu Eminönü sevdam ne olacak bilmiyorum J Daha evvel Eminönü’ndeki mekanlara, tarihi yapılara ilişkin bir çok yazı yazdım. Bu sefer de Eminönü’nün en çok ziyaretçi alan , sembolü haline gelmiş bir noktasından Yeni Cami Külliyesinden bahsetmek istiyorum. Aslında külliyenin bir parçası olan Mısır Çarşısından http://yasamizi.blogspot.com.tr/2012/12/tarihi-yarmadada-bir-gun.html yazımda bahsetmiştim. Sıra geldi Yeni Cami’ye ...
Yeni Cami, bahçesinde onlarca güvercini ve eksilmeyen kalabalığı ile hem Eminönü hem de İstanbul için bir semboldür. Aynı zamanda eski türk filmlerinin de vazgeçilmez mekanıdır. Hani taşradan bir genç gelir ve “Taşı toprağı altın İstanbul” ya da “Sana yenilmeyecem İstanbul” der ya, işte bu sözleri çoğunlukla Yeni Cami önünde söyler.
Yeni Cami Külliyesi yapımı en uzun süren külliyeymiş. 3.Murat’ın eşi Safiye Sultan’ın isteği ile yapımına başlanan külliye yaklaşık 100 sene sonra Hatice Turhan Sultan’ın emri ile tamamlanmış .
İçi de dışı gibi zarif bir şekilde dekore edilen cami 300 seneyi aşkın süredir ziyaretçilerini ve ibadet için gelenleri ağırlıyor.
 

15 Temmuz 2014 Salı

Çok Güzel Bir Film : Dedemin İnsanları

İzlenecek filmler, okunacak kitaplar, gezilecek yerler, tadılacak lezzetler birikti de birikti. Ben de ucundan bişilere başlıyım dedim. Geçenlerde ne zamandır seyretmek istediğim Dedemin İnsanları filmini seyrettim. Dedemin İnsanları, Çağan Irmak’a ait sıcacık bir aile filmi. Mübadele esnasında Girit’ten göçmüş bir ailenin hayatı anlatılıyor. Sanırım Çağan Irmak’ın kendi ailesinin hayatıymış. Film yer yer komik, yer yer de duygusaldı. Başta Gökçe Bahadır’ın oyunculuğu olmak üzere tüm oyunculuklar da çok iyiydi.

Kısacası ben bu filmi sevdim. İzlemek isteyen herkese de tavsiye ederim.

11 Temmuz 2014 Cuma

Marmaris Kalesi

http://yasamizi.blogspot.com.tr/2014/07/sisssst-sr.html yazımda Haziran ayı başlarında Marmaris’te 1 hafta süren bir tatil yaptığımdan bahsetmiştim. Güzel ve dinlendirici geçen bu tatilde Marmaris Kalesi’ni de gezdim. Geçen sene gezmek istediğim ama tadilat nedeniyle kapalı olan bu kaleyi gezmek bu seneye kısmetmiş.
Kaleye, begonvillerle süslenmiş beyaz evlerin olduğu dar sokaklardan geçerek ulaştık.
Müze kart ile gezilebilen kaleye girdiğimiz zaman ilk dikkatimizi çeken şey çimlerin arasında aheste aheste gezen bu kaplumbağa oldu.
Kale 1520 yılında Sultan Süleyman tarafından Rodos Seferi öncesi yaptırılmış. Kalenin içinde küçük bir arkeoloji müzesi de bulunuyor. Kapalı alanda, Helenistik dönem ve daha öncesinden kalma eserler sergileniyor.
Açık alanda ise Osmanlı dönemine ait mezar taşları bulunuyor.
Arkeoloji Müzesini gezmemizin ardından kalenin burçları arasında ilerledik.
Son olarak da kaleden şahane bir Marmaris manzarası seyrederek gezimizi bitirdik.

8 Temmuz 2014 Salı

Şişşşşt Sır

Uzun süredir Nermin Bezmen’in bir kitabını okumak istiyordum. Ancak hangi kitabını okuyacağım konusunda karar veremiyordum. Sır ile Kurt Seyit ve Şura arasında gidip gelirken “Sır” kitabı bana hediye olarak geldi J  Mayıs ayında hediye edilen bu kitaba hemen başlamayı tercih etmedim. Tatilde kafam boş iken sindire sindire okumak istedim ve öyle de yaptım. Haziran ayı başlarında Marmaris’e 1 haftalık bir tatile giderken bu güzel kitap da benimle beraber yolculuk yaptı.

1900’lü yılların başında geçen hikayede İstanbullu aristokrat bir ailenin kızı olan Hüma’nın hayatı konu ediliyor. Hüma’nın ölümünün ardından günlüğünün okunması ile hikaye başlıyor ve gençlik dönemi bize aktarılıyor. Kitap son derece akıcı bir dille yazılmış ve her sayfa bir sonraki sayfayı merak ettiriyor. Dolayısıyla sindire sindire okumak istediğim kitap 3 günde bitti J Kitap bitince acaba devamı var mı diye internette araştırma yaptım. Evet, Aurora’nın İncileri ismi ile devamı da varmış. En kısa zamanda devam kitabını edinip okumayı düşünüyorum.
Bu sürükleyici kitabı bana hediye eden kişiye burdan teşekkür ederim. Değerli hediyeniz kitaplığımda en güzel yere yerleşti.

5 Temmuz 2014 Cumartesi

El Emeği Göz Nuru (3.ve Son Bölüm)

İsmek sergisinin son fotoğraflarını da yayınlayıp bu yazı dizisini bitirmek istiyorum artık.

Gemi maketi yapmak bir çok kişinin önemli uğraşıdır. Hani vaktim ya da sabrım olsa ben de bu işe girişebilirim J Sergide birbirinden değişik bir çok gemi maketi sergileniyordu.
Halıcılık sanırım en başarılı olduğumuz sanatlardan biri.
Geleneksel sanatlarımızdan sedef kakma işçiliği de hala devam ettiriliyor.
Veee çiniler... Yıllar evvel yaptığım İznik gezisinde bir çini atölyesini gezmiştim. Küçük bir çini tabağı için bile ne kadar emek harcandığını görmüş, yapanları ayakta alkışlamıştım. Umarım bu çok emek ve özveri isteyen sanat dalı uzun yıllar devam eder.
Bu cam boyama tablo favorilerimden biri oldu J
Aşağıdaki yağlı boya tablo ise nedendir bilmem beni hüzünlendirdi :(
Yüzlerce el emeği göz nuru ürünün sergilendiği sergiden sadece bir kaç fotoğraf burada paylaşmak istedim. Tüm bu güzel ürünleri ve eserleri ortaya çıkaranların ellerine emeklerine sağlık.

3 Temmuz 2014 Perşembe

El Emeği Göz Nuru (2.Bölüm)

İsmek sergisine devam edelim...

Taşları boyayarak ve üzerine çeşitli şekiller çizilerek yapılan bir sanat dalı olan taşkatür örnekleri işte bu tabloda toplanmıştı.
El işi bebekleri de çok sevdim.Her çocuğun güvenle oynayacağı türden oyuncaklar ortaya çıkmış.

Kursiyerler porselen boyama işlemi ile çok güzel süs objeleri ve çay takımları hazırlamışlar.
E bu tabakların içini de doldurmak gerekiyor di mi? Pastacılık kursunda alınan eğitimle yapılan rengaranek pastalar çok hoş görünüyordu.
Ahşap oyma işçiliği sonucu ortaya çıkan bu saat beni taa çocukluğuma, anneannemin evine götürdü. Her saat başı ses çıkaran guguklu saati hatırladım J
Birbirinden farklı nakış ürünleri de aşağıda yer almakta.

Devam edecek J  

1 Temmuz 2014 Salı

El Emeği Göz Nuru (1.Bölüm)

Geçen hafta Feshane’de İsmek sergisi vardı. Yıl boyunca İsmek kurslarında hazırlanmış ürünler için büyük bir sergi oluşturulmuş. Sergide iğne oyası, dantel, tel kırma gibi el işlerinin yanısıra porselen boyama, kabartma tablolar, ahşap işçiliği, gemi maket yapımı ve sedef kakma gibi sanatsal aktiviteler sonucunda ortaya çıkan ürünler sergileniyordu. Biz de aldığımız ani bir kararla bu sergiye gittik. Bakalım sergide neler görmüşüz J

Sergide ilk gözümüze çarpan iğne oyasından yapılmış bu kiraz ağacı oldu. Ne kadar emek sarfedilmiş ve kim bilir kaç günde ortaya çıkmış bu ağaç.
Daha evvel yapmış olduğum bir Bartın gezisinde ilk defa gördüğüm tel kırma işler burada da vardı.  
Takı kurslarında ortaya çıkan aksesuarlar alıcılarını bekliyordu.
Veee taştan tablolar... Sergide cam, yağlı boya, kabartma gibi bir çok tablo çeşidi vardı. Benim en çok hoşuma giden ise çakıl taşından yapılmış bu tablolar oldu.

Tabi kabartma tabloların da hakkını vermek gerek J
Selvi boylum al yazmalım J Klasikleşmiş bu türk filminin canlandırması da çok güzel yapılmış.
Devam edecek...