Hep konuşulur; ”Beyoğlu
eski Beyoğlu değil”, “Artık Beyoğlu’na uğramak istemiyorum”, “Çok
kalitesizleşti” …vs. Bu olumsuz konuşmalara kısmen katılmakla beraber hala bu
semti seviyorum. Çünkü her gittiğimde yeni bir şey keşfediyorum. Tarihi bir
binada küçük bir motif, lezzetli pizza yapan bir cafe, yeni açılan bir sanat
galerisi..vs.
Geçtiğimiz hafta
sonu yakın arkadaşım Gülşah ile Beyoğlu’nda buluştuk. Tünelden başlayarak
Beyoğlu’nda simge sayılabilecek her yeri tek tek gezmeye başladık. Bir süre
sonra da balık pazarına vardık.
Şu bir gerçek ki
balık pazarı da yavaş yavaş değişmeye yüz tutmuş. Balıkçı sayısı bir elin
parmaklarını geçemeyecek kadar az. Manavların da çoğu kapanmış. Yalnızca birkaç
tanesi ayakta durmaya çalışıyor.
Pazarın içinde
ilerledikçe meşhur Petek Turşuları’na ulaştık.
Daha önce buradan
alışveriş yapmış ama turşu suyunu hiç denememiştim. Gülşah ile beraber birer bardak
turşu suyunu lıkır lıkır mideye indirdik.
Akabinde ise
tekrar tünel tarafına dönerek Galata’ya yöneldik. Internette çok fazla olumlu
yorum alan Velvet Cafe’de kahve ve tatlı molası verdik.
Cafe, tamamen
sahibinin anneannesine ait nostaljik eşyalarla döşenmiş durumda. Girişte bizi
sevimli bir berjer ve duvarda asılı olan aile fotoğrafları karşıladı.