27 Şubat 2020 Perşembe

Erzurum Çarşı Pazar


Tren istasyonundayız ve az sonra doğu ekspresi ile Erzurum’a doğru yola çıkacağız. Yıllardır yapmak istediğim bu yolculuğa çıkacağım için çok heyecanlıyım.
Eski bir tren beklerken sıcacık ve son derece modern bir tren ile karşılaşıyoruz. Koltuğumda yerimi alır almaz kitabımı çıkarıyorum ve kahvemi hazırlıyorum. O zaman yolculuk başlasın.
Sırasıyla Kars’ın ve Erzurum’un köylerinden geçiyoruz. Karla kaplı dağlar, donmuş nehirler, dereler bize eşlik ediyor.
4-5 saatlik bir yolculuk sonrası ise Erzurum’dayız. Tren garına indiğimiz anda çok ama çok sert bir soğuk bizi karşılıyor. Hava sıcaklığı derece olarak Kars ile aynı göstermesine rağmen bu soğuk Kars’ın soğuna hiç benzemiyor.  Atkılarımıza biraz daha sarınarak yemeğe doğru yol alıyoruz.
Daha önce İstanbul’da cağ kebabı deneyimim olmuş ve beğenmemiştim. O yüzden adet yerini bulsun diye yemek yiyeceğimi düşünüyorum. Ancak öyle olmuyor. Masaya bırakılan ilk şişi lavaşa sarıp yememle beraber müthiş bir lezzetle karşılaşıyorum. Akabinde masaya kaç şiş geliyor sayamıyorum. Bu arada Erzurum’da usul şöyle; siz dur diyene kadar servise devam ediyorlar. Biz de epey geç bir süre sonra ancak dur diyoruz 😊
Peşinden bir de Erzurum’a özgü kadayıf dolmasını deniyoruz. Fakat bu tatlıyı çok tutmuyorum.
Sıra geldi Erzurum çarşı pazar gezmeye. İlk durağımız Taş Han oluyor. Hanı gezip ufak tefek oltu taşı alışverişi yapıyoruz.
Sonrasında Üç Kümbetler’deyiz. İkisi bilinmeyen, biri Emir Saltuk’a ait olan kümbetleri fotoğraflıyoruz.
Çifte Minareli Medrese…Bir Selçuklu dönemi eseri…
Yakutiye Medresesi…İlhanlı dönemi eseri…
Şimdi de Erzurum Evi diye bilinen bir restorana giriyoruz. Amacımız Erzurum’da geleneksel bir konak nasıl olur onu görmek. Buraya bayılıyorum, kesinlikle çok güzel bir konak.

Çıtır çıtır yanan sobanın yanından geçerek konak içinde ilerliyoruz.
Yeme içme bölümleri çok güzel değil mi?
Veee dönüş. Harika geçen bir tatilin akabinde karlı dağlara veda ederek İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz.
Kars ve Erzurum artık fotoğraflarda ve anılarımızda.

21 Şubat 2020 Cuma

Sarıkamış, Çıldır Gölü ve Ani Harabeleri


Sabahın çok erken saatlerinde uyanıyorum. Doğum günüm bugün. Evimden çok uzakta yeni bir yaşa girmenin heyecanı içindeyim. Annem ve babam uyandıktan sonra hemen üzerimizi giyiniyoruz ve kahvaltıya iniyoruz. Sonrasında ise atkılara, berelere dolanıp dışarı adım atıyoruz. Hava buz gibi…İstikamet hüzünlü bir nokta; Sarıkamış.

Tam 90.000 askerin soğuktan donarak şehit olduğu noktadayız. Üzerimizde kalın sweatshirtler, paltolar, atıklar ve bereler olmasına rağmen soğukta yalnızca 10 dakika durabiliyoruz. O zaman ki koşulları düşününce askerler için bir kez daha üzülüyor ve dualarımızı gönderiyoruz.
Akabinde Sarıkamış kayak alanındayız. Açıkçası bu kadar gelişmiş ve güzel bir tesis beklemiyorken gördüklerim beni şaşırtıyor.  Önce telesiyejle yukarılara tırmanarak manzaranın tadını çıkarıyoruz.
Sonrasında ise sıcacık içeceklerle içimizi ısıtıyoruz.
Ve sırada Çıldır Gölü var. Buz tutmuş kocaman bir su kütlesi hayal edin. Ucu bucağı belli değil, neresi kara neresi su göz ayırt edemiyor.
Gölün üzerinde yürüyüş yapılabiliyor ve kızaklarla gezilebiliyor.
Yaptığımız kısa yürüyüş sonrası bir restorana giriyoruz. Buranın en ünlü yiyeceği yöre halının sarı balık dediği  bir tür sazanı tadıyoruz. Tatlı su balığı çok sevmememe rağmen inanılmaz lezzetli buluyorum. 
Öğleden sonra olmuş bile. Artık uzak bir noktaya Ani Harabeleri’ne doğru hareket ediyoruz. Girişine vardığımızda beni en çok şaşırtan sessizlik oluyor. Etraf nefesimi dinleyebileceğim kadar sessiz.
Kiliseler, camiler, yerleşim yerleri bir bir karşımıza çıkıyor. Ucu bucağı belli olmayan kent Ermenilere, Selçuklulara, Gürcülere, Moğollara ev sahipliği yapmış.
Her köşesinde fotoğraf çekmek her köşesinde mola verip sessizliği dinlemek istiyorum.
Bazı yapıların içini de ziyaret ediyoruz. İçlerinde bizi kimi zaman harika manzaralar karşılıyor.
Ani’de gün batımına da şahit olduktan sonra yorgun ama mutlu bir şekilde Kars’a dönüyoruz. Sırada peynir tadım etkinliği var. Çeşit çeşit peynirlerden tadıyoruz hatta bazılarından 3 kere tadıyoruz :)
Peynir alışverişimizi bitirdikten sonra ise bal köşesine geçiyoruz.
Sonunda oteldeyiz. Bir topkekin üzerine konmuş mumu üflüyorum ve yeni yaşıma hoş geldin diyorum.

Ertesi gün yine yoğun olacağız. O zaman uykuya…

18 Şubat 2020 Salı

Serhat Şehri Kars


Bilirsiniz ben kışı ve kar yağışını çok severim. Ancak bu sene İstanbul’da maalesef doğru düzgün kış göremedik. Şöyle kara bata çıka yürümeyi özlemiştim. Ayrıca sosyal medyada çokça fotoğraflarına rastladığım Kars şehri de oldukça ilgimi çekiyordu. Bu yüzden hem kar hem de Kars görüp bir taşla iki kuş vururuz diyerek Şubat başı gibi Kars’a gittik.

Seyahatimizi uçak ile gerçekleştirdik. Yaklaşık 2 saat süren bir yolculuğun sonunda Kars’a ulaştık ve ayağımızın tozu ile ilk önce kars lezzetleri ile buluştuk.

Ben ve annem hingel isimli içi boş mantıyı tercih ettik. Fena değildi ama açık söylemek gerekirse Kayseri mantısının yerini tutmaz.
Babam ise piti isimli bir tür et yemeği aldı. Ondan da ufak bir parça tattım ve fena değildi.
Umaç isimli yöresel helvaları ise alışılmış helvadan farklı bir lezzetti.
Yemek sonrası gezimiz başladı. İlk önce Fethiye Camisine gittik. Burası, Rus işgali esnasında inşa edilmiş bir kilise. İşgal sonrası camiye çevrilmiş yapı oldukça güzel duruyordu.
Akabinde Taşköprü, Kars Kalesi ve Kümbet Camisini görebileceğimiz alana doğru ilerledik. Son yıllarda turist çeken şehre fotoğraf noktaları da eklenmiş durumda. Serhat şehri Kars yazısının çevresinde arkamıza Kars kalesini alarak bol bol fotoğraf çekildik.
Sonra Taşköprüye yürüdük. Sanırım merkezde en sevdiğim noktalardan biri bu Taşköprü oldu. Donmuş bir nehir ve karlarla kaplı köprü çok hoş görüntü veriyordu.
Ve Kümbet Camii…
Kars sokaklarında Rus mimarisinin izleri epey yoğun durumda.
Akşam saatlerinde ise Kafkas gecesine katıldık. Gösteriye giderken karlı sokaklarda yürümek oldukça keyifliydi. Hava ise -20 derece civarında seyrediyordu ancak sıkı giyindiğimden midir yoksa gerçekten termometreye rağmen Kars’ın havası yumuşak mıdır bilemiyorum soğuk havayı fazla hissetmedim.
Güzel bir gösteri seyrettikten sonra ise günü noktaladık. Ertesi gün bizi çok yoğun bir program bekliyordu.

14 Şubat 2020 Cuma

Şezlong Savaşları ve Kapalıçarşı


2020 yılının okuduğum ilk kitabı İdil Hazan Kohen’in Şezlong Savaşları oldu. Şezlong Savaşları, devam niteliğinde bir kitap. Kişisel Gerilim ve Dişisel Gerilim kitaplarının devamı. Kişisel Gerilim, okurken çok eğlendiğim bir kitap olmuştu. Dişisel Gerilim de fena değildi. Ancak bu kitap için maalesef aynı şey söyleyemeyeceğim. Kitap resmen elimde süründü.
Okuduğum diğer kitap ise Fuat Sevimay’ın Kapalıçarşı isimli kitabıydı. Kapalıçarşı’yı çok sevdiğim ve daha önce herhangi bir kitabını okumadığım bir yazardan kitap okumak istediğim için bu kitabı aldım. Roman, İstanbul’un fethinin ilk yıllarında Kapalıçarşı’nın inşaası esnasında yaşanan olayları anlatıyor. Hikaye bol bol hayal gücü ve mecazi anlatımla harmanlanmış durumda. Yazarın dili de oldukça akıcı. Özellikle tarihi kurgulardan hoşlananlara bu kitabı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar…

10 Şubat 2020 Pazartesi

Hoş Geldin Yeni Yaşım


Bu sene evimden çok uzaklarda, minik bir topkekin üzerine konan mumu üfleyerek girdim yeni yaşıma. Tam 40 yaşında oldum. Aynı doğduğum günkü gibi karlı bir havada yeni yaşıma hoş geldin dedim.

Bu sene ile ilgili daha öncesinde planlar yapmıştım. Birkaç fikir vardı aklımda. Uzun süredir sessiz sakin kutladığım doğum günümü bu sene parti vererek kutlayacaktım. Ya da evimde sakin bir köşeye çekilip içimdekileri uzun uzun yazacak, geçmiş yılların muhakemesini yapacaktım. Ya da en yakın arkadaşlarımla bir araya gelecek ve muhabbetler eşliğinde sıcacık bir ortamda merhaba diyecektim 40'a. Ancak hiç biri olmadı. Son dakika yapılan bir seyahat planı ile ailece Türkiye’nin en doğusuna, Kars’a gittik. Orada, Ani harabelerinin içinde karlara bata çıka yürürken karşıladım yeni yaşımı.

Doğum günümü uzaklarda kutlamak iyi geldi bana. Hiçbir beklentide bulunmadan, plan yapmadan sadece sağlıklı ve mutlu bir yaş geçirmeyi diledim. Umarım her şeyin yolunda gittiği, keyifli bir yaş olur.
O zaman iyi ki doğdum :)