6 Ekim 2023 Cuma

Kitaplar

Bir önceki yazımda da değindiğim gibi okuduğum kitapları burada paylaşmayalı çok uzun zaman oldu.  O yüzden bugün kitap paylaşma günü olsun…

İlk olarak Bir Aşk Masalı’ndan bahsetmek istiyorum. Yazarı Ahmet Ümit olunca polisiye roman okuyacağım düşüncesiyle kitabı satın aldım ama kitap masal kitabı çıktı 😊 Mecazi anlamda söylemiyorum,  Ahmet Ümit bu sefer gerçekten bir masal kitabı yazmış. Altı ülkenin altı prensi rüyalarında gördükleri kıza ulaşabilmek için savaş veriyorlar.  Yazarın bolca mesaj verdiği değişik bir roman olmuş ancak bazı yerlerde çok tekrar var. Aynı cümleler altı prens tarafından sürekli tekrarlanınca kitap sıkıcı bir hal alabiliyor. Sonuç olarak fena değildi statüsüne koyduğum kitaplardan biri oldu.

İkinci paylaşmak istediğim kitap ise Beni Hep Böyle Hatırla…Bir Melike İlgün kitabı. Hani bazen sofrada en sevdiğimiz yiyeceği en sona saklarız ya işte ben de ne zaman Melike İlgün kitabı alsam okumakta bilinçli olarak geciktiriyorum. Geçen sene aldığım kitabı yeni okudum ve yazarın bu kitabını da çok beğendim. Kitapta 6-7 Eylül olaylarının birçok insanın hayatını nasıl etkilediği farklı açılardan kaleme alınmış. Sürükleyici, bir nefeste okunan bir kitap olmuş.

Son olarak okuduğum kitap ise Sophie Kinsella’nın Sana Bir İyilik Borcum var kitabı oldu. Sophie Kinsella kitaplarını genelde tatilde tercih ediyorum. Yazarın romanları çok da edebi olmayan nane şekeri tadında kitaplar. Yani okunduğu anda ferahlık veriyor ama bu ferahlık geçici 😊Tatilde kafa dağıtmak için çok iyi oluyor. Bu romanda da aile işletmesi çalıştıran bir kadının hem işletmeyi ayakta tutmaya çalışması hem de karışık aşk hayatı konu edilmiş.

O zaman okuyarak kalın…

3 Ekim 2023 Salı

Yine Bir Tatil Yazısı

Aslında amacım Almanya seyahati yazılarını tamamlayınca biraz İstanbul yazıları yazmaktı ama iş yoğunluğumdan bir türlü fırsat bulamadım. Geçtiğimiz hafta ise deniz, kum ve güneş ile buluşmak için Ege kıyılarındaydık.  Bu yüzden İstanbul yazılarının önüne tekrar bir tatil yazısı koyuyorum 😊

Gezmeli, görmeli, yeni lezzetler ile tanışmalı tatilleri çok seviyorum. Binlerce adım atsam da, oradan oraya koşturup yorgun bir şekilde İstanbul’a dönsem de beden yorgunluğumun aksine zihnim çok dinlenmiş oluyor. Öte yandan tuzlu su ile buluşup, hiçbir şey yapmadan uzanıp sadece kitap okuyup lezzetli kokteylleri tadarak vakit geçirdiğim tatiller de bana çok keyif veriyor. İşte bu tatil de tam öyle bir tatildi.

Çoğunlukla sabahları gün doğarken uyandım. Henüz alacakaranlık iken bol bol yürüyüş yaptım. Sonrasında güzel bir kahvaltı ve kahve keyfi…

Tuzlu suyu çok özlemişim. Denizde kimseler yokken sabah erken saatler de kulaç atmak harikaydı.

Bizim için artık tatil ritüeli olan tavla maçları da tatilin kaçınılmaz bir parçasıydı.

Sürükleyici, gözlerimi ayıramadığım kitaplar okudum. Bir ara bir blog yazısı yazacağım okuduğum kitaplar için. Uzun zaman oldu burada kitap yazısı paylaşmayalı.

Veee nefis gün batımları…

Şimdi yeniden İstanbul’dayım, siz bu yazıyı okurken kim bilir ben hangi maili cevaplıyor olacağım:) Keyifle kalın…

31 Ağustos 2023 Perşembe

Nürnberg ve Dönüş Hazırlığı

Kısa bir yürüyüşün ardından şehrin renkli evleri ile ünlü sokağındayız. Evet, sokak güzel ama benzeri bizim Balat’da da olduğu için çok fazla etkilenmiyoruz:)

Birkaç fotoğraf çektikten sonra bu sefer yokuş yukarı tırmanmaya başlıyoruz. Amacımız Albrecht Dürer meydanına ve kaleye ulaşmak. Meydana geldiğimiz anda bizi ünlü ressamın evi ve önündeki sevimli tavşan karşılıyor.

Albrecht Dürer’in evi müze durumuna getirilmiş ve ziyarete açık. Ancak çok da fikir sahibi olmadığımız bu ressamın evini görmek ilgimizi çekmiyor.  O yüzden kaleye yöneliyoruz ama önce kahve molası.

Kaleye giriş ücretsiz ve kalenin harika bir bahçesi var.

Papatyaların güzelliği :)

Seyir terasına ulaştığımızda Nürnberg’in güzel evlerini bir de tepeden görmüş oluyoruz.

Sonrasında ana meydana tekrar dönüyoruz. Bu sefer yine bir mola verip sıcak çikolata ve buraya özgü Nürnberger Lebkuchen tatlısını deniyoruz.

Gözümüzün önünde sıcacık yapılıp servis edilen bu tatlılara bayılıyoruz.

Veee artık dört günlük seyahatimizin sonuna geliyoruz ve yurtdışında yapmayı en çok sevdiğimiz şeylerden biri olan market alışverişi ile gezimizi sonlandırıyoruz.

24 Ağustos 2023 Perşembe

Son Durak : Nürnberg

Seyahatimizin son günü Nürnberg garındayız. Diğer garlardan daha ihtişamlı bir yapı bizi misafir ediyor.

Garın hemen karşısındaki kapıdan içeri girdiğimiz anda eski şehir başlamış oluyor.

Girişteki el sanatları çarşısında yer alan güzel evler birkaç sene evvel Strasbourg’da gördüğümüz evleri anımsatıyor.

Yanyana dizilmiş birçok dükkan var. Kimi dükkanda el yapımı mumlar, kimi dükkanda bakırlar, kimi dükkanda cam eşyalar alıcılarını bekliyor.

Dükkanları tek tek gezdikten sonra merkeze doğru ilerliyoruz. Önce Nürnberg katedrali karşılıyor bizi. Almanya’daki çoğu kilise ve katedral birbirine benziyor. Genellikle gotik tarzda inşa edilmiş kiliselere rastlamak mümkün.

Kilisenin hemen önünde sokak yiyecekleri satan bir pazar var. Satılan yiyecekler bize çok hitap etmediği için burayı es geçiyoruz.

Biraz daha aşağı doğru ilerleyince köprüler başlıyor. Nürnberg’in zaten asıl olayı bu köprüler. Her köprü farklı bir manzara vadediyor.

Köprüleri geçince ise çok nezih bir mahalle olan Trödermarkt adacığını görüyoruz. Burası sanırım Nürnberg’de en sevdiğim yer oldu.

Sırada Nürnberg’in ana meydanı ve bu meydanda yer alan ihtişamlı çeşme Schöner Bruner var.

Altın çeşme epey popüler noktalarından biri.

Meydanı birkaç kez turladıktan ve fotoğraf çektikten sonra güzel evleri ile ünlü başka bir sokağa yönleniyoruz. Ne zaman tabii ki bi dahaki yazıya 😊

18 Ağustos 2023 Cuma

Nockerl, Büyük Meydanlar ve Güzel Manzaralar

Hem biraz dinlenmek hem de Avusturya’nın lezzetli kahvelerini deneyimlebilmek için Mozart Cafe’de mola veriyoruz. Şehrin en meşhur kahvesi wiener melange ı hızlıca sipariş edip tatlı seçmek için menüye bakmaya devam ediyorum. Gözlerim, gelmeden evvel araştırdığım meşhur Salzburg nockerl tatlısını arıyor. Menüde bir türlü bulamayınca garsondan yardım istiyorum. Garson menünün ilk sayfasını işaret ediyor, kendi kendime hayret tatlılar arasına konmamış diyorum. Çok meşhur ya o yüzden en başa koymuşlar diye düşünüyorum.

Önce kahvem geliyor. Bir yudum alıyor ama tatlı ile devam etmek için bekliyorum.

Veee tatlı geliyor. Heyecanla tatlıdan bir çatal alıyorum. O esnada burnuma ağır bir koku geliyor ama ne olduğunu anlayamıyorum. Damağım tatlı ile buluştuğu anda ise ne olduğunu keşfediyorum. Bu bir tatlı değil bolca yumurtadan yapılmış bir yiyecek. Yumurta çok seven biri olmama rağmen keskin koku beni rahatsız ediyor ve asla tatlı bir tat alamıyorum. Kahvaltıda belki yenir ama mis gib sahanda yumurta varken bunu neden yiyelim o da ayrı konu. O esnada nockerl ın neden tatlı menüsü içinde olmadığını anlıyorum. Mutlaka gittiğiniz zaman denemelisiniz diye yazan blog yazarlarına da teessüflerimi sunuyorum:)

Kahve keyfinden (!) sonra Mozart meydanına geçiyoruz.

Hemen ardından da başka bir meydanda buluyoruz kendimizi. Peşpeşe üç tane meydan dolaşıyoruz. Meydanlardan birine dev bir satranç kurulmuş durumda.

Sırada manzara seyretmek var. Burada iki seçeneğmiz bulunuyor. Ya füniküler ile kaleye çıkacağız ve oradan Salzburg’u seyredeceğiz ya da Mönchsberg tepesine gideceğiz. Mönchsberg tepesinde karar kılıyoruz böylece kaleyi de içeren bir manzara seyredip fotoğraf çekebiliriz diye düşünüyoruz.

Tepeye asansörle çıkılıyor. İndiğimiz anda harika bir Salzburg mazarası ile karşılaşıyoruz. Kaleyi değil de burayı tercih ettiğimiz için kendimizi tebrik edip seyir terasını gezmeye başlıyoruz.

Bu da kaleyi gören bir fotoğraf…

Sonrasında tekrar aşağıya iniyoruz ve karnımız acıktığı için Avusturya’nın meşhur şinitzelini deniyoruz.

Şinitzel sonrası ünlü gofretçi mannerin mağazasında alıyoruz soluğu. Ben biraz burada kendimi kaybetmiş olabilirim :)

Son olarak da tekrar nehir kenarına iniyoruz. Alp dağları, ortasından akan nehir, yemyeşil bir doğa tam bir göz şöleni yaşatıyor.

17 Ağustos 2023 Perşembe

Alp Eteklerinde Bir Masal Şehri

Yine trendeyiz. Bu sefer Almanya sınırlarını aşıp Salzburg’a gidiyoruz. Kahvemi yudumlarken seyahat notlarımı son kez gözden geçiriyorum.

Yolculuk esnasında birbirinden güzel köylerden geçiyoruz. Yemyeşil Alpler, dik çatılı evler ve evlerin önünde otlayan inekler bir masalın içindeymişiz gibi hissettiriyor.

Salzburg’a varmamızın akabinde şehir merkezine doğru yürümeye başlıyoruz. Yaklaşık yirmi dakikalık bir yürüyüş sonrası Mirabell sarayındayız. Mirabell Sarayı, Avrupa'da gördüğümüz diğer saraylara nazaran oldukça küçük. Hoş bir bahçesi ve minik bir saray binası var.

Saraydan çıktığımız anda kendimizi ünlü besteci Mozart’ın uzun süre yaşadığı evin önünde buluyoruz. Ev ziyarete açık ama biz sadece dışarıdan fotoğraf çekmek ile yetiniyoruz.

İstikametimiz eski şehir. Bizi eski şehre bağlayacak olan köprünün önüne geldiğimizde kilitler dikkatimizi çekiyor. Avrupa’da birçok şehirde olan bu gelenek Salzburg’da da süregelmiş. Sevgilerini ölümsüzleştimek isteyen aşıkların kilitleri hemen göze çarpıyor.

Köprünün üzerinde ise şöyle bir manzara var.

Ve eski şehirdeyiz. Salzburg’un şık caddesi...

Caddenin şıklığı bozulmasın diye tüm tabelaların ferforje ve süslü olma zorunluluğu varmış.

McDonold’s bile bu duruma ayak uydurmuş.

Caddede aynı zamanda Mozart’ın doğduğu ev de bulunmakta.

Caddeyi o kadar çok seviyoruz iki kez boylu boyunca dolaşıyoruz. Sonrasında ise kahve molası veriyoruz. Kahve molası ve diğer Salzburg notları da bir sonraki yazıya kalsın bakalım 😊

13 Ağustos 2023 Pazar

Augsburg

Sabahın erken saatlerinde uyanıyor ve hızlıca üzerimizi giyinip yola çıkıyoruz. En sevdiğim yerde tren istasyonunda olmanın heyecanını yaşıyorum. İstikametimiz Almanya’nın sevimli şehri Augsburg.

Şehre varmamızın ardından kendimizi belediye meydanına çıkan alışveriş caddesinde buluyoruz. Süslü püslü vitrinleri ile sağlı sollu sıralanmış dükkanlara göz gezdiriyoruz. Şehir, Münih’e göre sakin olmakla beraber asla ıssız bir şehir olduğu söylenemez. Daha ayak basmamızın üzerinden çok kısa bir süre geçmesine rağmen burayı seviyorum:)

Belediye meydanı…

Güzel evlerin ve kafelerin sıralandığı caddelerinden biri…

Öğle yemeğimizi Ratskeller isimli restoranda yiyiyoruz. Gelmeden evvel araştırdığım bu restoran bir binanın bodrum katında tonozlarla çevrili eski bir mahzende hizmet veriyor. Girer girmez ortama vuruluyorum.

Yemek de çok lezzetli…

Sadece merakla beklediğim ünlü alman tatlısı apple strudel beklentimin altında kalıyor.

Yemek sonrası ise Fuggerei bölgesine gidiyoruz. Fuggerei, dünyadaki ilk toplu konut projesiymiş. Yani geçmişin Tokisi diyebiliriz:)

Sarı konutların her sokağına girip çıkıyoruz.

Konutların zilleri hep birbirinden farklı. Bunun nedeni vakti zamanında evin erkekleri gece yarılarına kadar çalışırlarmış ve eve geldiklerinde evlerini zil şekillerinden ayırt ederlermiş.

Bazı konutlar ziyarete açık. Bu konutlarda geçmişten günümüze ilgili evde yaşamış olan aileler tanıtılıyor.

Fuggerei ziyareti sonrası tekrar merkeze dönüp kahve molası veriyoruz. Tam da bu esnada şakır şakır yağmur başlıyor. Sıcacık kahvemizi yudumlayıp, yağmuru seyrederek Augsburg ile vedalaşıyoruz.