29 Ocak 2019 Salı

Çarşı Pazar Gezmece

Geçtiğimiz Cumartesi günü blogger arkadaşım Gülşah ile bir araya geldik. Blog yazmanın bana kattığı en güzel şeylerden biri de burada edindiğim dostluklar oldu sanırım. Sabah erken saatlerde Beşiktaş’ta buluştuk. Amacımız Bay-Kuş Cafe’de kahvaltı yapmak ve oranın meşhur lezzeti Ordu tostunun keyfini çıkarmaktı. Ben daha evvel Ordu tostunu tatmış ve çok beğenmiştim. Gülşah da denemek istiyordu ama şansımıza tost yoktu. Biz de tost yerine börekli, pişili bir kahvaltı tercih ederek güne başladık. 
Kahvaltı sonrası ise istikametimiz Beşiktaş pazarı oldu. Pazar gezmeyi ve pazardan alışveriş yapmayı hep sevmişimdir. Dolabımda ünlü markaların parçaları olduğu gibi pazardan aldığım ürünler de yer alır. Ayakkabı, palto/mont ve iç giyim hariç pazardan seve seve alışveriş yapabilirim.

Önce tazecik sebze ve meyvelerin arasında dolaştık.
Sonrasında ise tüm pazarı arşınladık.
Pazar sonrası ise bir arkadaşımın tavsiye ettiği mekanı keşfetmek için Akaretler’e doğru yol aldık. Oradaki izlenimlerim ise bir sonraki yazıda gelsin J

25 Ocak 2019 Cuma

Duyarlılık, Dürüstlük ve Bazı Etik Değerler

Yaklaşık 2 senedir kurumsal bir şirkette çalışıyorum. Çalıştığım şirketin genel merkezi engellilere tekerli sandalye temin edebilmek için mavi kapak topluyor. Internet sitesinde gördüğüm kadarıyla grubun bir çok şirketi de bu sosyal yardım projesini destekliyor. Ben de kendi çapımda kapak topluyorum ve merkeze iletiyorum. Ancak bireysel olarak topladığım kapak adeti tabi ki sınırlı sayıda kalıyor. O yüzden geçtiğimiz hafta iş arkadaşlarımla konuyu paylaştım. Ne yazık ki çoğu kimse bu konuda yardımcı olmak istemedi, kapak ayırmanın oyalayıcı bir iş olduğunu düşündüler. Oysa bir kapağı açıp kenara koymak 5-6 sn, günde 10 kapak ayırsan 1 dakika eder.. Şunu anladım ki artık bir çok insan bir başkası için 1 dakikasını dahi ayırmak istemiyor.
Yine bir kaç gün sonra bu sefer instagramda bir olaya şahit oldum. İnstagramda fotoğraflara bakarken sponsorlu bir sayfa önüme düştü. Bir adam “çocuğunun yerde para bulduğunu ve çok sevindiğini, kendisinin de çocuğuna hemen parayı oyuncağının arasına saklamasını ve değerini bilmesi gerektiğini söylediğini” anlatıyordu. Yorumlara baktığım zaman bir çok kişinin adama çocukların nasıl para kıymeti bileceği konusunda fikir danıştığını farkettim. Yalnızca bir kişi yerde bulunan paranın alınmayacağını ve bunun yanlış olduğunu belirtmişti. Bu kişiye de karşı çıkan bir sürü insan olmuştu. İşin özü yerde para bulup bunu cebe atmak ne zaman bu kadar normal bir davranış haline dönüştü ?
İşte böyle… Bugün son zamanlarda şahit olduğum bazı olayları paylaşmak istedim. Ben mi çok ince düşünüyorum yoksa bu davranışlar normal mi?

15 Ocak 2019 Salı

Ay Çöreği, Sevdalım Hayat ve Saklambaç


Ayçöreği sever misiniz? Bizim ailede ay çöreğini en çok annem sever. Ben de severim ama favori pastane ürünüm her zaman acıbademdir J Son okuduğum Ayçöreği isimli kitapta ise ayçöreği seven Sahra’nın hikayesi anlatılıyordu. Zeynep Sahra’nın yazmış olduğu roman, tıp fakültesini yeni kazanmış olan Sahra’nın yeni ortamına alışması, iki aşk arasında kalması ve mahallesini konu ediyor. Hikaye son derece akıcıydı. Ancak biraz gençlik kitabı gibiydi. Dolayısıyla kendini okuttu okutmasına ama çok fazla iz bırakmadı bende. Yine de hikaye yarım kaldığı için devamını da okurum sanırım.
Diğer okuduğum kitap ise Zülfü Livaneli’nin Sevdalım Hayat oldu. Normal şartlarda Zülfü Livaneli’nin kitaplarını çok rahat ve hızlı bir şekilde okurum. Ancak bu kitap elimde nasıl süründü anlatamam. Zülfü Livaneli’nin otobiyografisi özelliğini taşıyan kitapta çok fazla isim geçiyor ve bu da kafa karışıklığına neden oluyor. Zülfü Livaneli sanırım hayatından geçen bütün isimlere yer vermiş J Kitap elimde tam 2 ay kaldı.
Son zamanlarda okumuş olduğum en güzel kitabı ise sona sakladım. Defne Suman’a ait Saklambaç J Olaylar İstanbul’lu köklü bir ailenin etrafında dönüyor. Farklı tarzlara sahip iki kuzenin yaşamlarına tanık oluyoruz. Saklambaç, Defne Suman’ın okuduğum 2.kitabı oldu. Geçen sene Yaz Sıcağı isimli kitabını okumuş onu da sevmiştim. O zaman gelsin Defne Suman kitapları…

10 Ocak 2019 Perşembe

Ranchero, Zeynel ve Biraz Nişantaşı Turu


Hafta sonu Yaseminella ile Nişantaşı’nda buluştuk. Önce biraz dolaştık, kadınsal dürtülerle mağazalara girdik çıktık ardından da Ranchero’da yemek molası verdik. Uzun süredir gitme planı yaptığım Ranchero’nun ortamını çok beğendim. Dekorasyonu, ışığı ve müziği ile tam bir Meksika restoranı.
Hamburgerlerimizi mideye indirirken epey kaynattık .
Biraz daha dolaşmamızın ardından ise tatlı yemek için Zeynel'e uğradık. Bu ara yakın çevremden en çok duyduğum söz “Gamze nasıl oluyor da kilo almıyorsun?” oluyor.  Şöyle anlatayım, tek tip beslenmiyorum, her şeyden yiyorum ama  yerken  de abartmıyorum (Bazı istisnaları saymazsak J ) . Yani bugün sebze yediysem, ertesi günü kırmızı et, sonra ki gün balık tercih ediyorum. Hafta sonları da gelsin pizzalar, gitsin mantılar… Yoksa her gün mantı yesem bal gibi ben de kilo alırım, denedim gördüm J
Böylece yiyerek içerek ve bol bol sohbet ederek günü sonlandırdık.

7 Ocak 2019 Pazartesi

Yeni Yıl Öncesi


Lise hayatımı denize nazır, önemli okullardan birinde, Kabataş Erkek Lisesi’nde geçirdim. Yüz yılı aşkın süredir binlerce öğrenciye ev sahipliği yapan lise, 90’lı yıllarda kız öğrencileri de bünyesine katmaya başlamıştı. Ben de okulun ilk kız öğrencilerinden biriyim. Liseye adım attığım ilk günden itibaren Kabataşlılık ruhu aşılanarak eğitim aldım. O yüzdendir ki mezuniyetimin üzerinden tam 20 sene geçmesine rağmen “haydi mezuniyetimizin 20.yılını kutluyoruz” mesajı beni heycanlandırmaya yetti.

Aralık ayında okulumuzda 20.yıl mezuniyet töreni yapıldı. Bu tören yeni yıl öncesi beni en çok heyecanlandıran etkinlik oldu. Tam 20 senedir görmediğim arkadaşlarımı (tabi ki bazıları ile hala görüşüyorum) gördüm. Mezun olmamızın üzerinden sanki 20 sene değil de 20 gün geçmiş gibi herkesin birbirine sıkı sıkıya sarıldığına şahit oldum. Öğretmenlerimin yaşlandığını ama hala bize kol kanat gerdiklerini ve gururlandıklarını farkettim. Benim için çok özel bir gündü. O gün aldığım plaket de evde en güzel yere yerleşti.
Yine Aralık ayında yeni kıl kutlama kartları hazırladım. Hatta Cağaloğlu’na gidip çocukluğumun simli kartlarını bulup onlardan bile aldım. Hepsini tek tek yazdım yazmasına da postalarken maalesef geciktim. İş hayatımda öyle yoğun bir ay geçirdim ki tarif edemem. O yüzden yılbaşına tam 2 gün kala benim kartlar postalandı.
Yeni yıl akşamını da evde ailemle geçirdim. Tombala oynadık ve ben bol bol kaybettim, anneme de paraları kaptırdım J
Tekrar herkese iyi seneler diliyorum…