25 Aralık 2020 Cuma

Okuma Zamanı

Okuduğum kitapları epeydir paylaşmadığımı fark ettim.  Taa yazın okuduğum ama paylaşmadığım kitaplar var. Öyleyse bir yerden başlayalım.

İlk defa Stefan Zweig’ın bir kitabını okudum. Yazarın; Görünmez Koleksiyon, Unutulmuş Düşler&Karda isimli öykü kitabını beklediğimden daha çok sevdim. Öykü kitabı okumayı çok sevmememe rağmen 2020 en fazla öykü kitabı okuduğum yıllardan biri oldu.

Mahalle Kahvesi ise Sait Faik’e ait bir öykü kitabı. Yıllar olmuştu Sait Faik kitabı okumayalı. Usta yazarın kaleminden dökülenleri okumak çok keyifliydi.
Bir diğer okuduğum kitap ise Murat Işık’a ait Muhtelif Lüks Bisküit oldu. Öneri üzerine aldığım bu kitabı ilk gördüğüm zaman kapağından ötürü ön yargı ile yanaştım. Bu nasıl bir kitap acaba diye düşünürken hikayenin içinde kayboldum. Ege’nin bir köyünde geçen sımsıcak bir hikaye.
Kalbindeki Buzları Erit isimli kitap da yine öneri üzerine aldığım bir kitaptı. Eskimo gelenekleri üzerine kurulu kitabın biraz farkındalık yaratacağını ve kişisel gelişimime olumlu yönde katkı sağlayacağını düşünerek okumaya başladım. Ancak tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Bir kere eskimo görüş ve yaşam tarzı günümüze uyarlanmamıştı ve kitabın çevirisi çok kötüydü.
Son olarak da Nermin Bezmen’in Unutkan Aşk isimli kitabını paylaşmak istiyorum. Nermin Bezmen son kitabında yine çok etkileyici bir hikaye ile karşımıza çıkmış. Alzheimer hastası bir kadın ve ona bakan eşinin hikayesini anlatan romanı çok beğendim.

24 Aralık 2020 Perşembe

Yamaklığa Devam

Fırsat buldukça yine mutfağa girmeye devam ediyorum. Hatta geçen gün haddimi aşarak el açması börek denedim. Bitirdiğimde dilimden şu cümle dökülüyordu; “Bir dahaki denemem sanırım beş sene sonra olur” 😊 Ertesi gün yaşadığım kas ağrısı iki günlük spora bedeldi. İlk denememe rağmen çıkan sonuç ise fena değildi. Sanırım ikinci deneme için beş sene daha beklemeyeceğim 😊

Daha önce de yazmıştım. Evde ekmek yapmaya devam edenlerdenim. Önümüz yılbaşı olduğu için bu sefer ekmek konseptim çam ağacı oldu.
Bir Pazar sabahı ise kahvaltıya aşağıda gözüken örgü çöreği yaptım. Yapımı kolay ve göze hitap eden bir çörek.
Bir de pide yaptım ve nefis oldu diyebilirim. Daha önce lahmacun denemiştim ve orta karar bişi olmuştu. Aynı şekilde pidenin de öyle olacağını sandım ama pide enfesti.
Tabi ki arada ağzımız tatlansın diyerek tatlılar da hazırladım. Önce sufle ile başlayalım. Sufle, yapımı kolay gözüken ama çok zor bir tatlıymış bunu öğrendim. İki kez denedim ama hala tam tutturamadım. İlerde bir kez daha denemeyi planlıyorum.
Limonlu Tart… Süsleme kısmı çok zevkliydi…
Veee kamuflaj kek.
Bakıyorum da hep hamur işi türü şeyler yapmışım. Eee serde trakyalılık var, hamur işi olmadan olmaz. Fakat biraz daha sağlıklı tarifler üzerine de çalışmalıyım sanırım.

O zaman hadi ben mutfağa… Sağlıkla ve lezzetle kalın…

18 Aralık 2020 Cuma

Filmler, Filmler..

Bugün son zamanlarda izlediğim filmlerden bahsetmek istiyorum. İlki; Kitap Külübü. Jane Fonda, Diana Keaton gibi isimlerin baş rolde oynadığı film, aralarında kitap kulübü kurmuş dört kadın arkadaşın yeni bir kitap ile tanışması ile başlıyor. Orta yaşın üzerinde olan bu kadınların seçtikleri kitap ise Grinin Elli Tonu. Müstehcen konusu ile meşhur olan Grinin Elli Tonu kitabı dört arkadaşın hayatına bir yerlerden dokunuyor ve olaylar gelişiyor.

İkinci seyrettiğim film ise bir Fransız filmi. Orijinal adı Le Belle Epoque olan film türkçeye Yeni Baştan ismiyle çevrilmiş. Uzun yıllardır evli olan bir çiftin evlilikleri zamanla anlamını ve önemini yitirmiştir. Marianne yeni zamana ayak uydurmuşken, Viktor sürekli geçmişle yaşıyordur. En sonunda Victor, önüne gelen bir fırsat ile 70’li yıllara geri döner ve o anları yeniden yaşar. İlginç bir konusu olan güzel bir film olduğunu söyleyebilirim. Bu arada geçmişe dönüş kısmı bilim kurgu çağrışımı yapmasın, tamamen farklı bir şekilde geçmişe dönüş var 😊
Üçüncü olarak paylaşmak istediğim film ise The Holiday yani Tatil. Cameron Diaz, Kate Winslet, Jude Law gibi popüler oyuncuların baş rolleri paylaştıkları film romantik komedi tarzında. Dünyanın iki ayrı ucunda oturan ve ilişkilerinde sorun yaşayan iki kadın bulundukları ortamdan uzaklaşmak ister ve evlerini değiştirir. Akabinde de yeni şehirlerinde olaylar gelişir. Son derece eğlenceli ve keyifle vakit geçirilecek bir film.
Son izlediğim film ise yine romantik komedi tarzındaki Holidate oldu. Bir alışveriş merkezinde tanışan Sloane ve Jackson yalnızca bayram günleri ve özel günlerde sevgili olmak için anlaşırlar ve yılın belli günleri bir araya gelirler. Fazla beklenti içine girmeden, zaman öldürmek için izlenecek fimlerden biri diyebilirim.

İşte böyle...Filmler belki hafta sonu için fikir verebilir, şimdiden iyi tatiller 
😊

10 Aralık 2020 Perşembe

Atatürk Arboretumu (Devamı)

Arboretum içinde yürürken karşımıza minik bir sincap çıkıyor. Bu sene Emirgan korusunda sık sık sincaplarla karşılaştığımızdan cebimde artık fındık taşır oldum. Bu minnoş da fındıktan nasibini alıyor.

Veee büyük gölete varıyoruz.
Gölet çevresi yürümek için oldukça elverişli. Biz de aheste aheste yürüyerek çevresini turluyoruz.
Sanırım arboretum içinde en sevdiğim yer de aşağıdaki bankın olduğu yer oldu. Tam yayılıp kitap okuyarak sessizliğin tadının çıkarılabileceği bir yer.
Çıkışa vardığımızda ise asırlık bir gürgen ağacına rastlıyoruz. Tam 250 yaşına kadar Belgrad ormanında yaşamış olan bu ağaç birkaç sene evvel doğal sebeplerden ötürü yıkılmış ve sonrasında buraya taşınmış.
Böylece arboretum gezimizi tamamlamış oluyoruz.

3 Aralık 2020 Perşembe

Atatürk Arboretumu

Ekim ayı başlarında Atatürk Arboretumu’na gittik. İlk defa yıllar önce gitmiştim oraya. O yıllarda pek popüler değildi. Hoş hala popüler değil ya sadece biraz daha bilindik diyebiliriz.

Atatürk Arboretumu, İstanbul Üniveristesi Orman Fakültesi tarafından yönetilen bir bitki müzesi. İçeri giriş ücretli. Ayrıca içeri su haricinde herhangi bir yiyecek içecek sokmak da yasak.

Girişte minik bir süs havuzu ve Atatürk Arboretumu hakkında bilgiler içeren bir tanıtım yazısı yer alıyor.

Arboretumda 3 tane yapay gölet var. İlki hemen girişte karşımıza çıkıyor. Sabah erken saatlerde gittiğimiz için henüz kalabalık başlamamış durumda. Bu yüzden yaprak hışırtılarını dinleyerek bir müddet gölet çevresinde oturuyoruz.
Kuğuların asaleti...
Sonrasında yürüyüşe geçiyoruz. Yürüyüş esnasında çok farklı ağaçlar karşımıza çıkıyor. Ağaçların üzerinde ilgili ağacın ismi de bulunmakta. Yani bu ağaç ne ağacı acaba diye düşünmemize gerek kalmıyor. 
Ağaç diplerinde çıkmış olan mantarlar...
Akabinde ikinci gölete varıyoruz. Yıllar önceki gezimde bu göleti pek beğenmemiştim. Nedense bu gidişimde çok hoşuma gitti. Çünkü tam ormanın içindeydi ve diğerlerine kıyasla daha doğal duruyordu.
Burada da biraz dinlendikten ve tabi ki bol bol fotoğraf çektikten sonra yürüyüşümüze devam ediyoruz. 

Devamı gelecek...