11 Mart 2014 Salı

Mimoza ve Serenad

Ne zamandır gözüm takılıyordu sitenin girişindeki o sarı ağaca. Mimoza ağacına...Ne çok severim mis kokulu mimozaları tıpkı söğüt ağacını sevdiğim gibi. Mart ayının başında sapsarı açararak doğayı renklendiren bu ağaç baharın ilk müjdecisidir. Dün akşam İstanbul’da hafif yağmur çiseliyordu. Arabamı park ettikten sonra çiseleyen yağmur altında şemsiye açmadan eve doğru yürümeye başladım. Bu esnada eve mimoza mı götürsem acaba dedim. Ağaca yanaştım ve güvenlikten izin alarak ağaçtan ufacık 2 dal aldım. Elimde mimozalarla çiseleyen yağmur eşliğinde tekrar yürümeye başladım.İşte bahar buydu J

Eve gelince mimozaları bir vazoya yerleştirdim. Tüm oda mis gibi koktu...
Yemek faslından sonra ise kitaplığımda okunacak bir kitap aramaya başladım. Zülfü Livaneli’nin Serenad’ı bana göz kırpıyordu. Piyasaya çıktığı dönemde çok övgü alan bu kitabı okumaya karar verdim.
Yağmur, mimozalar, serenad her şey tamamdı da bir telefon görüşmesi planımı değiştirdi. Telefondaki sıkıntılı, üzgün ses ruhumun derinliğine  kadar işledi. Hani hayatımızda bazı insanlar vardır; onların gülüşü bizi mutlu ederken üzüntüsü ise kederlendirir. Böyle kişilerin sayısı benim hayatımda bir elin parmaklarını geçmez. Öyle biriydi telefonun diğer ucundaki kişi. En kötüsü de ona yardımcı olabilmek adına elimden bir şeyin gelmemesiydi :(
Ve telefon kapandı. Mimozaların kokusunu bir kez daha içime çektim. Serenad mı? O başka bir güne kaldı...

4 yorum:

  1. mimozaları ben de çok severim. Bu sene yalancı bahara kanıp erkenden açtılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tüm çiçekler yalancı bahara kandı maalesef :( Umarım soğuktan zarar görmezler...

      Sil
  2. mimoza çiçeğini görünce aklıma hemen Volkan Konak'ın söylediği şarkı geliyor :) çok güzeller mis gibi kokmuştur şimdi :)

    YanıtlaSil