19 Kasım 2022 Cumartesi

Bologna

Ailece havalimanındayız… Elimde 2019 yılında Eskişehir’den aldığım cüzdan var. Cüzdanın üzerinde yazan "hadi bir yerlere gidelim" yazısına bakıyor ve sonunda gidiyoruz diyorum. Üç senenin sonunda “attention please”, “son çağrı” gibi anonsları duymak için kulak kabartmış durumdayım. Yok yok galiba uçağa binene kadar tatile gidiyor olduğuma inanamayacağım :)

Ve sonunda uçuyoruz. Uçakta Zülfü Livaneli’nin son eseri Kaplanın Sırtında bana eşlik ediyor. 

İki buçuk saatlik bir yolculuğun ardından Bologna’dayız. Otele bavullarımızı bırakır bırakmaz şehir merkezine doğru yürüyüşe geçiyoruz.

Bologna, İtalya’nın diğer şehirlerine erişimi kolay, modern bir öğrenci kenti. Uçak biletlerinin ucuz olması, daha önceden görmediğimiz bir şehir olması ve lokasyon erişimi nedeniyle pandemi sonrası yapacağımız ilk seyahatte fazla düşünmeye gerek kalmadan tercihimiz oldu. Şehir merkezine girince bizi şehrin en önemli yapılarından olan kuleler karşılıyor. Kuleye çıkıp kızıl şehri kuleden seyretmek iyi bir fikir olabilir ama bizim zamanımız kısıtlı olduğu için meydana yöneliyoruz.

Neptün çeşmesi ile meydana giriş yapıyoruz.

Meydanın dört bir yanında tarihi binalar var. En yeni bina 1600’lü yıllara ait. Tamamlanmamış olan tarihi San Petronio Kilisesi de meydanın önemli yapılarından biri.

Bir diğer önemli yapısı ise Salaborsa yani kütüphane. Tarihi kütüphanenin içi ücretsiz ziyaret edilebiliyor. Göz kamaştıran tavan işlemesi ve revakları ile harika bir kütüphane.

Bologna, revakları ile ünlü bir şehir. Kentin dört bir tarafı revaklardan oluşuyor. Her revakın da kendine has bir yapısı ve güzelliği var. Bazılarının tavan süslemeleri ise oldukça iddialı.

Merkezi biraz dolaştıktan sonra Quadrilatero denen bölgeye yani manavların, şarküterilerin, restoranların olduğu bölgeye geçiyoruz. Sanırım Bologna’nın en sevdiğim kısmı burası oldu. Tam İtalyan İşi 😊

Yemek için ise seyahate çıkmadan evvel burada mutlaka taze makarna yemeliyiz diye not aldığım Sfloglia Rina’ya gidiyoruz. Girişte bizi karşılayan taze makarnalar iştahımızı biraz daha kabartıyor.

Masamıza yerleşiyoruz ve uzun bir süre garsonun yanımıza gelmesini bekliyoruz. Gelen giden olmayınca ben bir garsona sesleniyorum ve sipariş vermek istediğimizi belirtiyorum O da bana önümüzdeki kağıt ve kalemi işaret ediyor. Meğer burada siparişler yazarak verilirmiş. Bu farklı olay çok hoşuma gidiyor ve menünün yazılı olduğu kara tahtaya bakarak seçimlerimizi yapıyoruz. Yörenin içi peynir dolgulu meşhur makarnası tortelloniyi tercih ediyoruz.

Beklediğimizden de güzel çıkan makarnayı iştahla yedikten sonra mekandan ayrılıyoruz. 

Bologna’nın sarı ışıklı dar sokaklarında yürüken Mambo Italiona şarkısı dilime dolanmış durumda. Şarkının kahramanı o güzel kadın Sophie Loren’i anarak otelimize doğru yol alıyoruz. Artık biraz dinlenme zamanı.

4 yorum:

  1. oleeey ne güzel saol yaa ucuz diosun bi bakayım barik, ah ah amalfi var sırada :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında kur yüzünden her yer pahalı Deep. Bologna diğer lokasyonlara göre biraz daha ucuz diyelim :)

      Sil
  2. Ah! Ne güzel, ne güzel! Salgından sonra ilk seyahat:) Nice keyifli geziler dilerim Gamze.
    Derslerden aklımda kalan, Avrupa'nın ilk üniversitesinin Bologna'da oluşudur. Yazının ilk kısımlarından anlaşıldığı gibi hâlâ bir öğrenci kenti demek ki:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler :) Evet, İtalya'nın ilk üniversitesi Bologna'daymış. Onu da gezdik. Başka bir yazıda paylaşmayı düşünüyorum :)

      Sil