22 Kasım 2022 Salı

Murano ve Burano

Sabahın çok erken saatleri, tren istasyonunda bizi Venedik’e götürecek olan treni bekliyoruz. Elimde dumanı üstünde mis gibi kokan kahvem ile Venedik notlarıma göz gezdiriyorum. Bundan 10 sene evvel Venedik’i görme şansım olmuştu ama Venedik’e bağlı Murano ve Burano adalarını hiç görmemiştim. Bu yüzden programı yaparken hepsini kapsayacak bir gün planlamıştım. Umarım tüm program yetişir diye düşünürken trenin ışıkları görünüyor. Artık çuf çuf gitme zamanı…

Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuğun ardından Venedik’e varıyoruz. Kanallar kraliçesi baştan çıkarıcı güzellikte ama bizim öncelikli hedefimiz Murano. Bu yüzden Murano’ya giden ilk vapura binmek için iskeleye yöneliyoruz. 

Murano, cam işçiliği ile ünlü bir ada. Adaya ayak bastığımız anda bizi cam ürünlerin sergilendiği tezgahlar ve dükkanlar karşılıyor. Fiyatlar tabii ki kur farkı yüzünden epey yüksek. Ancak buraya özgü küçük bir hatıraya sahip olmak isteyenler için kolye uçları, küpe, anahtarlık gibi ürünler de var.

Burası da Venedik gibi kanallardan oluşuyor. Oldukça temiz, düzenli ve hoş bir ada. Adanın sokaklarında biraz gezdikten ve dükkanları dolaştıktan sonra diğer ada Burano’ya gitmek için yeniden iskeleye gidiyoruz.

Burano'dayız... Ada, renkli evleri ve dantelleri ile ünlü. Renkli evlerin bir de hikayesi varmış. Vakti zamanında ada halkı gelirinin büyük bir kısmını balıkçılıkla sağlarmış.  Sabahın erken saatlerinde balığa çıkan erkekler gece çok geç vakitlerde evlerine dönerlermiş ve döndüklerinde de çoğu sarhoş olurmuş. Zaman zaman da evleri karıştırırlarmış :) Bu yüzden de her evi farklı bir renge boyayarak kendilerince bir çözüm geliştirmişler.

Adaya vardığımızda ilk işimiz yemek arası vermek oluyor. Burano’ya gelmeden önce araştırdığım, sahilde yer alan ve kızarmış deniz ürünleri hazırlayan salaş balıkçıda bir masa kapıyoruz.

Self servis olarak hizmet veren mekanda balığımızı alırken garson kız balığın altındaki tabağın ekmek olduğunu ve istersek yiyebileceğimizi söylüyor. Dünkü, yazıyla sipariş verme olayından sonra ekmekten tabak olayı da çok hoşuma gidiyor.

Karnımız iyice doyduktan sonra adanın sokaklarını gezmeye başlıyoruz. Kanal boyunca sıralanmış renkli evler, kayıklar, süslü pencereler her köşede fotoğraf çekme isteği uyandırıyor.

Bu arada sık sık karşımıza dantel ürünler çıkıyor. Murano’da bütçeyi çok fazla zorlamadan küçük bir hatıra eşya almak mümkünken Burona’da bu maalesef öyle değil. En basit ürün bile oldukça yüksek fiyattan satılıyor.

Burano dantelin yanısıra bir de limonlu kurabiyesi ile ünlü. Dantellere fazla rağbet gösteremesek de limonlu kurabiyeyi kaçırmıyoruz :)

Sıradaki durak Venedik…O da bir sonraki yazıya kalsın…

4 yorum:

  1. Selam beni yıllar önceye götürdünüz. Fotoğraflar çok güzel. Anılar fotoğraflara bakıldıkça hatırlanır. Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Ben de zaman zaman eski fotoğraflara bakmayı çok severim.

      Sil
  2. yaaa ada mı yaa en sevdiğim sey yaaa :) not aldım bu adaları :)

    YanıtlaSil