13 Mayıs 2025 Salı

Lego Evler, Yel Değirmenleri ve Doğa…

Sabah erken saatlerde uyanıp kendimizi dışarı atıyoruz. Mayıs ayı olmasına rağmen Amsterdam’da beklenmeyen güzellikte bir hava var. Güneş tüm sıcaklığı ile sabahın erken saatlerinde şehri ısıtmaya başlamış.

İlk durağımız vitrininde envai çeşit pasta, turta ve kekler olan bir fırın. Burası sabah kahvaltısı için adresimiz.

Kanal kenarında yer alan fırının o sabah ilk müşterileriyiz. Dolayısıyla kanala açılan balkondaki en güzel masa bizim 😊

Kahvaltı sonrası Amsterdam’a yakın köyleri gezmek üzere merkez tren istasyonuna doğru yürümeye başlıyoruz. Tren istasyonunda ise beklemediğimiz can sıkıcı bir şey yaşıyor, bilet gişesindeki adamla kavga ediyoruz. Daha doğrusu adam bizimle kavga ediyor. Adama bilet almak istediğimizi anlatıyoruz ve adam da biletimizi vermeye çalışıyor. O esnada ben “tek kullanımlık değil, günlük bilet değil mi” diye soruyorum. Adam sorumu cevaplamıyor direkt ödemeye geçiyor. Ben bir kez daha sorumu yineleyince bu sefer sinirli bir şekilde yanıt veriyor. Bunun üzerine kuzenim derdimizi anlatmaya çalışıyor ve adamın sinirinden o da nasibini alıyor 😊 Neyse karşılıklı söylenmelerle biletimizi alıyoruz ve sıradan çıkıyoruz. Tam sıradan ayrılırken arkamızdan sesleniyor ve yolu tarif etmek istiyor. O kadar sinirlenmişiz ki biz buluruz diyoruz ve gidiyoruz. Platformu da otobüsü de bulup yola çıkıyoruz. Yolda kendi aramızda yaptığımız konuşmada vardığımız kanı şu : Amsterdam halkı kesinlikle turiste karşı misafirperver değil. Bu tarz ufak tefek şeyler tatil boyunca hep yaşadık diyebilirim.

Veee Zaandam’dayız. Zaandam, Amsterdam yakınlarında lego evleri ile ünlü küçük bir kasaba.

İşte en ünlü yapı da burası. Kasaba daha çok bir film stüdyosunu andırıyor.

Zaandam’ı gezdikten sonra bu sefer yel değirmenleri ile ünlü bir köye Zaanse Schans’a doğru yola çıkıyoruz.

Zaanse Schans’a vardığımız ilk anda yüzümüzde kocaman bir gülümse oluşuyor. Çünkü bizi ilk karşılayan köy sakinleri doğal ortamında otlayan inekler oluyor.

Köyün içine doğru ilerledikçe aşağıdaki harika manzara ile karşılaşıyoruz. Göz alabildiğinde uzanan bir yeşillik, bir dere, yel değermenleri ve minik köy evleri… Aklımdan ilk geçen ünlü Hollandalı ünlü ressam Van Gogh oluyor. Van Gogh o tabiat resimlerini kesin bu köyden esinlenerek yapmıştır diyorum 😊

Yel değirmenleri arasında gezdikten ve doğanın içinde yürüyüş yaptıktan sonra sıra geldi ayakkabı atölyesi gezmeye. Hollanda klasik tahta takunyaları ile ünlü bir ülke. Günümüzde bu takunyalar artık kullanılmasa da turistik malzeme olmaya devam ediyor.

Atölyenin kurucu ailesi…

İçeride sergilenen bazı takunyalar…

Burada biraz dolaştıktan ve ayakkabı imalatını seyrettikten sonra bu sefer burnumuza gelen kakao kokusunu takip ederek sıcak kakaolarımıza kavuşuruyoruz. Yel değirmenlerini seyredip, kakaonun tadını çıkarırken bir sonraki durağımız olan Volendam hakkında sohbet ediyoruz.

1 yorum: