Yeni yıl öncesi bir arkadaşımla hafta sonu için program yapmıştık. Cumartesi buluşup öğle yemeği yiyecek ve sonrasında da minik bir Sultanahmet turu yapacaktık. Ancak arkadaşım elinde olmayan nedenlerden ötürü son dakikada programı iptal etmek durumunda kaldı. Önümde iki seçenek vardı; ya aynı programı ben kendi başıma uygulayacak ya da evde oturacaktım. Ben bu tip durumlarda ilk seçeneği tercih ediyorum:)
Haliç’te metrodan indikten sonra defalarca kez gördüğüm manzarayı yine hayranca seyredip, fotoğrafladım.
Sonrasında Tahtakale’nin cıvıl cıvıl sokaklarının tadını çıkararak Sirkeci’ye doğru ilerledim.
Veee Şehzade Kebap…Sirkeci’de cağ kebabı ile ünlü kebapçıda kısa bir öğle yemeği molası…
Masada yerimi almamdan çok kısa bir süre sonra kebap servis edildi. Kebap lezzetli miydi? Evet fena değildi ama pandemi öncesi yaptığımız Kars – Erzurum seyahatinde Erzurum’da yediğim cağ kebapla asla boy ölçüşemezdi.
Yemek sonrası Sultanahmet’e doğru yürümeye başladım.
Yol üzerinde
Gülhane Parkı’na denk gelince içeri girdim. Girdiğim anda ise 35 sene önceye
doğru yol aldım. Önümde bir kız çocuğu minicik elleri ile boylu poslu bir
adamın elinden tutmuş ilerliyordu. Onlar birbirini çok seven bir dede-torundu. Küçük
kız kısa ve küt saçlıydı. Saçlarını uzatmayı çok istiyordu ama okullardaki bit
salgını yüzünden annesi kati surette saç uzatmaya izin vermiyordu. Kendi
kendine söz vermişti büyüyünce asla saçlarını kısa kestirmeyecekti. Bir de o
zamanlar televizyonda Mardin - Münih Hattı diye bir dizi oynuyordu. Küçük kız o
dizideki Alman kız Petra’ya (Nadja Smolik) hayrandı. Petra’nın ne güzel uzun sarı
saçları vardı acaba büyüyünce saçlarını sarıya da boyatabilir miydi? Küçük kız
dedesinin elinden sımsıkı tutuyordu ve kendini çok güvende hissediyordu.
Gülhane Parkı’nda bir sürü hayvan göreceklerdi; aslanlar, kaplanlar belki
timsah bile vardır. Korkar mıydı? Biraz korkabilirdi ama olsundu dedesi onu hepsinden
korurdu. O gün kız çok ama çok eğlendi Gülhane Parkı’nda, dedesi ona pamuk
şeker bile aldı. İşte o kız 35 sene sonra Gülhane Parkı’na yalnız gelmişti, dedesi
artık çok uzaklardaydı. Kız gözlerinde 2 damla yaş ile heybetli ağaçların
arasında yürümeye başladı. Kızın saçları mı? Yirmili yaşlarından beri uzun ve
sarı…
ne güzel bir anı ve haklısın çok da duyguluuu :)
YanıtlaSilBazen insan çocukluğuna gidip duygulanabiliyor :)
Silİçim açıldı.
YanıtlaSil