Blogumda
kaç tane Eminönü yazısı var artık sayısını ben de bilmiyorum. Eminönü ve tarihi
yarımada benim için güzel bir hafta sonu demek, tarihin içinde kaybolmak demek,
inciğe boncuğa para döküp eve mutlu dönmek demek, lezzet demek yani kısacası
keyifli zaman geçirmek demek.
Berlin’den döndüğümüz hafta sonu annem ve ben kendimizi yine Eminönü’nde buluyoruz. Gökyüzü ve denizin mavilikte yarıştığı yerden bir fotoğraf çekerek gezimize başlıyoruz.
İlk durağımız Tahtakale oluyor. Hasır sepetler, takılar, bilumum tahta eşyalarla dolu dükkanlar arasında geziyoruz.
Caddenin sonuna geldiğimizde ise şarküteri ürünleri satan tezgahlar bizi karşılıyor. İlk defa gördüğümüz pembe, kırmızı ve mor tonlardaki zeytinleri uzun uzun seyrediyor ve yapılışları hakkında kısa bilgi alıyoruz.
Sırada Mısır Çarşısı var…Yüzlerce yıldır misafirlerini ağırlayan bu çarşıya ben de geçmişte defalarca kez misafir oldum. İşte bir kez daha oradayım. Yüksek tavanlarına, minik pencerelerine hayranlıkla bakıyorum.
Renk renk baharatlar…
Kış gelse de bitki çayı yapıp içsek dedirtecek çaylar…
Mısır Çarşısı’ndan çıkınca daha önce hiç gitmediğimiz bir yere Büyük Valide Han’a gidiyoruz. O da bir sonraki yazıya kalsın mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder