Aslında bu yazımda yeni yıl öncesi İstanbul’da gerçekleştirdiğim bir geziyi anlatmak istiyordum ama bu hafta yaşadığım bir durum beni bu yazıyı yazmaya sevk etti.
Hizmet verdiğim markalardan biri
hafta içi bana bir yeni yıl hediyesi getirdi. Hediyeyi aldıktan sonra teşekkür
etmek için marka yöneticisini aradım. Teşekkür ettiğim esnada karşı taraftan
birbirinden güzel sözler duydum. Bir sene boyunca bu marka için çok emek
vermiştim, telefonun ucundaki ses emeklerimin farkında olduğundan bahsediyor ve
çok teşekkür ediyordu. Telefonda iken tüm senenin yorgunluğu gitmiş gibi hissettim.
Şu bir gerçek ki takdir görmek insanı mutlu eden şeylerden biri.
Ben gerek özel hayatımda gerekse iş
hayatımda eğer biri benim için bir şey yapıyorsa karşı tarafı onare etmeye özen
gösteririm. Çünkü bazen insan gösterdiği çabanın ve emeklerinin karşı tarafta
fark edilip edilmediğini merak eder. Bu iş hayatında da böyledir, aile hayatında
da, kadın erkek ilişkilerinde de . Bu yüzdendir ki ben çok şikayet eden, eleştiren
bir kadın olmaktansa karşı tarafı onare eden bir kadın olmayı hep tercih etmişimdir.
Tabii ki doğru bulmadığım durumlarda fikrimi söylerim ama sürekli her şeyi eleştiren
bir halden kaçınırım. İyi şeyleri biraz daha parlatıp, eleştiriyi azaltmanın insanın
hem kendisine hem de karşı tarafa iyi geldiğine inanırım.
O zaman daha çok takdir, daha az şikayet
diyelim mi? 😊
ahahha süper tespit. hatta şunu öğendiğim zaman ''sürekli ağlanan aslında karşı tarafa zulmeden biridir'' aydınlanmıştım. sürekli şikayetlenmek ve insanları darlamak hiç doğru hiç hoş değil.
YanıtlaSilKesinlikle öyle Handan. Ancak şöyle bir durum da fark ediyorum ki bazen karşı taraf buna fazlasıyla müsade ediyor. Burada karşı taraf da bir yerde dur diyebilmeli belki.
Sileveet diyelim haklısın, türkler eleştirmeye yatkındır, övmeye değil :)
YanıtlaSilYa bilemedim Deep, bu çok Türklerle değil de kişinin kendisiyle ilişkili bir durum gibi geliyor bana.
Sil