Saray sonrası nihayet Saint Petersburg’dayız. Bu
güzel şehri gezmek için sabırsızlanıyoruz ama öncesinde karnımızı
doyurmalıyız. Şehrin ünlü mantıcısı Pelmenya’da
5 dakikalık bir sıra bekledikten sonra güzel bir masaya kuruluyoruz.
Nefis mantılar mideye indiriliyor. Sonrasında ise
gezi başlasın.
İlk önce tarihi alışveriş merkezi Gostiny’e uğruyoruz. Maalesef hayal ettiğim gibi bir yer değil. Bizim eski usul pasajlara
benziyor. Binanın eski olması dışında çok da fazla tarihsel bir şeye
rastlamıyoruz.
Şehrin geniş caddelerinde yürürken yavaş yavaş
kanallar karşımıza çıkmaya başlıyor. Kanallı şehirler gözüme nedense hep güzel
gelmiştir. Bu tip şehirleri düzenli, romantik ve mutluluk verici bulurum.
Saint Petersburg da böyle bir şehir. Aslında, yüz yıllar önce burası bir
bataklıkmış ve 1.Petro’nun çalışmaları ile bataklıktan böyle bir şehir ortaya
çıkmış.
Biraz daha yürüdükten sonra Kazan Katedrali’ne
varıyoruz. Avrupa’da gördüğüm en havalı katedrallerden biri diyebilirim.
Katedralin karşısında ise Singer binası yer
alıyor.
Bu binanın içinde kendi ismini taşıyan bir cafe ile kitap ve hediyelik
eşya barındıran bir mağaza bulunuyor. Cafenin, Kazan Katedralini gören çok hoş
bir manzarası var. Ancak epey yoğun çalıştıkları için sıra beklemek gerekiyor.
Biz de 20 dakika civarında sıra bekleyerek içeri giriyoruz.
İşte görünen
manzara…
Pastalar da oldukça lezzetli…
Mağaza çok büyük. Hem Saint Petersburg’a dair
hediyelik eşyalar alınabiliyor hem de kitapçı olarak hizmet veriyor.
Singer sonrası ise Dökülen Kan Kilisesini görüyoruz.
Yürümeye devam ediyoruz; bu sefer Chicky Picky isimli
kuşun peşindeyiz. Niye mi? İşte efendim üstüne bozuk para atıyormuşsun ve
dileğin gerçekleşiyormuş 😊 Tabi ki dilek için peşinde değiliz ama sembol olmuş bişeyi de görmeden dönmek istemiyoruz.
İşte bu minicik kuş…
Ve Summer Garden….Saint Petersburgluların yazları
dinlendikleri, aileri ile vakit geçirip piknik yaptıkları büyük bir bahçe. Biz
de biraz oturuyoruz ve günün yorgunluğunu atmaya çalışıyoruz.
Yarın şehri gezmeye devam…
hımmm ne güzelmiş evet yaaa :) kuş da denişik bişi ivit :) kanal yani amsterdam gibi diy mi :) mantı pasta hah yemek olmadan olmaaaz :) ya ne güzel bu parklar bahçeler değil mi yurtdışındaa özellikle temizlikleri :)
YanıtlaSilEveet Deep, Amsterdam gibiydi ama ben Amsterdam'dan daha çok sevdim :)
SilNe kadar güzelmiş. Estonya dayken gitmeyi çok istemiştim, olmadı :(
YanıtlaSilSen benim yerime de gezmişsin. Aynı şeylerden zevk alıyor olmak böyle hissettiriyor canım.
İnşallah bir gün siz de gidersiniz Tülin abla.
SilGökyüzünün bir tarafı şıkırdarken diğer tarafı kasvetle kapanıyor içine sanki. Çok değişik izlenim bıraktı bir karecik fotoğraf içimde.
YanıtlaSilAyrıca sunumlarda güzelmmiş. :)
Takipteyim, sevgiler. :)
Gökyüzü de yaşamın bir izi :) Çok teşekkür ederim güzel yorumlarınız için.
SilDarısı başıma :)
YanıtlaSilHadi inşallah:)
Sil