27 Kasım 2014 Perşembe

Benim Dünyam

Benim Dünyam, geçtiğimiz yıl vizyonda olan bir filmdi. İzlemeyi çok istemiş ama fırsat bulamamıştım. Vizyonda olduğu dönemde oldukça fazla eleştirilmişti. Kopya olduğu, orjinalinin daha iyi olduğu gibi kötü yorumlar almıştı.

Geçenlerde filmi izleme şansı yakaladım. Baş rollerini Beren Saat ve Uğur Yücel’in paylaştığı film Black filminden uyarlanarak beyaz perdeye aktarılmış. Filmin başında da bu açık bir şekilde belirtiliyor. Yani çalıntı falan değil. Valla ben orjinalini seyretmedim ama bu filmi beğendiğimi söyleyebilirim. Beren saat oyunculukta tabiri caizse döktürmüş. Konusu gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Gözleri görmeyen ve kulakları duymayan bir kızın yaşama tutunma mücadelesi anlatılıyor.
Filmi seyrederken zamanın nasıl geçtiğini farketmedim bile. Eğer henüz seyretmediyseniz kesinlikle tavsiye ederim.
İyi seyirler...

20 Kasım 2014 Perşembe

Ufak Bir Doz Yalnızlık

Kalabalıklar içinde olmayı, gezmeyi tozmayı, yeni yerler keşfetmeyi, doyumsuz sohbetleri, gülmeyi, eğlenmeyi severim. Ancak zaman zaman da yalnız kalmak isterim. Sadece kendimi dinlemek ve düşünmek bana iyi gelir. Geçenlerde tam da böyle duygular yaşadığım bir günde dolabımı açtım ve annemin bana hediye aldığı mumlardan birini çıkardım. Mumu yakmamla beraber etrafa mis gibi koku yayıldı. Bu bile insanı mutlu etmeye yetiyor.
Sonra hadi dedim bir de türk kahvesi bana eşlik etsin. Artık görüşemediğim bir yakınımın hediye ettiği, kullanmaya kıyamadığım fincanımla içtim kahvemi. Bu esnada onun zevkli seçimine hayranlıkla baktım.
Sessizliğin ve loş ortamın tadını çıkaracak kadar oturmak iyi geldi bana. Planlar yaptım, yaptığım planları bozdum, üzüldüm, kızdım, mutlu oldum. Kısacası bir sürü duyguyu aynı anda yaşadım ve ufak bir doz yalnızlığın keyfini sürdüm.

17 Kasım 2014 Pazartesi

Puslu Hava, Tahtakale ve Pandeli

Hafta sonu yine Eminönü civarındaydım. Şunu anladım ki ben orada şarj oluyorum. Eminönü’nde kalabalık içinde dolaşırken, tezgahlardaki incik boncukları incelerken, ufak tefek alışveriş yaparken kaybettiğim enerjimi kazanıyorum.

Cumartesi günü uyandığımda hava puslu ve hafif yağmurluydu. Haliç’te metro’dan indiğim zaman bulutlar iyice alçalmış ve hava kararmıştı. Ancak bu bile İstanbul’un güzelliğine gölge düşürememişti. Haliç’te bir manzara fotoğrafı çektikten sonra Tahtakale’ye doğru ilerledim.
Tahtakale’ye girerken ilk gözüme çarpan eşyalar aşağıdaki sobalar oldu. Bir kaç dakikalığına çocukluğuma gittim. Küçüklüğümde sobalı bir evde yaşardık. Sobanın yanında minderimiz vardı. Orada oturur boyama yapardım. Ayrıca soba üzerinde kestane yapar, ekmek kızartırdık. Ne güzel kokardı evin içi.
Sobacıları geçtikten sonra Tahtakale’nin olmazsa olmazı tahtadan malzemeler satan tezgahları fotoğrafladım. Tahta kaşıkların ve havanların baş köşede olduğu tezgahlarda bal kaşıkları favorim J
Boy boy, çeşit çeşit sepetler alıcılarını bekliyor.
Bu ağaç kalemler çok hoşuma gitti.
Tahtakale'de çok sayıda mutfak malzemesi satan dükkan bulmak mümkün. Aşağıda görünen rengarenk muffin kağıtları pek güzeldi.
Tezgahları tek tek dolaştıktan sonra Mısır Çarşısı’na ulaştım. Çarşının 2.katında gizlenmiş, çok eski bir restoran bulunuyor;Pandeli. 100 yılı aşkın süredir hizmet veren bu restoran sunduğu klasik türk yemekleri ile bir zamanlar kralları, kraliçeleri ağırlarmış. Şimdi daha çok turist yoğunluğunun gözlemlendiği restoranda yine türk yemekleri servis ediliyor. Ben de burada kısa bir mola verip yemek yedim.
Çini döşeli merdivenlerle ulaşılan mekanın içi de çini ile dekore edilmiş durumda.

Ben köfte tercih ettim.
Bademli kurabiyeleri harikaydı J Bir daha buraya sadece kahve içip, bademli kurabiye yemek için uğrayabilirim.
Dönüş youlda ise bir kez daha Haliç’i fotoğrafladım J
Herkese iyi haftalar...

10 Kasım 2014 Pazartesi

Son Okunanlar

Merhabalar;
Bugün son okuduğum kitapları paylaşmak istiyorum.

İtalyan Düğünü : Tam bir yaz romanı. Hani uzanmışım kumsala, güneş damlar içime modu vardır ya işte o zaman okunacak bir kitap. D&R, yaz başlarında kitaplar 5 TL kampanyası yapmıştı. Ben de kampanyayı fırsat bilerek bu kitabı sipariş vermiştim. Eylül ayında yaptığım tatilde de okumak nasip oldu. Roman, İtalya’dan İngiltere’ye göçmüş iki İtalyan ailesinin yaşamını konu alıyor. Eğlenceli bir şeyler okumak isteyen varsa kesinlikle tavsiye ederim. Ayrıca kitapta İtalyan mutfağına ait nefis tarifler veriliyor. Canınız sık sık makarna, pizza çekebilir benden söylemesi J
Aurora’nın İncileri : Nermin Bezmen’in bu kitabı Sır romanının devamı. Sır romanından http://yasamizi.blogspot.com.tr/2014/07/sisssst-sr.html yazımda bahsetmiştim. Aurora’nın İncileri’ne de büyük bir hevesle başladım. Nermin Bezmen yine akıcı bir dilde, merak uyandıracak şekilde yazmış. Ancak itiraf etmeliyim ki ilk romanda duyduğum heyecanı bu romanda maalesef hissedemedim. Yine de  kitap, bir kaç günde biterek kitaplığımda okunanlar arasında yerini aldı.
Ustam ve Ben : Yazarı Elif Şafak olan kitap ilk çıktığında çok fazla ilgimi çekti. Roman, hem tarih içeriyordu hem de hayran olduğum Koca Mimar Sinan ile ilgiliydi. Ancak kitaba başlamadan evvel internette bir sürü olumsuz eleştiri okudum. Bu olumsuz eleştiriler hevesimi biraz kaçırsa da mümkün olduğu kadar objektif biçimde okumaya başladım ve çoook beğendim. Neden bu kadar eleştirildiğini de açıkçası anlamadım. Bir kere Elif Şafak tarihçi ya da mimar değil. Buna rağmen çok fazla araştırma yaparak ortaya güzel bir roman çıkarmış. Kitap akıcı bir şekilde ilerliyor, kurgu karakterler güzel, bir çok tarihi bilgi veriyor, daha ne olsun. Kalemine sağlık Elif Şafak diyorum.
Herkese iyi haftalar...

6 Kasım 2014 Perşembe

Mim Gelmiş Bana :)

http://tandengul.blogspot.com.tr/ blogunun sahibi Deniz Altıntaş beni mimlemiş. Yeme içme konusunda olan bu mimi cevaplayalım bakalım.

En sevdiğiniz yemek?
Yemek ayırt eden biri değilim. Ancak favorim makarna çeşitleridir. Her gün yesem bıkmam herhalde.
En sevdiğiniz tatlı?

İçinden çikolatalar akan sıcacık sufle ile üzerinde kaymağı eriyen, peyniri uzayan bir künefe yarışır J
Siz çocukken anneniz sizi?

Elinde tabak, yemek yedirmek için kovalardı. Hiç bir şey yemeyen pek bir iştahsız çocuktum.
Çocukken de şimdi de?
Hamur işi türevlerini sever (d)im

Yemeği sevdiğiniz ilginç şeyler?
Aklıma gelen ilginç bir şey yok.

Türk mutfağı dışında?
Kesinlikle dünyanın en başarılı mutfaklarından biri olarak türk mutfağını görüyorum. Ancak değişik tatlara da açığım. Dolayısıyla farklı ülkelerin mutfaklarını denemeyi severim. Damak tadıma en yakın bulduklarım ise İtalyan mutfağı ve Meksika mutfağı.
Yemeği sevdiğiniz sağlıksız şey?

Cips, hamurişi...
En sevdiğiniz meyve?

Aslında meyve ile aram pek yoktur. Ancak vücudun günlük meyve ihtiyacını düşünerek her gün tüketmeye çalışırım. Daha çok portakal, mandalina, kivi gibi ekşi meyveler severim. Bir de nar severim.
En sevdiğiniz atıştırmalık?

Peynir. Yemekten 1-2 saat önce ya da sonra acıktığımı hissedersem buzdolabına gider peynir keser ve ekmeksiz yerim. (Bu her tür peynir çeşidi olabilir)
En sevdiğiniz içecek?

En başta tabi ki su. Bol bol su tüketirim. Ayrıca türk kahvesi (bu son 1 senede oldu eskiden sadece fal baktırmak için içerdim) ve sahlep severim.
Asla yemeyeceğim, içmeyeceğim dediğiniz şeyler?

Yok aslında böyle bir şey. Yani çok absürd şeyler dışında yani ne bilim böcek, akrep, solucan gibi daha çok uzak doğuda tüketilen şeyler dışında her şeyi yerim.
Sonsuz tane olsa olsa yiyeceğiniz şeyler?

Böyle bir şey de yok.Sonuçta her şeyin bir sınırı var.
Çorbaların kralı?

Bol peynirli tarhana ve içinde kaşarlar eriyen domates çorbası yarışır J
Kahvaltıda tercih ettiğiniz şeyler?

En sevdiğim öğündür kahvaltı. Reçel hariç tüm kahvaltılıkları seve seve yerim. Ancak kahvaltının olmazsa olmazı benim için yumurtadır.
Açken ben?

Yine benim J Uzun süre aç kalmaya dayanabilirim. Sinir sistemim pek etkilenmez.
Bir keresinde yemek yerken?

Hollanda’nın bir sahil kasabasında ekmek arası çiğ balık yiyordum (Orada meşhurmuş, deneyeyim demiştim). Tam son lokmamı ağzıma atacakken yukarda bir martı meğerse benim lokmamı gözüne kestirmiş. Lokmayı ağzıma atarken elimden kaptı ve ben neye uğradığımı şaşırdım.

Ben de sevgili Yasemin  http://yaseminselmuhabbet.blogspot.com.tr/ ve Beyza'yı http://birdunyafikir.blogspot.com.tr/ mimliyorum :)

3 Kasım 2014 Pazartesi

Burgazada (2.Bölüm)

Eveet en son Burgazada’nın sokaklarında geziyorduk. Ada sokaklarında biraz gezdikten sonra faytonla adayı dolaşıp göremediğimiz noktaları da görelim dedik. Böylece fayton gezimiz başladı. Faytoncumuz hem bizi gezdirdi hem de Burgazada’nın önemli noktaları hakkında bilgi verdi.

Önce adanın tepelerine doğru çıktık ve bir manzara fotoğrafı çektik.
Ardından Aya Yorgi manastırı önünden geçtik.
Ve Kalpazankaya...Buranın ortamını çok sevdim. Yani şöyle diyebilirim. Burgazada’ya bir daha gidersem burası için giderim. Özellikle gün batımında yemek yenilebilecek, keyif yapılabilecek bir yer.
Fayton gezisinin sonuna doğru süt koyuna tepeden baktık. Süt koyu ada halkının denize girmek için tercih ettiği koymuş.
Turunu bitirdikten sonra ise adanın ünlü restoranı Barba Yani’de balık yemeğe karar verdik.
Ara sıcaklar ve balık ile karnımız doyurmamızın akabinde ise ada vapuruna yetişerek dönüş yoluna geçtik.


Sonuç olarak Burgazada güzel miydi? Evet güzeldi. Adaların en güzeli miydi? Benim favorim hala Büyükada J