Sabah erken
saatlerde kaldığımız otelden ayrılarak önce Letonya’nın Baltık kıyısında yer
alan Jurmala şehrine hareket ettik. Böylece 4 günün sonunda Baltık denizi ile
buluşmuş olduk.
Ardından
Letonya ve güzel Riga’ya hoşçakal diyerek Tallinn’in yolunu tuttuk. Şehre ilk
girdiğimizde diğer Baltık başkentlerinde gözükmeyen kalabalık dikkatimi çekti. Meğer
Tallinn bir liman şehri olduğu için diğer kentlere göre çok daha fazla sayıda
turist alıyormuş. Öncelikle tepeden şehri seyrettik.
Sonrasında
Rus mimari tarzı ile dikkat çeken Alexander Nevsky Katedralini gördük.
Ve şehrin
heybetli giriş kapısından içeri adımımızı attık.
Meydanda ilk
durağımız Avrupa’nın en eski eczanesi olarak bilinen eczane oldu. Klasik ilaç
satışının devam ettiği eczanede geçmişe ait bir çok ize rastlamak da mümkün.
Tallinn’de
en sık rastlanan şeylerden biri de sokaklardaki badem satıcıları. Tuzlu ya da
tatlı (şekerle ve çeşitli meyvelerle) olarak kavurdukları bademi satan bir çok
satıcı var. Bunlar için de en dikkat çekici olanı bence Olde Hansa isimli yerel
restoranın sokak tezgahıydı.
İyice
dolaştıktan sonra soluklanmak için marzipanları ile meşhur bir cafede mola
verdik. Cafenin girişinde sergilenen çeşitli şekillerde üretimiş marzipanlar çok
hoştu.
Burada
yediğim tiramisu da oldukça başarılıydı.
Sıra geldi
kavga sokağına...Ortaçağ’da aşağıda gözüken dar sokakta kavga eksik olmazmış.
Kavganın nedeni ise kadınların giydiği kabarık elbiselermiş. Dar sokakta yürüyen iki
kadın kabarık elbiseleri ile yan yana geçemezmiş. Önceleri kavga bundan dolayı
çıkarmış. Sonraları ise genç olanlar daha yaşlı olanlara yer vermeye başlamış.
Bu sefer kadınların yaşı ortaya çıktığı için daha beter kavgalar olmuş. J Sokak şimdi kabarık elbiseli bir
resimle ziyarete açık.
Geyik eti ve
geyik boynuzundan elde edilen eşyalar Estonya’da bi hayli meşhur. O yüzden
geyiklerini sokakta baş köşeye oturtmuşlar J
Tallinn
alışveriş imkanı bakımından da çok zengin. Fakat diğer Baltık başkentlerine
göre daha pahalı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.