29 Ocak 2016 Cuma

Mim Zamanı

2016’da ilk defa Nesrin tarafından mimlendim. Mimlenmek deyimini blog dünyasının içinde olanlar bilir. Bilmeyenler için de bi kez daha hatırlatalım. Blog yazan biri, kendi sayfasında bir konu üzerine yazı yazar.  Bu yazı daha çok soru cevap şeklinde olur. Bir nevi anket diyebiliriz. Sonrasında da takip ettiği bloggerlardan bazılarını mimler yani onlardan da aynısını yapmasını ister. İşte ben de bu şekilde Nesrin tarafından mimlendim ve ne kadar mutlu oldum anlatamam. Çünkü Nesrin blogunda benim için çok güzel şeyler yazmış ve beni çok onore etmiş. Buradan ona tekrar teşekkür ediyorum ve hemen mime geçiyorum.

En Sevdiğiniz Blog Hangisi ?
Takip ettiğim bir çok blog var. Burada yalnızca birinin değil bir kaçının ismini paylaşmak istiyorum.

İlk sıraya alma nedenim kesinlikle beni mimlemiş olması değil. Nesrin ile sadece blog vasıtasıyla iletişim kurmuyoruz aynı zamanda mesajlaşıyoruz, posta kartı gönderiyoruz hatta aynı şehirde otursak kesin görüşürdük diye düşünüyorum. Onu çok samimi ve açık sözlü buluyorum. Ayrıca yazılarından gördüğüm kadarıyla sürprizler yapmayı seven, vefalı bir kişiliğe sahip. Esprili yönünden de bahsetmeden geçemeyecem. Mağazaya gelen müşterilerle yaşadıklarını okuduğum zaman yüzümde kocaman bir gülümse meydana geliyor. O iyi ki blog dünyasında var.

Blog yazmaya yeni başladığım zamanlarda keşfetmiştim Nunu’nu blogunu. İstanbul aşığı biri. Benim gibi İstanbul’a aşık başka biri de tabi ki onun yazılarını kaçırmıyor. Bazı özel nedenlerden ötürü eskisi kadar yazamasa da eski yazılarını okuyup güne mutlu devam etmemek içten bile değil.
Eşi, annesi/babası, kayınvalidesi, Saros’u ve tabi ki olmazsa olmaz Çakır’ı ile sürekli takip ettiğim bloglardan biri sevgili Havva’nın blogu. Hem kendi güzel, hem marifetli.

Macere Kitabım Gezi Yazıları (http://www.macerakitabim.com/ )
Sevgili Özlem’in blogu. Benim için ayrı bir yeri var. Çünkü o benim bloguma ilk üye olan kişi. Aynı zamanda yine benim gibi seyahatsever. Yurtdışına çıkmadan evvel bloguna bir göz atın derim. Gitmediği bi yere denk gelme şansınız az.

Bayılıyorum ana oğul diyaloglarına. Yazılarını okuduğum zaman Eskişehir’den buraya pozitif elektrik akıyor.

İyi yürekli, yardımsever ve marifetli biri Tülin Abla. Bir çok sosyal yardım projesinde yer alıyor ve bunu blogunda duyurarak yardımın yayılmasına aracı oluyor.

Bu Blogu Nasıl Keşfettiniz ?
Blogları nasıl keşfettim tam hatırlamıyorum. Muhtemelen internette gezerken birini keşfetmişimdir. Sonra yazının altındaki yorumlardan diğerlerine ulaşmışımdır.

Blogda Dikkatinizi Çeken İlk Şey?
Fotoğraflar kullanılması  ve esprili dil dikkatimi çekiyor.

Blogda En Sevdiğiniz Yayın
Aklımda kalan belli bir yayın yok. Ancak yukarda bahsettiğim gibi Nesrin’in mağazada yaşadığı diyaloglar ve Nunu’nun İstanbul’u hoşuma gidiyor.

Mimi isteyen herkes yapabilir.

26 Ocak 2016 Salı

Önce Kalcılar Han Sonrasında Nefis Kebaplar

Zincirli Han’dan sonra Kalcılar Han’a geçtim. Kalcılar Han, Kapalıçarşı’nın Mahmutpaşa kapısının girişinde yer alıyor.
Handa ağırlıklı olarak gümüşçüler bulunuyor. Burada hem satış hem de tamir işleri yapılıyormuş.
Handan bazı fotoğraflar aşağıda yer almakta...Bence Zincirli Han daha gösterişliydi..
Hanları gezdikten sonra Kapalıçarşı’daki Burç Kebap’a gittim. Burç Kebap’ın adını ilk kez Saffet Emre Tonguç’un instagram sayfasında görmüştüm. Etlerini çok övdüğü kebapçının Gaziantep’li bir aile tarafından işletildiğinden bahsediyordu.
Kapalıçarşı gibi bir labirentte mağaza ya da restoran bulmak kolay değil J Bu yüzden ancak  bir kaç kişiye sorduktan sonra kebapçıya ulaşabildim. Dar bir sokakta salaş bir kebapçı.
Önce cevizli salata (bunun başka bir adı varmış, söylediler ama unuttum) ikram ettiler.
Ardından kuru biber dolması ve lahmacunu denedim. Kuru biber dolması lezzetliydi ama acı sevmeyenler uzak dursun derim. Acısı sağlamdı J Lahmacun da fena değildi.
Kebap ise lezzetliydi.
Bir Kapalıçarşı turu da böylece bitti. Sizin o civarda bildiğiniz, tavsiye edebileceğiniz güzel yeme içme yerleri, hediyelik eşya dükkanları vs var mı?

22 Ocak 2016 Cuma

Kapalıçarşı Hanları

Daha önce burada defalarca kez tarihi yarımadayı ne kadar çok sevdiğimi yazdım. Yarımadada en sevdiğim mekanlardan biri de kuşkusuz Kapalıçarşı . 500 sene evvel inşa edilmiş çarşı kocaman bir labirent. Eski yazılarımda çarşıdan ve çarşıya ait bedestenlerden bahsetmiştim. Geçtiğimiz Cumartesi günü yaptığım Eminönü ziyaretimde yine Kapalıçarşı’ya çıktım. Ancak bu sefer farklı olarak hanlarını da gezmek istedim. Çarşıda toplam 17 han bulunuyor. Ben 2 tanesini gezebildim. Bugün bunlardan ilkini paylaşmak istiyorum : Zincirli Han
Zincirli Han buram buram tarih kokan, oldukça bakımlı bir han. Hanın yer zeminin hala arnavut kaldırımı olması ayrı bir güzellik katmış.
Hanın ortasında tarihi bir çeşme yer alıyor. Ancak üzerinde herhangi bir açıklama yok. Keşke olsaymış.
Burada yer alan en eski dükkanlardan biri kilimci Şişko Osman olduğu söyleniyor.
İki katlı hanın üst kattan görüntüsü de işte böyle J

Zincirli Han sonrası Kalcılar Han’ı gezdim ve Kapalıçarşı’da çok lezzetli kebaplar yedim. O da bir daha ki yazıya...

19 Ocak 2016 Salı

Nadide Hayat

Eskiden bilim kurgu hariç her türlü filmi seyrederdim. Şimdilerde ise keyif verecek,  kafamı dağıtacak biraz eğlendirecek filmler seçiyorum. Bu doğrultuda Pazar günü ailece Nadide Hayat filmini seyrettik. Çağan Irmak’ın yönettiği başrollerini Demet Akbağ ve Yetkin Dikinciler’in paylaştığı bu filmi ben çok sevdim.

Film, eşini kaybettikten sonra kendini boşlukta hisseden Nadide Hanım’ın, hayatı ile ilgili önemli kararlar alması ve bunun üzerine yarım bıraktığı üniversiteye yeniden dönmesi ile başlıyor. Ardından da komik olaylar birbirini kovalıyor. Demet Akbağ ve Yetkin Dikinciler her zaman ki gibi harikaydı. Bunun yanısıra yan rollerdeki oyuncular da iyi iş çıkarmışlardı. Dolayısıyla ben filmi sevdim ve izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.

15 Ocak 2016 Cuma

Portakal Çiçeği

Barış Manço’nun evini gezdikten sonra Moda’da dolaşmaya devam ettim. Uzun süredir Instagram’da takip ettiğim Portakal Çiçeği isimli dükkana uğramadan dönmek olmazdı. Bunun için soluğu dükkanda aldım. Portakal Çiçeği küçücük ama çok ilginç şeyler satan bir semt dükkanı. Avm’lerdeki klasik dükkanlarda gezmekten sıkılmış biri olarak daha ilk gördüğüm anda dış görüntüsü ile beni fethetti.
Dükkanda satılan en güzel şeyler bence boyama taşlar. Burada envai çeşit boyama taş bulmak mümkün. Hatta sipariş üzerine de yapıyorlarmış. Bunlar sanat değildir de nedir?
Raflardan bazı fotoğraflar...
Yastıklar, yastıklar...
Palyoça insana hüzün mü verir, mutluluk mu?
El yapımı saç tokaları...
Dükkanı görüp, taşlardan sevdiğim bir tanesini satın aldıktan sonra eve dönüş yoluna geçtim. Evet dönerken Mercan’ı es geçmek olmazdı. O yüzden kokoreç afiyetle mideye indi.

12 Ocak 2016 Salı

Barış Manço Evi

Aralık ayı içinde Kadıköy’de bir gün geçirmiştim. Hazır Kadıköy’e gelmişken Moda’ya doğru yürüyüp Barış Manço Evi’ni de göreyim dedim. Bir kaç kişiye sorduktan sonra Barış Manço’nun sağlığında yaşadığı şimdi müze haline getirilmiş olan köşkü buldum.
Daha kapıdan içeri girerken köşkün bahçesinde göze çarpan domates biber patlıcan ve eşek figürleri Barış Manço’nun şarkılarını mırıldanmaya neden oluyor :)
4 katlı köşkün hemen hemen her odası ziyarete açık. Salon, yatak odası, banyo gibi kısımlar buna dahil.
Girişte ilk göze çarpan şarkıcının heykeli oluyor. Heykelin oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim.
Mineli cam vazo koleksiyonu ilgi çekici bölümlerden biriydi.
Ödülleri...
Japonya’da epey meşhur olan Barış Manço’ya hediye edilmiş kimonolar...
Kendisiyle özdeşleşmiş yüzükleri...
Süper babaanne köşesi... (Süper babaanne bana babaannemi hatırlattığı için en sevdiğim şarkılarından biridir)
Adam olacak çocuklar şimdi kaç yaşında? J
Dünyayı gezdiği zamanlardan kalan pasaportu ve diğer belgeleri...
Yıllarca beraber çalıştığı Kurtalan Expresi...
Evde o kadar fazla Barış Manço’ya ait detay vardı ki ben ancak bu kadarını fotoğraflayabildim. Gezmeden evvel bilet alınıyor. Şu an bilet fiyatını hatırlamıyorum ama 5-6 TL  civarıydı sanırım. Evde fotoğraf çekmek serbest.

8 Ocak 2016 Cuma

Deniz Kurdu

Bana hediye gelen Deniz Kurdu, Jack London’ın önemli eserlerinden biri.  Daha evvel yazarın iki kitabını okumuş ve çok beğenmiştim. Dolayısıyla kitaba merak ve heyecanla başladım. Veee yine çok beğendim.

Konunun tamamı bir gemide geçiyor. Geçirdiği deniz kazası sonrası bir gemi tarafından kurtarılan ve kurtarıldığı geminin mürettebatına katılan bir adamın yaşamını konu alıyor. Kitabın kahramanı Humphrey varlıklı bir aileden gelmekte ve hayat mücadelesini pek bilmemekte. Gemide geçirdiği günlerde hayatın zorlu ve acımasız yanları ile tanışıyor ve bunların üstesinden gelmeyi öğreniyor.
Keyifle okuduğum kitabın son bölümlerinde heyecan seviyesi oldukça yükseldi. Sonuna ulaşmak için sayfaları kovaladım diyebilirim.
Kitabı hediye eden kişiye bir kez daha teşekkür ediyorum.

5 Ocak 2016 Salı

Geçmiş Senenin Yılbaşı Pazarları

Bu sene yeni yıl yaklaşırken İstanbul’un çeşitli yerlerinde yılbaşı pazarları kuruldu. Bu pazarların aslında daha büyük ve gösterişli olanları Avrupa’da özellikle Almanya’nın farklı kentlerinde kuruluyormuş. Sevgili Nesrin’in (http://nessinkelebekleri.blogspot.com.tr/ )sayfasına göz atarsanız  fikir sahibi olabilirsiniz. Bizimkiler henüz çok küçük çapta olsa da oldukça eğlenceliydi.

İki tane yılbaşı pazarı gezme şansım oldu. Birincisi Kanyon’da, ikincisi de Zorlu’daydı. Favorim Zorlu’daki pazar oldu ama önce Kanyon’dakinden bahsetmek istiyorum.
Kanyon’da zemin kata kurulmuş olan pazar epey küçüktü. Ancak muhtelif noktalara yerleştirilmiş ısıtıcılarla açık havada rahat gezme şansı sunuyordu. Bu yönüyle gönlümü fethetti diyebilirim.
Tahtadan yapılmış maketler ilgi çekici standlardan birini oluşturuyordu.
Bahçe malzemeleri...
Gezdiğim her yerde illa ki el yapımı oyuncak bulacam J
Zorlu’daki pazar daha geniş bir alana yayılmıştı ve daha bir yılbaşı havasındaydı. Ancak Kanyon’daki ısıtmalar burada olmadığı için biraz üşüyerek gezdik.
Bu kar kürelerine bayıldım.
El dokuması harika şallar vardı. Almadığıma pişman oldum L
Burada ayrıca yiyecek içecek standları da vardı. Gezerken sıcak sahlep içip kruvasan ya da waffle yenilebiliyordu.
Gezi esnasında Jingle Bells şarkısı da canlı olarak eşlik ediyordu.