28 Nisan 2015 Salı

Surp Takavor Ermeni Kilisesi ve Beyaz Fırın

Kadıköy gezimde son uğradığım yer Surp Takavor Ermeni Kilisesi oldu. Cumartesi günü gitmeme rağmen paskalya haftası olması dolayısıyla kilise ziyarete açıktı.

Surp Takavor Ermeni Kilisesi 1814 yılında  inşa edilmiş bir Ermeni kilisesi. Oldukça küçük olan bu kilise ibadete açık durumda.

Avrupa yakasına geçmek için saatime baktığımda vapurun kalkmasına çok az süre kaldığını farkettim. Ancak Beyaz Fırın’ı es geçemezdim J Beyaz Fırın’ın rengarenk ve iştah açıcı lezzetlerini fotoğrafladıktan sonra vapura yetişmek üzere yola çıktım.


Aldığım macaronlar ise akşam türk kahvesine arkadaş oldu J

24 Nisan 2015 Cuma

Antikacılar Sokağı ve Kadıköy Çarşısı

Eskici dükkanlarını ya da bit pazarlarını gezmeyi sever misiniz? Ben severim ama oralardan pek bişi aldığım görülmemiştir. Yine de eski eşyalara bakmayı, onlara dokunmayı severim. Geçen sefer ki Kadıköy gezimde yolum antikacılar sokağına düştü.
Sokak boylu boyunca antikacı dükkanlarından oluşuyor. Sattıkları ürünler gerçekten antika mıdır bilmem ama geçerken bir kaç fotoğraf karesi almadan edemedim.

Antikacılar sokağından çıktıktan sonra ise istikametim Kadıköy çarşısı oldu. Çarşı olarak kastettiğim yer balık pazarınını kurulu olduğu yer. İçinde balıkçısı, fırını, manavı, şarküterisi ve hatta turşucusu ile cıvıl cıvıl bir semt pazarı. Bu tip yerler bana çok samimi geliyor.
Derya kuzusu bunlar...

Rengarenk bir manav...
Çarşının fırını...
Gezen tavuk yumurtaları J
Turşucu...
Bir sürü yiyecek dükkanının önünden geçince tabi ki karnım da acıkmış oldu. Bunun üzerine soluğu daha önce bir yakınımın tavsiye ettiği Express İnegöl Köfte’de aldım. Köfte-piyazı afiyetle yedikten sonra ise geziye devam.

21 Nisan 2015 Salı

Süt-Yumurta-Reçel ve Sanatkarlar Sokağı

Geçtiğimiz Cumartesi günü güneşli ama serin bir hava vardı İstanbul’da. Sabah uyandığım zaman önceden planladığım gibi Beşiktaş vapur iskelesine doğru yola koyuldum. Amacım Kadıköy’e geçmek ve şöyle eni konu bir Kadıköy gezisi yapmaktı. Henüz kahvaltı etmediğim için iskelede satılan çıtır çıtır simitler gözüme pek iştah açıcı gözüktü. Kahvaltı olayını da vapurda hallettim mi geriye sadece gezmek kalıyordu. Simitimi alarak vapura bindim. Ancak aldığım simit benim değil martıların kısmetiymiş J
Vapurdan indiğimde hala kahvaltı yapmamış olduğumdan kahvaltı edecek bir mekan arayışına girdim. O anda aklıma daha evvelden duyduğum Süt Yumurta Reçel geldi. Bir kaç kişiye sorarak Bahariye’deki Süt Yumurta Reçel Cafe’yi buldum. Burası, Bahariye’de Sanatkarlar Sokağı’nda yer alan, kahvaltı servis eden bir cafe.
Menüsünde Cemal Süreya’nın kahvaltıya ilişkin meşhur sözünü kullanmışlar. “Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” demiş Cemal Süreya J
 Kahvaltılık ürünler lezzetliydi ve şık bir şekilde sunulmuştu.
Kahvaltımı yaptıktan sonra gezime içinde bulunduğum Sanatkarlar Sokağı’ndan başladım. Sokağın asıl adı Ali Suavi sokak. Hatta girişinde yazar Ali Suavi’nin bir büstü de bulunuyor.
Ancak sokak içinde çeşitli sanat ve zanaat dalları ile uğraşan kişilerin dükkanları olduğu için sokak zamanla Sanatkarlar Sokağı diye anılmaya başlanmış.
Örneğin; sokakta cam sanatına ilişkin örnekleri bulmak mümkün.
Ayrıca keçe, kaligrafi, ebru, yağlı boya gibi sanatlar da başı çekiyor.
Sokakta bir tane de sahaf bulunmakta.

20 Nisan 2015 Pazartesi

Hatay Günleri (2.Bölüm)

Geçen hafta Hatay günleri ile ilgili aşağıdaki yazıyı yazmış devamı bir sonra ki yazıya demiştim. Planımda 2-3 gün içinde diğer yazıyı da yazmak vardı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymazmış L Geçen hafta halsizlik, öksürük derken hasta oluverdim. 4 gün boyunca da evden çıkamadım. Yemek yiyecek bile takatim olmadığı için yazıyı da yazamadım.

Şimdi bakalım Hatay günlerinde başka neler varmış.

Kuru patlıcan ve kuru biber dolması sever misiniz? Ben şöyle bol acılı ve yanında yoğurt ile servis edilen bu dolmalara hayır diyemem.
Yöresel peynirler...
Ev yapımı biber salçası. Ben yemeklere çok yakıştırıyorum. Genellikle domates salçası ile karıştırıp kullanıyorum.
Bu bitkinin adı zahtermiş. Salatası filan olurmuş. Hiç bilmediğimiz ve bir yerde tatmadığımız için almadık ama keşke alsaymışız. Internette çok lezzettli tarifleri var.
Doğal nar ekşileri...
Kömbe tatlısı. Bayramlarda yapılan geleneksel Hatay tatlısıymış. Ancak öyle ballı şerbetli bir tatlı değil. Böyle kurabiye gibi bişi. Ben sevdim.
Oruk kebabı...İçli köfteye benziyor ve acayip lezzetli.
Biberli ekmek...
Ve künefe...Künefesiz Hatay günleri düşünülemez tabi. Lezzetli olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

14 Nisan 2015 Salı

Hatay Günleri (1.Bölüm)

Geçtiğimiz hafta Feshane’de Hatay günleri vardı. Hatay’ın yöresel yiyecek ve el işlerinin sergilendiği bu günleri sabırsızlıkla bekliyordum. Nihayet Pazar günü ailece gidebildik. Ancak gittiğimizde ufak bir şok yaşadık. Sanırım herkes benim gibi bu günleri bekliyormuş. Feshane’de iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık vardı. Bir de salonların sıcaklığı buna eklenince dolaşmak epey zor hala geliyordu. Neyse zor mor gezdik ve Hatay’ın meşhur lezzetlerini de tattık J

Salona ilk girdiğimizde yöresel türkülerle kulağımızın pası silindi.
Sonra dikkatimizi ilk çeken sabuncular oldu. Hatay’ın meşhur defne sabunu tezgahlarda yerini almıştı.
Az ilerde rengarenk el işi sepetler satılıyordu. Sepetleri görünce çocukluğuma gittim. Eskiden camdan sepet sarkıtmak vardı. Sokakta oynarken annemin sipariş ettiği bilumum şeyler sepetle yukarı gönderilir ardından oyuna devam edilirdi J
El yapımı neyler...
Su kabağından yapılmış lambalar da çok hoşuma gitti.
Aşağıdaki fotoğrafta görünen nesnelerin ne olduğunu merak edip sordum. Meğer sağda gözükenler sarma ağırlıymış. Sarma yapınca tencerenin üzerine konuyormuş.(Bizim evde bu işlevi tabak görüyor)Solda gözükenler ise Hatay’ın ünlü tatlısı kömbeyi yapmak için kullanılan kalıplarmış.
Hatay’ın damakta iz bırakan lezzetleri mi?Onlar bir sonra ki yazıya...

10 Nisan 2015 Cuma

Biri Alışveriş mi Dedi?

Kadıköy’e giderken aklımda gezmek tozmak vardı, yemek içmek vardı ama inanın alışveriş yoktu. Tüm suçlu : The Company ve Katarsis :) Her ikisi de aynı sokakta yer alıyor ve kadınları cezbedecek süslü püslü şeyler satıyor.

Önce The Company'de bakalım neler varmış.
Baskılı bez çantalar...
Nostaljik metal kutular ve pin-up magnetler. Bu kutulara bayıldım. Fotoğrafta görünenlerden bir tanesi şu an benim dolabımın içinde içi ıvır zıvır dolu olarak yerini aldı. Pin-up baskılı magnetleri de es geçemedim valla J
Değişik baskılı yastıklar...
Bu ilginç tasarımlı abajur pek hoştu.
Dükkanda ayrıca çeşitli mutfak ve banyo gereçleri de satılıyor. Onların fotoğrafını çekmedim.
Katarsis’den bahsedecek olursak...
Dükkana girince ilk dikkatimi çeken şey saatler oldu. Ama en çok da Vecihi saati J Ne çok severim türk sinemasındaki Vecihi karakterini J
Tasarım kupalar...
Çeşit çeşit aksesuar askıları...
Ve... minik cüzdanlar...
İşte böyle; Kadıköy’e yolunuz düşerse bu iki dükkana göz atın derim. Bu arada dükkanlar Bahariye’de yer alıyor.

2 Nisan 2015 Perşembe

Kasabanın Yenisi

Bu film çok soğuk bir günde seyredildi. Hani İstanbul’a yoğun kar yağışı olmuştu ya ondan 1-2 gün önce sevdiğim biri ile beraber seyrettim. Böyle patlaşmış mısır eşliğinde üzerimize battaniye alarak seyrettik.

D&R’da dolaşırken romantik komedi türünde bir film arıyordum. O esnada Kasabanın Yenisi’ne rastladım. Açıkça söylemek gerekirse resimdeki kar görüntüsü beni cezbetti. Tam kış günü seyredilecek, romantik bir film gibi duruyordu. Dolayısıyla hemen aldım.
Filmde başrolleri Renee Zellweger ve  Harry Connick, jr. paylaşıyor. Film, Renee Zellweger’in iş teklifi dolayısıyla Miami’den kalkıp Kanada sınırında bir kasabaya taşınması ile başlıyor. Taşınmanın amacı buradaki fabrikayı kalkındırmak. Bu esnada kasabanın yerlisi genç bir adam ile tanışıyor ve olaylar gelişiyor. Film, klişe Holwood filmlerinden. Yani düşmanlık ile başlayan ilişki zamanla aşka dönüşüyor..vs. Mutlaka seyredin diyemem, ama soğuk kış günlerinde 1-2 saat zaman öldürmek için ideal bir film.
İyi seyirler...