31 Mart 2015 Salı

Kelimelerin Ardında Yolculuk

Seviyorum kelimelerin peşine düşüp farklı diyarlara ve farklı zamanlara gitmeyi. Her kitap benim için yeni bir yolculuk oluyor. Son zamanlarda 3 farklı yolculuğa çıktım ve her birinden ayrı tat aldım. Bakalım bu yolculuklar nerelere ve hangi zamana olmuş.

Gönderilmeyen Aşk :  Kitabın yazarı Nermin Bezmen. Yazarın diğer kitapları gibi bu kitabı da oldukça sürükleyiciydi. Boğazda bir yalıda yaşayan, eşini yakın zamanda kaybetmiş bir kadınla onun tesadüf eseri tanıştığı başka bir kadının hikayesi.
Dolce Vita : Dolce Vita kişisel gelişim türünde bir kitap. Hani böyle insanı gaza getiren, dünyayı ben kurtarabilirim moduna sokan kitaplar vardır ya arada sırada o tip kitaplar okumayı severim.  Bu tip kitapların etkisi sabun köpüğü gibi olsa da kısa vadede insan iyi hisseder. Dolce Vita’yı da böyle bir kitap sanıp almıştım. Ancak maalesef beklediğim gibi çıkmadı. Bir kere hiç gaza filan getirmedi, ayrıca cümleler birbirini tekrarlıyor gibi geldi bana. Dolayısıyla bu kitaptan pek keyif almadım.
Bahçemde Yeşeren Umutlar : Best Seller türünde bir kitap. Kitabın yazarı Debbi Macomber. Yazarın daha evvel Küçük Mucizeler Dükkanı ve Bir Yumak Mutluluk kitaplarını okumuştum. Bu kitap her ikisinden de daha güzel ve sürükleyiciydi.

Keyifli okumalar...

27 Mart 2015 Cuma

Süleymaniye Külliyesi ve Kuru Fasulye

Eski iş yerimden bir arkadaşım Süleymaniye’deki ünlü bir kuru fasulyecinin kurufasülyesini över ve ısrarla denememi önerirdi. Gel zaman git zaman bir türlü önerisini yerine getiremedim ta ki geçen Cumartesi’ye kadar.  Süleymaniye camisinden çıkınca o meşhur kuru fasülyeciye gittim. Ama öncesinde biraz daha külliyeden bahsedelim.

Süleymaniye camii de diğer büyük camiler gibi külliye olarak inşaa edilmiş. Yani caminin beraberinde medrese, hamam, türbe gibi yapılar da bulunuyor. Yapımı tamamlandığı esnada tam 6 tane medrese varmış. Şu an  medreslerden bir tanesi Süleymaniye Kütüphanesi olarak kullanılıyor. Külliyenin yemekhanesi ise restoran olarak hizmet veriyor. (Hava çok soğuk olduğu için buraları gezemedim artık bi dahakine)
Küliiyede 3 adet türbe bulunuyor. İlki Sultan Süleyman türbesi. Burada Sultan Süleyman, kızı Mihrimah Sultan, Sultan 2.Ahmet, Sultan 2.Süleyman'ın mezarları bulunuyor. Kubbenin tavanı gökyüzü izlenimi vermek için özel plaka ile kaplanmış ve elmas taşlarla döşenmiş. Türbe ziyarete açık olmadığı için sadece dışardan fotoğraflayabildim.
2.türbe ise Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’a ait. Burası da ziyarete açık değildi.
3.türbe ise Mimar Sinan’a ait. Bu türbeden Süleymaniye’yi 2.kez ziyaret ettiğim zaman bahsetmeyi düşünüyorum. Ayrıca külliye içinde dönemin ileri gelenlerine ait bir çok mezar bulunuyor.
Bahçede adını bilmediğim, çok güzel pembe çiçekler açmış bu ağacın dalları nazlı nazlı sallanıyordu. Fotoğraf çekmeden geçemedim.
Camiden çıktığım zaman istikametim kuru fasülyeci oldu. Caminin karşısında yan yana sıralanmış bir sürü kuru fasülyeci var. Benim tercihim daha önce önerilen Erzincanlı Ali Baba idi. Hafif acılı kuru fasülyesi gerçekten lezzetliydi. Fiyatlar da makuldu.
Fasülyenin üzerine bir de tahinli kabak tatlısı yedim. Tahin kabak tatlısını ne kadar güzelleştirmiş anlatamam. Aynı bu şekilde bol fındıklı ve tahinli evde de yapmayı düşünüyorum.
İyi hafta sonları...

24 Mart 2015 Salı

Bir Kalfalık Eseri

İstanbul’un yedi tepesinden birinde boğaza nazır konumda inşaa edilmiş, yüz yıllardır ayakta durarak İstanbul siluetinin bir parçasını oluşturuyor. Koca Sinan “Kalfalık eserim” diyor onun için.  Evet, Süleymaniye camisinden bahsediyorum.
Geçtiğimiz Cumartesi, Vezneciler metro durağında indikten sonra Süleymaniye camisine  doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Yürürken ahşap evlerin sıralandığı bazı sokaklardan geçtim. Bu tarihi doku içinde yürüyüş yapmak nasıl iyi geldi anlatamam.
Camiye vardığımda gözüme ilk çarpan Sülaymaniye Meydan Çeşmesi oldu. Bu çeşmenin diğer adı da Hesap Çeşmesi. Mimar Sinan vakti zamanında işçilere maaşlarını bu çeşmenin önünde dağıtırmış. O yüzden de buraya hesap çeşmesi denirmiş.
Daha sonra çiçeklerle bezenmiş bir yolda ilerleyerek camiye girdim.
Süleymaniye camisi İstanbul’daki en büyük cami. Daha iç mekanı görmeden avluların genişliğinden bunu anlıyoruz.
Sultan Süleyman adına inşa edilen caminin 4 tane minaresi ve toplam 10 şerefesi bulunuyor. 10 şerefe olmasının nedeni Sultan Süleyman’ın 10.padişah, 4 minare olmasının nedeni ise İstanbul’un fethinden sonraki 4.padişah olmasından kaynaklanıyormuş.
Zarif bir şekilde süslenen caminin içi de oldukça ferah. Ayrıca burada bazı ilginç detaylar var: Bir gün Mimar Sinan, padişaha camide nargile içiyor diye şikayet edilir. Bunun üzerine Sultan Süleyman camiye baskın düzenler. Baskın esnasında Mimar Sinan’ı nargile içerken yakalar. Aslında içtiği nargile değil sudur, nargileyi sadece fokurdatmaktadır. Bunu yapmasının amacı ise caminin akustik durumunu ölçmektir.
Yine Mimar Sinan caminin orta kapısının üstüne bir is odası yapmıştır. Cami o zamanlar 275 kandille aydınlatılıyormuş. Bu kandillerden çevreye yayılan duman insanları rahatsız etmesin diye bir “is odası” yaparak dumanın bu odada toplanmasını sağlamış. Hatta bu odaya özel bir nemlendirme sistemi kurularak dönemin en kaliteli mürekkebi damıtma yoluyla buradan elde edilmiş. Tüm bunlar Mimar Sinan’ın salt bir mimar olmadığını aynı zamanda iyi bir mühendis ve matematikçi olduğunu gösteriyor.
Caminin avlusundan gözlemlenen manzara şahane. Ancak geçtiğimiz Cumartesi hava o kadar soğuk ve o kadar pusluydu ki benim şansıma düşen manzara ancak bu oldu.
Süleymaniye Cami diğer büyük camiler gibi külliye olarak inşaa edilmiş. Külliyenin diğer bölümleri de bir dahaki yazıya artık.

17 Mart 2015 Salı

Tadı Damağımda Kalan Domatesli Sucuklu Makarna ve Peynirli Lazanya

Başlıkta okuduğunuz tadı damağımda kalan domatesli sucuklu makarnayı ben yapmadım. Bir kaç ay evvel sevdiğim bir kişide oturuyordum. O bana bu makarnayı hazırladı. Daha önce burada makarnayı ne kadar çok sevdiğimden bahsetmiştim. Hani her gün makarna olsa yerim. Bu yüzden o makarna hazırlamaya başladığı anda ben de iştahla hazırlamasını beklemeye koyuldum. Ancak hazırlık aşamasında sucuk ve makarnayı bir türlü kafamda bağdaştıramadım. Merakla beklerken makarna bitti ve ilk çatalı almamla beraber o nefis tatla karşılaştım. İlk fırsatta bu makarnayı deneyip tarifi burada vermek istiyorum ama önce sırada peynirli lazanya tarifi var.
Peynirli lazanya çok çok basit bir tarif. Zaten makarna yapmak ne kadar zor olabilir ki J
Malzemeler:
1)Lazanya (Ben Barilla’nın haşlanmadan kullanılan lazanyasını aldım)
2)Beyaz peynir (Zevkinize göre başka bir peynir çeşidi de kullanabilirsiniz)
3)Maydanoz
Beşamel Sos İçin
1)3 çorba kaşığı tereyağ
2)3 çorba kaşığı un
3)Yaklaşık 2.5 su bardağı süt (Sos biraz cıvık olacak)
4)1 çay kaşığı tuz.
Yapılışı
1)Tencerede yağ ve unu kavuruyoruz.
2)Üzerine yavaş yavaş sütü ilave edip karıştırmaya devam ediyoruz. Karışım hafif kıvamlı bir hal alınca tuzu da ilave edip ocağın altını kapatıyoruz. Böylece sosumuz hazır.
3)Bir kapta ufaladığımız peynirle ince kıyılmış maydonozları karıştırıyoruz.
4)Bir borcamı hazırladığımız sosla sıvıyoruz.
4)Üzerine 3 yaprak lazanyayı yan yana diziyoruz.
5)Lazanyaların üzerini tekrar sos ile sıvıyoruz ve peynir maydonoz karışımını ekliyoruz.
6)Sonra peynir lazanya karışımının üzerine tekrar lazanya yaprakları koyuyoruz ve 5.maddeyi uyguluyoruz.
7)Bu şekilde 4 kat lazanya döşüyoruz. (Toplamda 12 adet lazanya kullanmış olduk)7
8)Önceden ısıtılmış 175 derece fırında 20 dakika pişiriyoruz. (İstenirse fırına vermeden evvel en üste kaşar rendesi de konabilir. Ben hafif bir lezzet elde etmek için yapmadım)
Afiyet olsun...