29 Ocak 2015 Perşembe

Oh La La Beatrice

Farklı mekanlarda değişik lezzetler denemeyi seviyorum. Bir yere gitmeden evvel de internetten araştırmasını yapıyorum. Bu konuda 2 rehberim var; Mekanist ve Ekşisözlük...Beyoğlu’nda gezerken son zamanlarda hakkında her iki sitede de olumlu yorumlar okuduğum bir cafeye gitmeye karar verdim. Galatasaray’ı geçtikten sonra dar bir sokakta yer alan bu kafenin adı Jadore. 
Çok kolay bir şekilde bulduğum Jadore’un önüne gelince 5-6 kişilik bir sıra olduğunu farkettim. Biraz oflayıp pufladıktan sonra ise sıranın hızlı ilerdiğini görerek rahatladım. Bu esnada yapılacak en güzel şey vitrinde sergilenen pastaları seyretmekti J
10-15 dakika bekledikten sonra içeri girebildim. Jadore, fransız kafeler tarzında döşenmiş çok şirin bir yer. Masalar pötikare masa örtüleri ile örtülmüş, duvarlarda Fransa’yı anımsatan resimler yer alıyor.
Menüyü elime aldığımda buranın spesiyali olan Oh La La Beatrice’i seçtim. İnce kek dilimleri üzerine dökülen yoğun çikolata ve meyvelerle hazırlanan bu tatlıyı ben çok sevdim. Ama iki porsiyon yiyebilir miyim?Hayır, çünkü oldukça yoğun bir tatlı.
Cafe de ayrıca çikolata satışı da yapılmakta.
Tatlı mı yedikten sonra ise İstiklal’de yürüyüşe devam ettim. Az önce alınan kalorinin verilmesi gerek değil mi?
Zorunlu Not :  Bazı arkadaşlarım yazdığım yeme/içme ile ilgili yazılar sonucunda bana buralara davetli gidip gitmediğimi, ücret alıp almadığımı soruyorlar. Ben buralara davetli gitmiyorum. Önceden araştırdığım mekanlarda ya da dolaşırken tesadüf denk geldiğim mekanlarda yemek yiyorum. Bunları da blogumu takip eden arkadaşlara fikir vermek amacı ile yazıyorum. (Ha davet edilirsem gitmez miyim eğer damak tadıma hitap ediyorsa giderim tabi)

26 Ocak 2015 Pazartesi

Saint Antuan Kilisesi

Eveet, Atlas Pasajı’ndan sonraki durağım fotoğraf çekmek için Saint Antuan Kilisesi oldu. Yaklaşık 300 yıl önce inşa edilmiş kilise, kırmızı tuğla ile döşenmiş bir görünüme sahip.
Katolik cemaate ev sahipliği yapan kilisenin içi de oldukça büyük.
Kilise her sene olduğu gibi bu sene de noel için süslenmiş ve hristiyanlığa ait çeşitli canlandırmalar yapılmış. Benim gittiğim gün noel süslemeleri hala kaldırılmamıştı.
İç mekanın yanısıra bahçede de süslemeler hala bulunmaktaydı.
Saint Antuan kilisesinde bir kaç fotoğraf çektikten sonra uzun süredir çikolatalı lezzetleri dilden dile dolaşan bir kafeye gittim. O da bi daha ki yazıya :)

20 Ocak 2015 Salı

Konaktan Pasaja Giden Bir Öykü

Havanın güneşli olmasını fırsat bilerek Pazar günümü Beyoğlu’nda geçirdim. Amacım biraz fotoğraf çekmek biraz da dolaşmaktı. Uzun zaman olmuştu semtin tarihi dokusunu solumayalı.

İstiklal’deki aheste yolculuğuma Atlas Pasajı ile başladım. Gitmeden evvel de Atlas Pasajı’nın tarihi hakkında internetten biraz araştırma yaptım. Atlas Pasajı, 1870 Büyük İstanbul Yangını’ndan sonra kurulmuş. Ancak şaşırtıcı olan buranın bir çarşı, restoran ya da benzeri bir yapı olarak değil de konak olarak kurulması. Dönemin ünlü ermeni mimarı padişahın izni ile burada kendisine konak yapmış. Pasajın şu an ki alt katı da ahır olarak kullanılıyormuş. Sonraları konak bir kaç kez el değiştirmiş ve en sonunda burada Atlas sineması açılmış. Döneminde çok popüler olan Atlas sineması bir çok filme ve sinema çekimine ev sahipliği yapmış. Şimdilerde ise pasajda çeşitli dükkanlar bulunuyor. Sinema ise eskisi kadar rağbet görmese de hala ayakta.
Pasajın girişinde satılan siyah beyaz türk filmlerinin görüntülerini içeren bu kartpostallar çok ilgimi çekti. Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun’lu olanlardan bir tane aldım J
Pasajda ıvır zıvır bir sürü hediyelik eşya satılıyor. Örneğin; bu Kızılderili ailesi pek hoştu...
Biri kıyafet balosu mu var dedi? Burada aradığınız kostümleri bulabilirsiniz...
Bu soğuk kış günlerinde eldiven, bere ve atkıya da epey ihtiyaç duyuyoruz.
Binbir çeşit mandal...
Çeşit çeşit aynalar...Audrey Hepburn mü? Yoksa Sultan mı?
Bu yoga yapan kurbağalara ne demeli? J

16 Ocak 2015 Cuma

Okundu, Bitti...

Bugünkü yazımda 3 tane kitap var. Üçü de birbirinden akıcı, su gibi okunup bitiyor. Üçünü toplam bir haftada okudum.

Birincisi “Keşke Kadın Olsam”...
İsmi zaten kadınlara beni al ve oku diyor. Ben de öyle yaptım J Aldım ve okudum. Aykut Oğut’un yazmış olduğu bu kitap kadınlara ne kadar güçlü olduklarını bir kez daha hatırlatıyor. Okurken yazarın bazı cümlelerine katılmasam da bir çok yerde hak verdim.
İkinci kitap ise “Pembe ve Yusuf”...
Pembe ve Yusuf  Canan Tan’ın yazmış olduğu bir Güneydoğu hikayesi. İçinde çocuk gelinler var, göç var, töre var kısacası yaşam var.
Üçüncü kitap is “Leyla’nın Evi”...
Leyla’nın Evi bir Zülfü Livaneli kitabı. Yazarın diğer kitapları gibi bu kitabını da bir solukta okudum. Her ne kadar yazara ait favori kitabım hala Serenad olsa da Leyla’nın Evi’ni de çok beğendim.

Keyifli okumalar...  

12 Ocak 2015 Pazartesi

Mucize ve Mis Kokulu Sümbül

Yağmurun bardaktan boşalırcasına yağdığı bir güne uyandık İstanbul’da. Hafta sonu ise hava güneşli ve ılımandı. Demek ki neymiş o bir kış güneşiymiş, aldanmamak lazımmış.

Hafta sonu ailece sinemaya gittik. Son Umut ve Mucize filmleri arasında kaldık ve sonuçta Mucize’yi tercih ettik. Başrollerinde Talat Bulut ve Mert Turak’ın oynadığı film güzeldi. Özellikle filmin 2.yarısının daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Filmin konusu, Doğu’nun bir köyüne tayini çıkan Ege’li öğretmen Mahir ve köyde yaşayan engelli Aziz  etrafında dönüyor. Valla Aziz’i oynayan Mert Turak harika bir iş çıkarmış, oyuncuyu ilerde bir çok yapımda görebiliriz. Bu arada film boyunca sunulan görüntülere de bayıldım. 2 saatlik süreçte nefis gün batımı manzaraları, heybetli dağlar, şırıl şırıl akan bir nehir ve bembeyaz bir kış görüntüsü seyrettik. Filmi seyredeceklere şimdiden iyi seyirler...
Şu sıralar masamı mis kokulu bir sümbül şenlendiriyor. İş arkadaşımın hediye ettiği sümbül mor çiçeklerini açarak etrafa mis gibi kokular yaymaya başladı. Bu soğuk kış günlerinde onun kokusunu duymak insana çok iyi geliyor.

Herkese iyi haftalar...

8 Ocak 2015 Perşembe

Puzzle, Az Biraz Kafa Dağıtmaca ve Boooza

Puzzle yapmayı sevdiğimden ve bunun iyi bir kafa dağıtma yolu olduğundan çok eski bir yazımda bahsetmiştim. Aralık ayında bir puzzle satın almış ancak önce soğuk algınlığına yakalanmam sonra da boynumun tutulması nedeni ile puzzle ı bir türlü tamamlayamamıştım. Geçen akşam, sonunda bitti ve 4 tane sevimli husky yavrusu ortaya çıktı.
Malum bu aralar hava iyice soğudu. İstanbul, son yılların en soğuk havasını yaşıyor. Bu soğuk havalarda bazı yiyecek ve içecekleri de daha fazla tüketir olduk. Bunlardan biri de boza. Kış ayları ile özdeşleşmiş bir içecek boza. Çocukluğumda sokak satıcıları vardı ve geceleri boooza diye bağırarak sokaktan geçerlerdi. Bozayı çok seven babam da elinde kabı hemen aşağıya koştururdu.(Bu arada annem bozadan nefret eder J) Neyse artık o sokak satıcıları yok. Ünlü Vefa bozası şişelenmiş şekilde marketlerde satılıyor. Biz de ara sıra alıp akşamları baba kız boza keyfi yapıyoruz. Dün akşam da böyle bir akşamdı...

2 Ocak 2015 Cuma

Merhaba 2015

Eveet, 2015’e girdik ve hatta bir gününü harcadık bile. 31 Aralık’tan 1 Ocak’a geçtiğimiz gün hayatımızda muhteşem değişiklikler olmadı. Tabi size milli piyangodan para çıktıysa bilmem. Biz yine her zaman ki gibi kalktık, kahvaltımızı yaptık, avare avare vakit geçirdik ve akşamı ettik. Bugün de malum iş başı. Ancak Aralık ayı içerisinde yeni yıla girme heyecanı çoğu kimseyi olduğu gibi beni de sardı. Hediyelerdi, süslemelerdi derken bir de 2015 planları zihnimi meşgul etti. Yeni yıl listesi yapar mısınız? Hani şu sağlıklı beslenilecek, spor yapılacak, yıllardır planlanan hobiye başlanılacak...vs gibi maddeler içeren listelerden? Ben yaparım. Hazırladığım listenin belki her maddesini gerçekleştiremem ama gerçekleştirebildiklerim de sene sonunda beni mutlu eder. Yine listemi yaptım J Bu arada çeşitli notlar almak için her sene yeni bir defter kullanırım. Bu senenin defterini taa yazın ISMEK fuarından almıştım, şimdi beyaz sayfalar dolmayı bekliyor.

Bu arada yılbaşı hediyelerini alırken kendime de bir kupa almıştım. Üzerinde “A good mood everyday, Love Life” yazan kupanın sloganını çok sevmiştim. Kupanın üzerinde yazdığı gibi 2015’in her gününde iyi hissedin ve yaşamı sevin J