23 Ekim 2020 Cuma

Çi, Pi, Nohut Oda ve Napoli Hikayesi

Geçtiğimiz baharda uzun süredir kitaplığımda bekleyen Fi kitabını okuduğumdan bahsetmiştim. Akabinde de devamı olan Çi ve Pi’yi okudum. Çi, aynı ilk kitap gibi sürükleyici ve merak uyandırıcıydı. Ancak aynı şeyi Pi için söyleyemeyeceğim. Pi’yi okurken zaman zaman sıkıldığım oldu. Bir de yazarın sürekli kendi fikirlerini empoze etmeye çalışması ve mesaj verme kaygısına düşmesi hoşuma gitmedi.

Bir diğer okuduğum kitap ise Nohut Oda oldu. Melisa Kesmez’in Sait Faik hikaye ödülü kazanmış bu öykü kitabını çok beğendim. Yazar, hayatın içinden kesitleri çok güzel aktarmıştı. Sadece hikayelerin hepsinin hüzünlü olmasını sevmedim. Aslında bu durum öykü kitaplarının bir çoğuna hakim. Neden umut verici, neşelendiren öyküler yazılmaz hiç?
Son olarak ise Elena Ferrante’nin Yeni Soyadı’nın Hikayesi isimli kitabından bahsetmek istiyorum. Bu kitap da bir devam kitabı niteliğinde. İlk kitap olan Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım kitabını çok uzun süre önce okumuştum.  Napoli’de geçen hikayede Lina ve Lenu’nun çocukluğuna tanıklık etmiştik. Bu sefer de genç kızlık dönemlerini okuduk. Devamında 2 kitap daha var. Fırsat bulursam onları da bir ara okumayı düşünüyorum.

19 Ekim 2020 Pazartesi

Pandemi Dönemi Aşçı Yamağı

Yıllar önceydi, üniversiteden mezun olmuş iş arıyordum. Mezun olmadan evvel görüştüğüm herkes oooo senin okuduğun mühendislik dalında kimse açıkta kalmıyor, hemen iş bulursun diye sağlam gaz vermişlerdi. Ben de Haziran’da mezun olunca Temmuz’da işe gireceğimi hayal etmiştim 😊 Tabi ki öyle olmadı evet işe alım fazlaydı ama benim tecrübem yoktu. Dolayısıyla tecrübeliler hep bir adım öndeydi. Tam 1 sene iş aradım ve o süreci oflaya puflaya hiç bişi yapmadan geçirdim. Sonra geçmişe dönüp baktığımda o yıl için hep pişmanlık duydum. İş arama sürecinde bir hobi edinebilirdim, yeni bir spora başlayabilirdim, sosyalleşebilirdim ama hiçbirini yapmamıştım.

Yıllar sonra işimde o kadar çok yoruldum ki bu sefer kendi isteğimle 1 sene çalışmama kararı aldım. Ancak geçmişte yaşadığım tecrübeden ötürü o 1 seneyi çok güzel değerlendirdim. Uzun yıllardır öğrenmek istediğim İtalyanca’yı öğrendim, yeni arkadaşlıklar edindim, çok güzel tatiller yaptım. Kısacası dolu dolu bir sene geçirdim.

Ve bu sene de pandemi başladı. Hiç birimizin beklemediği ya da ummadığı bir anda eve kapandık. Benim iş hayatım home office olarak aktif ve yoğun bir biçimde devam etti. Ancak sosyal hayatımın tam anlamıyla bittiğini söyleyebilirim. İşte bu noktada ya sıkılıp yine oflayıp puflayacaktım ya da kendimi oyalayacak bir şey bulacaktım. O şeyi buldum 😊 Meğer içimde bir mutfak aşkı varmış da ben bilmiyormuşum. İş saatlerinden arta kalan kısmı sürekli mutfakta geçirmeye başladım. Tatlı, tuzlu, ekşi aklınıza ne geliyorsa denemeye çalıştım. Evet ben aşçı oldum diyemem ama pandemi dönemi aşçı yamağı olarak kendimi tanıtabilirim. Bu süreç bitince muhtemelen eskisi kadar mutfağa giremeyecem ama bu zor günlerde güzel bir hobi edinmiş oldum. Bakalım neler yapmışım😊

O çok sevdiğim humusu artık evde yapabiliyorum...

Ekmekle başlayan yolculuğum çiçek ekmekle devam etti…
Taş fırın ustaları kadar iyi iş çıkaramasam da lezzetli lahmacunlar yaptım…
Hamburger…
Kek olmadan olmazdı…
Dızmana… Bulgaristan göçmenlerine ait bir hamur işi. Biz de Bulgaristan göçmeniyiz ama bunu bilmezdim, yeni öğrendim. Sanırım 89 sonrası gelenler çok yapıyormuş…
Bazen içecekler de hazırladım…

Böyle işte…