27 Şubat 2015 Cuma

Euro Flora (2.Bölüm)

Euro Flora’ya kaldığımız yerden devam edelim J

Mağazada oldukça büyük bir alan bahçe süslemesine ayrılmış durumda. Hayvan figürlü biblolar, çeşmeler, pamuk prenses ve yedi cüceler bunlardan bazıları.
En üst katta ise yapay çiçekler bulunuyor. Ben pek yapay çiçekten hoşlanmıyorum ancak evinde dekor olarak kullanan varsa buraya mutlaka uğramalı. Envai çeşit çiçekten çeşitli kolajlar oluşturulabilir.
Ayrıca saksılı yapay çiçekler bulmak da mümkün...

Dev kaktüsler...
Benim mumlardan sonra en sevdiğim bölüm mutfak aksesuralarının bulunduğu bölüm oldu. Her şey çok sahiciydi.
Hamburgerler ne kadar iştah açıcı görünüyor J
Veee dondurmalar....
Bir  Euro Flora gezisi de böyle bitti...

24 Şubat 2015 Salı

Euro Flora (1.Bölüm)

Euro Flora, ev ve bahçe dekorasyonu için alışveriş yapılabilecek ideal yerlerden biri. Buraya ilk defa 2 sene evvel gitmiştim. İçeri ilk girdiğimde hiç beğenmemiştim. Böyle market rafı gibi raflara dizilmiş bir sürü ürün vardı ama albenisi yoktu. Ardından raflar arasında daha dikkatli dolaşmaya başladım. Bu esnada bir çok güzel ürün keşfettim. Sanırım ürün adetinin fazla olması ve aynı ürünün yanyana sıralanması albeniyi yok ediyor. (Az bulunan değerlidir mantığı) Neticede içeride alıcı gözlerle dolaşılırsa bir sepet alışveriş yapmadan dönmek zor J

Önceki hafta sonu dolaşmak ve mum çeşitlerine bakmak için gittim. Bakalım Euro Flora’da neler varmış?
Rengarenk sepetler, çeşitli ebatlarda baskılı sandıklar, kutular, tepsiler ve cam eşyalar ev dekorasyonuna ürünlerden bazıları...
Bebek doğum, diş buğdayı gibi özel gün malzemeleri...
Ucuz fiyata harika canvas tablolar. Özellikle aşağıda gözüken bisikletli tabloları çok beğendim.
Yapay meyve ve sebzelerden oluşturulmuş bu çiçekler de çok hoştu.
Şirin yastıklar...
Mum bölümü sanırım en sevdiğim bölüm. Şekilli, baskılı, rengarenk bir sürü mum satılıyor.
Özel günlerde (Yılbaşı, Sevgililer Günü...vs), o günlere ait tematik ürünler yer alıyor. Benim gezdiğim gün Sevgililer Günü dönemine denk geldiği için tema aşktı.
Devam edecek...

19 Şubat 2015 Perşembe

Bir Erkek Hakkında

Son zamanlarda biraz daha iyi vakit geçirebilmek için romantik komedi türünde filmler tercih ediyorum. En son "Bir Erkek Hakkında (About a Boy) " isimli bir film seyrettim. Film romantik komedi diye  geçiyordu ama valla ne komikti ne de romantik. Yine de seyretmek isteyen olursa diye burada paylaşayım dedim.

Filmin başrol oyuncusu Hugh Grant yalnız başına takılan, sorumluluk alma alışkanlığı gelişmemiş bir adamdır. Bir gün yolu küçük bir çocuk olan Marcus ile kesişir. Böylece istemeden de olsa Marcus onun hayatına girer. Tabi ki girerken bir sürü de zorluk getirir.
Filmde romantizm ya da komedi unsurları pek olmasa da oyunculuklar başarılı. Filmin akışı da hızlı sayılır.

İyi seyirler J

16 Şubat 2015 Pazartesi

Martin Eden

İlk önce yazara ait Vahşet’in Çağrısı adlı kitabı okumuştum. Kitap, 2013 yılının son günlerine doğru sevdiğim birinden hediye gelmişti. Böylece Jack London ve onun sürükleyici yazım dili ile tanışmıştım. Tam 1 sene sonra aynı kişiden yine bir Jack London kitabı hediye aldım. Bu sefer kitabın adı Martin Eden idi.

Kitabı aldığım andan itibaren başlamak için sabırsızlanıyordum. Öte yandan kitabın 550 sayfalık kalınlığı gözümü korkutmuyordu desem yalan olur. Ancak yazarın daha önce okuduğum kitabını çok beğendiğim için vakit kaybetmeden okumaya başladım.
Konuyu kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: Romanın baş kahramanı Martin Eden bir gün üst sınıfa mensup bir kızla tanışır ve  kıza hayranlıkla karışık aşk duyguları beslemeye başlar. Akabinde de onunla beraber olabilmek için kendisini geliştirme yoluna girer. Bu yolda en büyük yardımcısı bitip tükenmek bilmeyen okuma sevdasıdır. Martin Eden, tüm bunlar olurken bir başka sevdaya daha tutulur o da yazar olma sevdası. Yazar olma isteği Martin Eden için zamanla tutkuyla bağlandığı bir ideal haline gelir. Ancak bu idealin önünde iki engel vardır; biri parasızlık diğeri de çevresinin ısrarla onun idealine inanmaması.

İşte böyle bir roman Martin Eden. Ben sayfalar arasında koştururken 550 sayfa ne zaman bitti anlayamadım. İyi ki bu kitabı okumuşum, iyi ki bana hediye gelmiş diyor hediye eden kişiye bir kez daha teşekkür ediyorum.

11 Şubat 2015 Çarşamba

Doğatepe ve Brunch

En sevdiğiniz öğün hangisi? Benim favori öğünüm kahvaltıdır. Ancak hafta içi işe yetişme telaşından kahvaltıya çok fazla vakit ayıramıyorum. Çoğu zaman biraz cornflex ve mevsime uygun meyve ile kahvaltıyı geçiştiriyorum. Hafta sonu ise bunun acısını çıkarıyorum tabi ki J Kahvaltıyı çoğu zaman evde yapsam da zaman zaman da muhtelif cafeleri tercih ediyorum. İşte bu cafelerden biri de Doğatepe. Geçen haftalarda ailece Doğatepe’de brunch yaptık ama burada paylaşmaya bir türlü fırsat bulamadım.

Doğatepe, Hisarüstü’nde güzel manzaralı bir restoran. Hem kış günlerinde hem de yaz günlerinde tercih edilebilir. Tabi yaz günlerinde bahçesinde manzaraya karşı oturma şansı daha yüksek olduğundan bu günlerde gitmek daha keyifli.
 

5 Şubat 2015 Perşembe

Beyoğlu'nda Son Durak Mephisto

Kırtasiye gezmeyi sever misiniz ? Ben bayılırım hele böyle büyük, bol ıvır zıvır satılan bir kırtasiye ise içinde epey vakit geçirebilirim. Geçen Beyoğlu gezimde eve dönmek üzereyken kendimi bir anda  Mephisto’da buldum.

Mephisto, İstiklal Caddesi’nin en eski mekanlarından biri. Dikkat kırtasiye kelimesini kullanmadım. Çünkü hem kırtasiye, hem kitabevi, hem de cafe olarak hizmet veriyor. Lise ve üniversite yıllarımda uğrak yerlerimden biriydi. Ancak geçen zaman içinde buraya pek uğramaz oldum. Neyse son gidişimde eski bir mekanı yeniden keşfe çıktım.
Önce girişteki kitaplara göz gezdirdim ama sadece göz gezdirdim. Çünkü evde okunmayı bekleyen bir sürü kitap var. O yüzden onlar biraz eriyene kadar kitap almama diyetine girdim.
Sonrasında müzik bölümündeki cdler arasında dolaştım. Adını duymadığım yerli yabancı bir sürü şarkıcı gördüm. Aman allahım müzik piyasası takibinde geri kalmışım baya...En son Beyonce vardı, Murat Boz vardı diye hatırlıyorum :)
Neyse müzik bölümünü hemen terk ederek benim asıl ilgimi çeken kısma geçtim;  rengarenk kalemlerin, defter kaplarının, çeşit çeşit defterlerin, süslü paketlerin olduğu bölüme.
Önce kartpostallara takıldım. Postcrossing’e üye olduğumdan beri kartpostal almak da bir alışkanlık oldu...
Sonra hediyelik poşetlerin satıldığı rafı gördüm. Birbirinden güzel poşetler vardı. Bunlardan almadığıma pişman oldum. Artık bir dahakine diyelim.
Ah bu defterler ne kadar hoştu. Not defterleri, ajandalar, nostajik olanı olmayanı hepsi birbirinden güzeldi.

Daha bir çok raf gezdim Mephisto’da. Ancak  kendimi rengarenk raflara o kadar çok kaptırmışım ki bir çoğunda fotoğraf çekmeyi atladım. İşte böyleeee...Mephisto’yu iyice gezdikten sonra Beyoğlu’na veda ederek eve döndüm.

2 Şubat 2015 Pazartesi

Yaş Otuz Beş

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

                                              Cahit Sıtkı Tarancı
Bugün benim doğum günüm J Otuz beş oldum ben. Cahit Sıtkı’nın dediği gibi yolun yarısında mıyım yoksa yolun yarısını çoktan geçtim mi ya da henüz varmadım mı orasını bilmiyorum. Hadi bakalım kutlu olsun bana yeni yaşım J