Kırtasiye
gezmeyi sever misiniz ? Ben bayılırım hele böyle büyük, bol ıvır zıvır satılan
bir kırtasiye ise içinde epey vakit geçirebilirim. Geçen Beyoğlu gezimde eve
dönmek üzereyken kendimi bir anda
Mephisto’da buldum.
Mephisto,
İstiklal Caddesi’nin en eski mekanlarından biri. Dikkat kırtasiye kelimesini
kullanmadım. Çünkü hem kırtasiye, hem kitabevi, hem de cafe olarak hizmet
veriyor. Lise ve üniversite yıllarımda uğrak yerlerimden biriydi. Ancak geçen
zaman içinde buraya pek uğramaz oldum. Neyse son gidişimde eski bir mekanı
yeniden keşfe çıktım.
Önce
girişteki kitaplara göz gezdirdim ama sadece göz gezdirdim. Çünkü evde okunmayı
bekleyen bir sürü kitap var. O yüzden onlar biraz eriyene kadar kitap almama
diyetine girdim.
Sonrasında
müzik bölümündeki cdler arasında dolaştım. Adını duymadığım yerli yabancı bir
sürü şarkıcı gördüm. Aman allahım müzik piyasası takibinde geri kalmışım baya...En
son Beyonce vardı, Murat Boz vardı diye hatırlıyorum :)
Neyse müzik
bölümünü hemen terk ederek benim asıl ilgimi çeken kısma geçtim; rengarenk kalemlerin, defter kaplarının,
çeşit çeşit defterlerin, süslü paketlerin olduğu bölüme.
Önce
kartpostallara takıldım. Postcrossing’e üye olduğumdan beri kartpostal almak da
bir alışkanlık oldu...
Sonra
hediyelik poşetlerin satıldığı rafı gördüm. Birbirinden güzel poşetler vardı.
Bunlardan almadığıma pişman oldum. Artık bir dahakine diyelim.
Ah bu
defterler ne kadar hoştu. Not defterleri, ajandalar, nostajik olanı olmayanı
hepsi birbirinden güzeldi.
Daha bir çok
raf gezdim Mephisto’da. Ancak kendimi
rengarenk raflara o kadar çok kaptırmışım ki bir çoğunda fotoğraf çekmeyi
atladım. İşte böyleeee...Mephisto’yu iyice gezdikten sonra Beyoğlu’na veda
ederek eve döndüm.