23 Ekim 2019 Çarşamba

İçimdeki Çocuk


İstanbul Bienali süresince Abdülmecit Efendi köşkünde Ömer Koç’un özel koleksiyonundan eserler sergileniyor. İçimdeki Çocuk ismi ile halka açılan bu sergi 10 Kasım’a kadar devam edecek.

Biz de 2 hafta evvel sergiye gittik. Öncelikle şunu söylemeliyim ki sergiye ilgi büyük. Saat 11:00 da açılan sergiye biz 10:45’de gittik ve içeri 11:25' de girdik. Yani yaklaşık 40 dakikalık bir bekleme süremiz oldu. Aynı gün öğleden sonra oraya giden bir arkadaşım ise yaklaşık 2,5 saat beklemiş. O yüzden gideceklere naçizane tavsiyem erken gidin 😊
Serginin en popüler eseri aşağıda görünen zürafa.
Bu eseri de lise yıllarımdaki halime benzettim. Üniversite sınavına hazırlanırken masa ile bütünleşmiştim artık.
Ayakabı mı? Muz mu?
İçimizdeki çocuk nerede?
En beğendiğim eserlerden biri…
Köşkün bahçesinde de çeşitli eserler sergileniyordu.
Köşkten ayrılmamızın akabinde Üsküdar’a geçtik. Sahilde biraz yürüyüş yaptık.
Sonrasında Filizler Köftecisi’ne uğrayarak karnımızı doyurduk.
Son olarak da sahildeki cafelerin birinde tatlı keyfi yaptık.
Böylece hem sanatlı, hem yemeli,içmeli hem de mis gibi deniz havası aldığımız bir günü sonlandırmış olduk.

15 Ekim 2019 Salı

Deniz, Kum,Güneş..


Kışı, kar yağışını, yağmuru sevdiğim için insanlar genelde yaz mevsimini sevmediğimi düşünüyor. Oysa tüm mevsimleri sevmek diye bir şey var. Ben yaz mevsimini de, güneşi de çok seviyorum. Sadece kışı yazdan daha çok seviyorum hepsi bu 😊

3 hafta evvel Fethiye’de ailece güzel bir yaz tatil geçirdik. Güneşe, denize doyduğumuz bir tatil oldu.
Sabahları henüz güneş kavurucu etkisini göstermeden evvel uzun uzun yürüyüşler yaptım. Sadece ayağımdaki parmak arası terliğin sesini duyarak yaptığım bu yürüyüşler oldukça huzur vericiydi.
Sonra plaj saatleri başladı. Bronzlaşma sevdası yoktur bende. Öte yandan şezlongun üzerinde boş boş yatmak ve kitap okumak acayip hoşuma gidiyor. Sene boyunca çalışma ya da herhangi bir aktivite içinde olmadan amaçsızca uzandığım tek zaman dilimi bu yaz tatilleri oluyor.
Bu sene tatilde iki tane kitap bitirdim.
Babamla yine kıyasıya tavla mücadelesi verdim ve bol bol mızıkçılık yaptım.
Sonra her tatilde olduğu gibi sağlıklı beslenme kurallarımın hepsini rafa kaldırdım.
Nefis gün batımları seyrettim.
Ve böylece bu tatil ile 2019 yazı ile vedalaşmış oldum.

10 Ekim 2019 Perşembe

Okuduğum Son Kitaplar…


Okuduğum son kitapları uzun süredir paylaşmadığımı farkederek hemen yazmaya başlıyorum.

Rusya’ya gidiş ve dönüş uçak yolculuğunda İdil Hazan Kohen’in Dişisel Gerilim isimli kitabını okudum. Önceki sene Kişisel Gerilim isimli kitabını kahkahalarla okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabı da aynı şekilde bol kahkaha ile okudum. Beyaz yakalı Dila bu sefer sevgilisi ile tatile çıkıyor ve olanlar oluyor 😊
Okuduğum ikinci kitap ise Sinan Akyüz’ün Aşk Başka Evde isimli kitabı oldu. Çok çok klişe bir kitaptı. Eşini aldatan bir erkek ve bir türlü seçim yapamaması bundan ötürü de herkesin yıpranmasını anlatıyordu.
Camdaki Kız ise okuduğum son kitaptı. 2 hafta evvel Fethiye’de 1 hafta süreliğine güzel bir tatil yaptım. Camdaki Kız’ı da o tatil esnasında okudum. Psikayatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun danışanlarının hikayesinden yola çıkarak yazdığı roman oldukça sürükleyiciydi. Yer yer bazı cümleler tekrarlasa da anlatım dili de güzeldi. Kitabı tek solukta çok severek okudum.
İşte böyle… Bol bol okuyarak kalın…

9 Ekim 2019 Çarşamba

Contemporary İstanbul’un Ardından


Lise yıllarımda iken resim öğretmenimiz her hafta sergi gezme ödevi verirdi. Hafta sonu gelince İstiklal caddesine çıkar tek tek tüm galerileri dolaşırdım. Her galeriden tanıtım broşürü, dergi vs. toplar, sergiler hakkında izlenimlerimi yazdığım kompozisyonla beraber hafta başında öğretmenime teslim ederdim. O da her zaman tam not verirdi. Onun için önemli olan kompozisyondaki cümleler değil sergi gezmiş olmamızdı.

O zamanlar bu olay bana o kadar külfet gelirdi ki hafta sonu gelince ayaklarımı sürüye sürüye giderdim sergilere. Şimdi geçmişe dönüp baktığım zaman kış resmi çizin, anneler günü resmi çizin demeyip çocuklara bu şekilde sanat aşılamaya çalışan bir hocam olduğu için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum.

Eylül ayı başlarında İstanbul, büyük bir sanat şölenine ev sahipliği yaptı. Contemporary İstanbul  etkinliğine bu sefer lise yıllarımdaki gibi isteksiz değil merakla gittim. Lütfi Kırdar’da gerçekleşen etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Birbirinden güzel eserleri incelemek için kalabalığa biraz tahammül etmek gerekiyordu.Anne kız gittiğimiz sergide hemen hemen her parçayı çok beğendim.
En sevdiğim eserlerden biri de aşağıdaki tabloydu. Epey yüksek bir fiyatı olan tablo 21 yaşında Fransız bir genç kız tarafından yapılmış.
Yine favorilerimden biri…
Elektrikli halı dokuma da serginin rağbet gören parçalarından biriydi.
Tabi ki heykeller de sergide önemli bir yer teşkil ediyordu.
Çocuklar da unutulmamış.Onlar için de bir bölüm hazırlanmıştı.
Her bir karesini zevkle dolaştığımız bir sergi oldu. Darısı 2020’nin başına…

7 Ekim 2019 Pazartesi

Bir Kaçış Hikayesi ve İllüzyon Müzesi


Günler çok mu hızlı geçiyor yoksa bana mı öyle geliyor? Koca yaz bitti ve son bahar geldi. Hatta onu da yarıladık. İş telaşı içinde zamanın nasıl akıp gittiğini anlamıyorum
Budapeşte sonrası İstanbul’da birkaç etkinliğe katılarak günleri geçirdim. Önce, iş arkadaşlarımla kaçış oyununa gittik. Hani şu odaya kapatıldığınız ve şifreleri çözerek dışarı çıktığınız oyunlar var ya onlardan birine gittik. Seçtiğimiz oyunun ismi Agatha’nın Anahtarı idi. 4 arkadaş eğlenceli 1 saat geçirdik. Kaçmayı da biraz yardım almış olsak da başardık.
Başka bir gün ise yine bir iş arkadaşımla İllüzyon müzesine gittik. İstiklal caddesi üzerinde yer alan Narmanlı Han, restorasyondan geçmiş ve içine illüzyon müzesi açılmış. Açıkçası illüzyon müzesinden ziyade Narmanlı hanın içi daha çok hoşuma gitti. Bahçesi ve ambiyansı çok güzeldi. Burası, yakın zamanda handa açılacak cafeler ve butiklerle İstiklal’in popüler mekanlarından biri olmaya aday.
İllüzyon müzesine gelecek olursak tam olarak instagramlık bir mekan diyebiliriz. İçinde farklı farklı konseptler yer alıyor. O konseptlere dahil olarak bol bol fotoğraf çekilebiliyorsunuz. Bu fotoğrafların kimisinde başınız kesik olarak masada yer alıyor, kimisinde bir evde tepetaklak durarak yer çekimine meydan okuyorsunuz kimisinde de çeşitli fotoğraflara bakarak şaşı bak şaşır olayına giriyorsunuz. 
Bir gün de anne kız Contemporary İstanbul'u gezdik. O da bir daha ki yazıya...
Şimdilik hoşçakalın…