Hem biraz dinlenmek hem de Avusturya’nın lezzetli
kahvelerini deneyimlebilmek için Mozart Cafe’de mola veriyoruz. Şehrin en meşhur kahvesi wiener melange ı
hızlıca sipariş edip tatlı seçmek için menüye bakmaya devam ediyorum. Gözlerim,
gelmeden evvel araştırdığım meşhur Salzburg nockerl tatlısını arıyor. Menüde
bir türlü bulamayınca garsondan yardım istiyorum. Garson menünün ilk sayfasını
işaret ediyor, kendi kendime hayret tatlılar arasına konmamış diyorum. Çok meşhur ya o yüzden en başa
koymuşlar diye düşünüyorum.
Önce kahvem geliyor. Bir yudum alıyor ama
tatlı ile devam etmek için bekliyorum.
Veee tatlı geliyor. Heyecanla tatlıdan bir
çatal alıyorum. O esnada burnuma ağır bir koku geliyor ama ne olduğunu
anlayamıyorum. Damağım tatlı ile buluştuğu anda ise ne olduğunu keşfediyorum. Bu
bir tatlı değil bolca yumurtadan yapılmış bir yiyecek. Yumurta
çok seven biri olmama rağmen keskin koku beni rahatsız ediyor ve asla tatlı bir
tat alamıyorum. Kahvaltıda belki yenir ama mis gib sahanda yumurta varken bunu
neden yiyelim o da ayrı konu. O esnada nockerl ın neden tatlı menüsü içinde
olmadığını anlıyorum. Mutlaka gittiğiniz zaman denemelisiniz diye yazan blog
yazarlarına da teessüflerimi sunuyorum:)
Kahve keyfinden (!) sonra Mozart meydanına
geçiyoruz.
Hemen ardından da başka bir meydanda buluyoruz
kendimizi. Peşpeşe üç tane meydan dolaşıyoruz. Meydanlardan birine dev bir satranç
kurulmuş durumda.
Sırada manzara seyretmek var. Burada iki
seçeneğmiz bulunuyor. Ya füniküler ile kaleye çıkacağız ve oradan Salzburg’u
seyredeceğiz ya da Mönchsberg tepesine gideceğiz. Mönchsberg tepesinde karar
kılıyoruz böylece kaleyi de içeren bir manzara seyredip fotoğraf çekebiliriz diye düşünüyoruz.
Tepeye asansörle çıkılıyor. İndiğimiz anda harika
bir Salzburg mazarası ile karşılaşıyoruz. Kaleyi değil de burayı tercih
ettiğimiz için kendimizi tebrik edip seyir terasını gezmeye başlıyoruz.
Bu da kaleyi gören bir fotoğraf…
Sonrasında tekrar aşağıya iniyoruz ve karnımız
acıktığı için Avusturya’nın meşhur şinitzelini deniyoruz.
Şinitzel sonrası ünlü gofretçi mannerin mağazasında alıyoruz soluğu. Ben biraz burada kendimi kaybetmiş olabilirim :)
Son olarak da tekrar nehir kenarına iniyoruz.
Alp dağları, ortasından akan nehir, yemyeşil bir doğa tam bir göz şöleni
yaşatıyor.