Birkaç hafta evvel eski iş yerimden arkadaşım
Aynur ile buluştuk. Neredeyse 3 senedir görüşemiyorduk. Hep bir bahane
çıkıyordu. Bu sefer 1 ay önceden günü kararlaştırdık ve belirlediğimiz günde buluştuk.
Eski günlerden bahsettik, azıcık dedikodu yaptık ve bol bol güldük. Sanki 3
sene değil de 3 gün önce görüşmüş gibiydik. Sohbetimize de aşağıda görülen
çıtır çıtır gözlemeler eşlik etti.
Uzun bir aradan sonra mutfakta da birşeyler
yaptım. Güzel bir kurabiye tarifi denedim; lepoar kurabiye. Birazcık
uğraştırmalı bir kurabiyeydi ama tadı nefis oldu.
Görüntüsü de böyleydi 😊
Sohbetiniz, ağız
tadınız hiç eksilmesin…27 Kasım 2019 Çarşamba
26 Kasım 2019 Salı
Planlı ve Dikkatli İnsanlar da Yanılabilir 😊
Şehir tiyatrolarında Ayşe Kökçü’nün başrolünde
oynadığı Tatlı Kaçık oyununu ne zamandır merak ediyordum. Biletlerin satışa
çıktığı gün bileti temin ettim ve bir iş arkadaşımı da oyuna davet ettim. O
esnada oyunun tarihini ve saatini de whatsapp’dan arkadaşıma bildirdim.
Neyse gel zaman git zaman oyun günü geldi çattı. Sabahın
erken saatlerinde dışarı çıkmak için hazırlanıyordum. O esnada telefonuma bir
mesaj geldi. Başka bir arkadaşım “eğer vaktin varsa öğleden sonra kahve içelim”
diyordu. Ben de saat 16:00’da tiyatroya gideceğimi isterse o saate kadar
görüşebileceğimizi söyledim. Mesaj yazan arkadaşım, tiyatroya gideceğim
arkadaşımla ortak arkadaşımızdı ve böylece hep beraber Nişantaşı’nda buluştuk.
Cookshop’ta öğle yemeğimizi afiyetle yedik ve bol bol sohbet ettik.
Oyunun başlamasına 15 dakika kala da acele bi şekilde ayrılarak koştura koştura tiyatroya gittik. Yerimizi almamızın akabinde oyun başladı. Bir süre oyunu keyifle seyrettikten sonra perde kapandı. Ara verildiğini düşünerek yerimizden kalkacaktık ki oyuncuların selam için çıktığını farkettik. İkimiz de şaşırmıştık, oyun 2 perdeydi ve neden kısa sürmüştü acaba. Neyse alkışladık filan derken oyundan çıktık. Ancak benim aklım hala oyundaydı. Niye bu oyun bu kadar kısa sürdü diye internetten araştırmaya başladım. O esnada oyunun başında gerçekleşen bir olayın anlatımına denk geldim ve bir anda arkadaşıma dönerek “E biz bu sahneyi görmedik ki” demem, bileti kontrol etmem ve akabinde kısa süreli bir şok geçirmem 3-4 saniye sürdü. Evet, oyunun saatini şaşırmış ve izlemeye 2.perdeden başlamıştık. İşin tuhaf yanı ikimiz de oyunun yarısında girdiğimizi farketmemiş ve konuya hiç yabancılık çekmemiştik 😊) Kendi kendimize gülerken arkadaşım şöyle dedi: “Gamze sen bana saati ve tarihi mesaj atmıştın. Orada aslında 15:00 yazıyordu ama bugün yemekte sen 16:00’a göre hareket ettiğin için ses çıkarmadım, çünkü bu işlerde sen çok dikkatli ve planlısın”. Artık planlı, programlı yönüm arkadaşıma nasıl güven verdiyse hiç hatırlatma gereği bile duymamış. Fakat neymiş? Planlı ve dikkatli insanlar da yanılabilirmiş.
Oyunun başlamasına 15 dakika kala da acele bi şekilde ayrılarak koştura koştura tiyatroya gittik. Yerimizi almamızın akabinde oyun başladı. Bir süre oyunu keyifle seyrettikten sonra perde kapandı. Ara verildiğini düşünerek yerimizden kalkacaktık ki oyuncuların selam için çıktığını farkettik. İkimiz de şaşırmıştık, oyun 2 perdeydi ve neden kısa sürmüştü acaba. Neyse alkışladık filan derken oyundan çıktık. Ancak benim aklım hala oyundaydı. Niye bu oyun bu kadar kısa sürdü diye internetten araştırmaya başladım. O esnada oyunun başında gerçekleşen bir olayın anlatımına denk geldim ve bir anda arkadaşıma dönerek “E biz bu sahneyi görmedik ki” demem, bileti kontrol etmem ve akabinde kısa süreli bir şok geçirmem 3-4 saniye sürdü. Evet, oyunun saatini şaşırmış ve izlemeye 2.perdeden başlamıştık. İşin tuhaf yanı ikimiz de oyunun yarısında girdiğimizi farketmemiş ve konuya hiç yabancılık çekmemiştik 😊) Kendi kendimize gülerken arkadaşım şöyle dedi: “Gamze sen bana saati ve tarihi mesaj atmıştın. Orada aslında 15:00 yazıyordu ama bugün yemekte sen 16:00’a göre hareket ettiğin için ses çıkarmadım, çünkü bu işlerde sen çok dikkatli ve planlısın”. Artık planlı, programlı yönüm arkadaşıma nasıl güven verdiyse hiç hatırlatma gereği bile duymamış. Fakat neymiş? Planlı ve dikkatli insanlar da yanılabilirmiş.
20 Kasım 2019 Çarşamba
Okuduğum Son Kitaplar
Blog istatistiklerime baktığım zaman en az rağbet
gören yazılarımın kitap paylaşımı içeren yazılar olduğunu görüyorum. Hani hep
diyoruz ya okumayı sevmeyen bir toplumuz diye bu istatistik de onun bir kanıtı.
Ancak blog yazmamdaki amaç asla istatistik ölçmek olmadı, tabi ki bloğun okunması,
olumlu bildirimler almam hoşuma gidiyor ama asıl amacım yaşadığım anları kayıt
altına almak. Bu yüzden kitap paylaşmaya devam 😊
Senden Sonra Ben… Çok okunan yazar Jojo Moyes
tarafından yazılan roman, bir devam kitap niteliğinde. İlk kitap olan Senden
Önce Ben’i tam 6 sene önce okumuştum. Bu kitabı da o zamanlar almış ama okumak için kitaplığa bir türlü elim gitmemişti. En sonunda bi kaç ay evvel
gerçekleştirdiğimiz Fethiye tatiline yanımda götürdüm ve okudum. Londra’da
geçen hikaye akıcı ve sade bir dille yazılmış.
Aşıklar Delidir ya da Yazı Tura…Kitapseverler
tarafından çok beğenilen yazar Ayfer Tunç’un bir kitabı. Kitapçı indiriminde
görünce kaçırmadan aldım. Kitap iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde ölümünü
bekleyen genç bir adamın hikayesine, ikinci bölümde de genç adamın yolunun
kesiştiği kadının hikayesine tanıklık ediyoruz. İlk bölüm bana çok sıkıcı
geldi ama ikinci bölümde konu hızla ilerledi. İlk defa Ayfer Tunç okudum. Çok
sevdim mi sevmedim mi açıkçası bilemedim. Sanırım bir kitabını daha okuyunca
karar verebilirim.
Son olarak da Buket Uzuner’in Hava kitabını okudum.
Eskişehir tren yolculuğu esnasında başladığım Hava, Su ve Toprak kitaplarının
devamı niteliğinde serinin 3.kitabı. Buket Uzuner, kitabında yine doğa üzerine
yoğunlaşmış durumda. Nükleer enerji, iklim değişikliği gibi konular ön plana
çıkıyor. Kitabın sonu ise diğer iki kitaptan farklı olarak olay çözülmeden bitti. Dolayısıyla 4. ve son kitap olacak olan Ateş’i merakla bekliyorum.
14 Kasım 2019 Perşembe
Atlıhan, Devrim Arabası ve Booooza
Eskişehir yazılarımı hafta başında bitirmeyi
düşünüyordum ama yoğunluktan bir türlü fırsat bulamadım. O zaman bugün biraz
daha anlatalım ve sonrasında Eskişehir ile vedalaşalım.
Odun pazarının ara sokaklarından yürüyerek
Atlıhan’a ulaştık. Bu tip hanları çok seviyorum. İstanbul’da Zincirli Han,
Bursa’da ise Koza Han favorilerim. Atlıhan, Zincirli Han ya da Koza Han kadar olmasa da güzel bir handı.
Hanı gezmemizin akabinde tekrar Odun Pazarı’nda
yürümeye başladık.
Süslü püslü, şirin cafeler Odun Pazarı’na ayrı
bir çekicilik katmıştı.
Veee sırada devrim arabası var. Türkiye’de
üretilmiş ilk yerli araba özelliğini taşıyan bu araç küçük bir müzede
sergileniyor. Yıllar evvel Devrim Arabaları filmini seyretmiş ve çok
beğenmiştim. Gezimiz esnasında bu arabayı görmek çok hoş oldu.
Son olarak da şehrin ünlü bozacısı Karakedi
Bozacısı’na uğradık.
İçtiğimiz boza güzeldi ama favorim hala Vefa
bozası 😊
Böylece kısa ama dolu dolu geçen bir Eskişehir
gezisinin sonuna geldik. Şehri beğendim ama sanırım ikinci kez gitmek için can
atmam. Kalabalık biraz yorucuydu öte yandan esnafın kibarlığı ve yardımsever
hali çok hoşuma gitti.7 Kasım 2019 Perşembe
Kurşunlu Külliyesi ve Odunpazarı
OMM’dan çıkınca çok eski bir mahalleye girdik.
Odunpazarı ismi ile çağrılan mahalle arnavut kaldırımı sokaklardan, restore
edilmiş rengarenk evlerden ve evlerin altına açılmış minik cafelerden oluşuyor.
Böyle tarihi mahalleleri ezelden beri sevmişimdir, buraya da bayıldım.
Tarihi evlerin ve dar sokakların içinde kaybolarak Kurşunlu Camii
Külliyesi’ne ulaştık. 1500’li yıllarda inşa edilmiş külliyenin tabi ki
en önemli eseri yıllara meydan okuyarak günümüze kadar ulaşmış olan cami.5 Kasım 2019 Salı
Sazova Park, Arkeoloji Müzesi ve OMM
Tekne turunun
akabinde bu sefer başka bir ünlü parka, Sazova Park’a geçtik. Sazova,
Disneyland’ın benzeri olarak dizayn edilmiş bir park. İçinde masal şatosu,
bilim merkezi, korsan gemi gibi çeşitli aktivitelere sahip alanlar bulunuyor.
Ayrıca geniş bir
oturma ve dinlenme alanı da park içinde yerini almış durumda.
Böylece Sazova
park sonrası günü tamamlamış olduk. Ertesi sabah ise buz gibi bir havaya
uyandık. Termometre 6 dereceyi gösteriyordu ve öğleden sonra 20 derece
olacaktı. Karasal iklim dedikleri buydu demek ki 😊
İlk önce Eti’nin Eskişehir halkına kazandırdığı
arkeoloji müzesine gittik.
MÖ ve MS eserlerin sergilendiği müzeyi keyifle
gezdik.
Müzeyi gezerken İstanbul Arkeoloji müzesine
yıllardır gitmediğimi farkettim. İlk fırsatta yolunu aşındırayım bari…
Ardından bu sefer modern eserlerin sergilendiği bir
müzeye Odunpazarı Modern Müzesi (OMM)’ne geçtik. Müzenin mimarisi adına yakışır
biçimde çok modern ve hoştu.
Sergilenen eserler de oldukça ilgi çekiciydi.
Müze gezilerimizi tamamlayınca Eskişehir’in bambaşka
bir yüzünü görmek için hareket ettik. Asıl sevdiğim kısım da burası oldu. O da
bi dahaki yazıya…1 Kasım 2019 Cuma
Hızlı Bir Eskişehir Turu
29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı’nda 2 günlüğüne ailece Eskişehir’e gittik. Sabahın erken saatlerinde
hızlı tren yolculuğu ile Eskişehir’e ulaştık. İlk defa hızlı tren kullanan biri
olarak yolculuktan memnun kaldık. 3 saat gibi bir sürede laflayarak, abur cubur
atıştırarak ve kitap okuyarak Eskişehir’e varmış olduk.
Eskişehir’de ilk
durağımız Kentpark oldu. Bozkırın ortasında geniş bir vaha oluşturulmuş durumda.
Ayrıca parkın
ortasından Porsuk çayı geçiyor. Porsuk çayının çevresi de plaj olarak düzenlenmiş. Halk için güzel düşünülmüş bir şey ama açıkçası bana plajdan çok geniş bir
havuzu çağrıştırdı ve çok da cezbetmedi.
Parktan
ayrıldıktan sonra ise şehir merkezine geçtik ve Porsuk çayı civarında dolaşmaya
başladık. Bayramdan ötürü mü yoksa hep mi böyle bilmiyorum ama şehir merkezi
inanılmaz kalabalıktı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)