29 Mayıs 2019 Çarşamba

Biten Son Kitaplar


Kitapçıya gittim ve direk “güleceğim, eğlenceli bir kitap istiyorum” dedim. Ben böyle deyince best seller tarzı yazılmış tüm romantik kitapları önüme sıraladılar. Ama istediğim bu değildi, ben aşk hikayesi değil bildiğin komik kitap arıyordum. Farkettim ki edebiyat dünyası komedi türü kitaptan yoksun 😊 Neyse sonunda İdil Hazan Kohen’in “Telefonum Olmadan Asla” kitabını aldım. Yazarın daha önce Kişisel Gerilim romanını almış ve epey eğlenmiştim. Dolayısıyla bu kitapta aradığımı bulabilirdim. Ancak maalesef öyle olmadı. Bu sefer hem hikaye çok ilgi çekici değildi hem de espiriler biraz zorlamaydı.
Diğer okuduğum kitap ise Şermin Yaşar’ın “Hoşçakal Lokantası” oldu. Hayatın içinden çeşitli öyküler barındıran bu kitabı çok sevdim. Normalde öykü türü kitapları sevmememe rağmen yazarın dili son derece akıcı ve gözlemleri hayatın tam merkezine isabet ediyordu. Bu yüzden keyifle okudum.
Ve son olarak “Fransız Kadınları Yüzünü Gerdirmez” isimli kitabı okudum. Bu kitap için, kadınlara yönelik yazılmış sağlıklı yaşam ve bakım kitabı diyebiliriz. İçinde sağlıklı tariflerden, saç bakımına kadar bir çok bilgi bulunuyor. Yaşam stilim genel anlamda sağlıklı olduğu için kitabın bana çok katkısı olmadı. Ancak ilgi duyanlara tavsiye ederim.
Keyifli okumalar…

24 Mayıs 2019 Cuma

Hisse-i Şayia ve Zihni Göktay


Nefesimi tutarak seyrettiğim ve ellerim kızarana kadar alkışladığım iki tiyatro oyuncusu var. Bunlardan biri Yıldız Kenter. Sanatçıyı yıllar evvel yalnızca bir kez seyretmiş ve sahnedeki duruşuna ve oyunculuğuna hayran olmuştum. Sonra yeniden seyretmek nasip olmadı. Diğer oyuncu ise Zihni Göktay. Onu da uzun süre önce Lüküs Hayat oyununda seyretmiş ve çok beğenmiştim. Ancak daha sonraları tiyatroya gitmeyi biraz ihmal ettiğimden başka bir oyununu seyredemedim. Bu senenin başında şehir tiyatrolarının programına baktığımda ustanın iki oyunda yer aldığını gördüm. İlk tercihim Cibali Karakolu oldu. Ancak oyun günleri ile benim programım bir türlü uyuşmadığı için gidemedim. Bunun yerine Hisse-i Şayia isimli oyuna bilet aldım.

İtalya tatili öncesi ailece Hisse-i Şayia isimli oyunu seyrettik. Oyun cumhuriyet öncesi yazılmış çok eski oyunlarımızdan biri. Hatta cumhuriyet döneminde Atatürk’ün seyrettiği ilk oyun diye geçiyor. Baş rollerde Zihni Göktay ve Hikmet Körmükçü yer alıyor. Başından sonuna tüm oyunu keyifle seyrettim. Tabi ki Zihni Göktay’a da bir kez daha hayran oldum. Oyuna tartışılamaz derecede büyük bir katkısı vardı. Şu an şehir tiyatrolarında sezon kapandı. Eğer oyun seneye bir kez daha sahnelenirse kesinlikle tavsiye ederim.

21 Mayıs 2019 Salı

Napoli (Son)


Napoli’deki son günümüzü yeme içme ve alışveriş için ayırdık. Napoli’nin alışveriş için kullanılan ünlü caddesi Toledo’yu boylu boyunca gezdik. Cadde boyunca bildiğimiz markalar yan yana sıralanıyordu. Açıkçası Türkiye’de ulaşabildiğimiz markalardan yurtdışında alışveriş yapmayı çok sevmiyorum. Boşu boşuna yük taşıma gibi geliyor. Dolayısıyla hiç bir mağazanın içine girmedik.
Alışveriş caddesinin bir noktası Gesu Nuova meydanına çıkıyor.
Meydanı görmemizin akabinde şehrin ünlü pizzacısına doğru yürümeye başladık. Da Michele isimli pizzacı şehrin hatta İtalya’nın en ünlü pizzacılarından biri. Aynı zamanda margarita pizzanın da mucidi. Pizzacının önüne geldiğimiz zaman inanılmaz bir kalabalık olduğunu gördük. İnsanlar tek sıra halinde değil bir öbek şeklinde pizzacının önünde bekliyordu. Biz de o öbeğe karıştık ve yavaş yavaş öne doğru ilerledik. Ancak o anda farkettik ki kimse kafasına göre içeri giremiyor. Kapı önündeki görevli bir numara okuyor ve o numaranın sahibi içeri giriyor. Yani banka usulü, önceden numara almamız gerekiyormuş 😊
Biz de numara alarak sıramızı beklemeye başladık. Elimizde ki numara 67 idi. Yani önümüzde tam 66 kişi vardı. Yaklaşık 1.5 saat bekledikten sonra sıra numarasının hala otuzlarda olduğunu farkederek daha fazla bekleyemeyeceğimizden emin olduk ve “acaba oturmasak ve alıp çıksak daha çabuk alabilir miyiz” diye görevliye sorduk. Görevli yarım saat içinde alabilirsiniz deyince hemen bu yolu tercih ettik ve böylece yarım saat sonra pizzalarımıza kavuştuk. Peki, beklediğimize değdi mi? Lezzetli bir pizzaydı ama İtalya’da çok daha iyilerini yedim o yüzden beklentiyi çok yüksek tutmamak lazım.
Karnımız doyduktan sonra daracık sokaklar ve bu sokaklarda satılan incik boncuklar arasında kaybolduk.
Napoli’nin simgelerinden biri de kırmızı biber. Evet bildiğimiz kırmızı biber, şans ve bereketin simgesi olarak kabul ediliyor.
Ve maradona… Efsane futbolcu şehirde hala önemli bir yere sahip.
Rengarenk makaranaları da unutmamak lazım.
Artık yavaş yavaş dönüş yoluna geçmeye hazırlanıyorduk. Ancak bir noktamız daha kalmıştı. O da ünlü tatlıcı Scaturchio…
Şehrin meşhur romlu tatlısı Baba tatlısını da tadarak seyahatimizi noktaladık.
Napoli’ye yolu düşeceklere notlar…
*Şehir çok kalabalık ve hep anlatıldığı gibi pis ve gürültülü. Ancak hırsızlık vakasının biraz abartıldığını düşünüyorum. Hem gece hem de gündüz dışarda güven içinde dolaştık. Tabi ki yine de cüzdanı kollamak da fayda var.
*Halkı inanılmaz sıcakkanlı  ve konuşkan. Yardıma ihtiyacınız olduğunda mutlaka yardım edecek birileri bulunuyor.
*Trafikte asla kural tanımıyorlar. Caddeden karşıya geçerken dikkatli olmak da fayda var. Yaya geçidine, trafik ışıklarına çok güvenmeyin.
*Taksi ücretini binmeden sorun. Aynı yere 3 farklı ücretle gittik 😊

16 Mayıs 2019 Perşembe

Napoli : Güney İtalya’nın Yaramaz Çocuğu


İkinci kez aynı şehirdeyim, Napoli’de. Tüm söylenilenlerin aksine yine de seviyorum bu şehri. Evet kalabalık, evet gürültülü, evet pasaklı ama her daim neşeli ve eğlenceli tıpkı küçük, yaramaz bir çocuk gibi.

Seyahatimizde son 2 günümüzü Napoli’ye ayırdık. Önce ki gelişimizde yalnızca yarım gün görebilmiş şehirden çok da bişi anlamamıştık. Ancak bu sefer doya doya gezdik.

Gezimize tarihi bir pasaj olan Galleria Umberto ile başladık. Benzerinin Milano’da olduğu pasaj 150 senelik bir geçmişe sahip.
Pasajın zemininde 12 burcun mozaik işlemesi yer alıyor.
Pasajın biraz ilerisinde ise tiyatro binası bulunmakta.
Veee Plebiscito meydanı…Napoli’nin en havalı meydanlarından biri…
Castel Nuova…
Sahilde yer alan Immacolata çeşmesi ise Pietro Bernini tarafından tasarlanmış özel bir çeşme.
Gelelim yeme içme olayına. Napoli, pizzanın ana vatanı. İtalya’nın en güzel pizzaları Napoli’de yenir diye bir söylem vardır. Şehrin çok popüler 2 tane pizzacısı var. Onlardan diğer yazımda bahsedeceğim. Ancak ben popüler pizzacıların dışında yerel halkın sevdiği bir yer bulmak istedim. Bunun için bindiğimiz taksilerde şoförlere hep aynı soruyu yönelttim. Ancak net bir cevap alamadım. Hepsi ağız birliği etmişcesine “pizza burada her yerde yenir” cevabını verdiler 😊Biz de rastgele bir yere girdik ve pizzamızı yedik. Gayet de lezzetliydi.
Sonrasında da dondurma ile günü kapattık.

14 Mayıs 2019 Salı

Amalfi ve Güzel Ravello


Seyahatimiz, İtalya’nın Paskalya tatiline denk geldiği için trafiğin gazabına uğrayıp Amalfi’ye 2 saat gecikmeli olarak vardık.

Amalfi, tam bir tatil şehri. Henüz hava sıcaklığı yeterli derecelere ulaşmamasına rağmen plaj, güneşlenen ve denize giren insanlarla doluydu.
Ana meydanı ise Dome katedrali, tarihi çeşme ve küçük cafelerle donatılmış cıvıl cıvıl, şirin bir meydan.
Eğer deniz ürünleri ile aranız iyiyse burası yeme içme bakımından bir cennet. Her yerde küçük balıkçılar var ve bu balıkçılarda kızartılmış deniz ürünleri külahta satılıyor. Böylece vakit kaybı olmadan bir yandan gezip bir yandan da karnınızı doyurabilirsiniz. Biz de aynen öyle yaptık. İçi kalamar, karides ve balık dolu külahlarımızı elimize alarak hem karnımızı doyurduk hem de Amalfi’yi keşfettik.
Akabinde tarihi pastanesi Andrea Pansa’da tatlı molası verdik.
Pastanenin favori ürünü ise Delizia Al Limone isimli tatlı. Bence ortalama lezzette bir tatlıydı.
Amalfi sonrası ise Ravello’ya doğru yola çıktık. Ah Ravello… Sanırım tatil boyunca en sevdiğim yer burası oldu. Küçük bir dağ kasabası.
Kasabanın girişinde yer alan Villa Rufolo muhteşem güzellikte bir manzara vaadediyor.
Ayrıca bahçesi de görülmeye değer.
Kasabanın meydanı da çok güzeldi. Amalfi kıyılarının en hoş ürünlerini buradaki dükkanlarda bulduk. Keşke biraz daha vaktimiz olsaydı da buranın tadını daha iyi çıkarabilseydik ama yazımın başında bahsettiğim gibi yoğun trafik programımızı etkiledi maalesef.
Son olarak limonlu dondurmalarımızı alıp Amalfi kıyıları ile vedalaştık.
Yolu Amalfi Kıyılarına Düşeceklere Notlar;
*Biz Amalfi turu satın alarak kara yolu ile kasabaları gezdik. Eğer karayolu ile gezecekseniz yolların çok virajlı ve dar olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
*Bir güne hem Sorrento hem Positano hem de Amalfi ve Ravello sığdırmak zor olabiliyor. Sadece Amalfi ve Ravello’yu tercih etmek daha yerinde bir karar olabilir.
*Ravello'ya giderseniz mutlaka Villa Rufolo'ya uğrayın derim. Burada nefis manzara fotoğrakları çekebilirsiniz. Giriş ücretli. (7 Euro)
*Yine buralarda limona dair her şeyi bulabilirsiniz. Limoncello, limonlu sabunlar, şekerler, çikolatalar..vs

10 Mayıs 2019 Cuma

Sorrento ve Positano


Gezimizin 3.günü epey koşturmalı bir gündü.  Boydan boya Amalfi kıyılarını dolaştık.İlk durağımız ise Sorrento oldu.
Sorrento diğer kıyı kasabalarına göre biraz daha büyük ve gelişmiş bir yer. Tasso meydanından gezimize başladık.
Ardından çok eski bir buğday değirmenini görmeye gittik. Değirmenin ağaçlar arasında kalan görüntüsü çok hoştu.
Sonrasında, Sorrento’nun ara sokaklarını gezmeye başladık.
Amalfi kıyıları da aynı Capri gibi limon ürünlerinin popüler olduğu bir yer. O yüzden burada da limona dair her şey bulmak mümkün.
Sorrento sonrası Amalfi’ye doğru yola çıktık. Amalfi’ye giderken yol güzergahımızda bulunan Positano’yu da yukarıdan fotoğrafladık. Vakit darlığından ötürü maalesef Positano’yu gezme şansımız olmadı.

7 Mayıs 2019 Salı

Procida


Sabah erkenden soluğu tekrar Napoli limanında aldık. Bu sefer ki rotamız Procida idi. Procida, Napoli’ye yarım saat kadar mesafede fazla popüler olmayan bir ada. Gitmeden evvel adayı biraz araştırmış ve internetteki fotoğraflarına aşık olmuştum. O yüzden adaya bir an önce gitmek için sabırsızlanıyordum.

Yarım saatlik yolculuk sonrası adaya vardık. Fotoğraflarda gördüğüm renkli evler şimdi karşımdaydı. İtiraf etmek gerekirse ada, fotoğraflarda görüldüğü gibi albenili değil. Evler biraz bakımsız. Ancak buna rağmen ben sevdim.
Öncelikle adanın tepesine doğru yürüdük ve burada manzara fotoğrafı çektik. Ardından tepede yer alan kiliseyi gezdik. Chiesa Santa Margherita Nuova kilisesi tam 500 senelik bir kilise.
Kilisenin içinde Procida’nın güzel bir münyatürü de bulunuyor.
Daha sonra arnavut kaldırımlı sokaklardan yavaş yavaş aşağıya doğru yürüdük.
Adanın bir diğer ünlü kilisesi de Maria Delle Grazie…Yolumuzun üzerindeki bu kiliseyi de gördükten sonra adanın arka tarafına geçtik.
Sanırım en çok sevdiğim kısım burası oldu. Minik minik, salaş balık restoranları yan yana diziliydi. Balıkçılar kıyıya yanaşmış, tazecik balıkları teslim ediyordu. Adanın bu ortamı çok hoşuma gitti. Bir kere turistik değildi ve her şey doğaldı. Burada akşamları hafif dalga sesi ile taze balıklar yiyip, eş dost muhabbet etmek sanırım çok keyifli olur.
Eni konu dolaştıktan sonra ise kahve molası verdik. Rastgele bir cafeye girerek adaya özgü bir lezzet olan Lingue Dolci di Procida’yı denedik.
Procida’ya yolu düşeceklere notlar:
*Adaya çok büyük beklentiler içinde gitmeyin. Ada henüz turistik kıvama gelmediği için biraz bakımsız. Ancak güzel fotoğraflar veriyor 😊 Gitmeden evvel sandviçlerinizi yaptırıp tepede manzara eşliğinde yiyebilirsiniz.
*Sefer sayısı az. O yüzden limana gitmeden saatleri kontrol etmek de fayda var.
*Çok fazla alışveriş imkanı yok. Kısıtlı sayıda dükkan var ve onlarda da öyle ahım şahım ürünler satılmıyor.

5 Mayıs 2019 Pazar

Bir Limon Hikayesi 2


Capri’nin en meşhur yiyeceği domates, mozarella ve fesleğenden oluşan caprese salata. Ancak canımız salata yemek istemeyince deniz ürünlerine yöneldik. Capri’de çok şık ve pahalı balık restoranları olduğu gibi daha uygun fiyatlı restoranlar da bulmak mümkün. Biz de böyle uygun fiyatlı, salaş ve önünde kuyruk olan küçücük bir restoran / cafe de karnımızı doyurduk.
Sonrasında Ana Capri’ye geçtik. Ana Capri, Capri kadar hareketi ve canlı değil. Yerel halkın daha çok oturmak için tercih ettiği bi yer. Casa Rossa en ünlü binalarından biri. Şu an müze olarak hizmet veriyor. Vakit dar olduğu ve o vakti de müzede harcamak istemediğimiz için müzeyi ziyaret etmedik. Müze gezilerini çok sevmeme rağmen yurtdışı seyahatlerimde eğer görülmesi olmazsa olmaz bir müze değilse programıma almıyorum.
Ardından Ana Capri’nin sokaklarında gezmeye başladık. Gezi esnasında karşımıza sık sık limon bahçeleri çıktı. Aşağıdaki limon bahçesi de bunlardan biriydi. Burası aynı zamanda bir restorandı. Yaz akşamları limon ağaçları altında lezzetli italyan yemekleri ile şarapları yuvarlamak eminim çok hoş olur.
Her şey limon dedik ya bir de adanın limonlu kurabiyesi meşhur. Caprilu al limone isimli kurabiyeyi çok sevdik. Hatta gelince internetten tarifini aldım. En kısa zamanda yapmayı planlıyorum.
Sonrasında San Michele isimli seyir terasına gittik. Seyir terasında bizi yine güzel bir Capri manzarası karşıladı.
Ve dönüş için tekrar limandayız. Böylece dolu dolu geçen bir Capri günü sonlanmış oldu.
Capri’ye yolu düşeceklere notlar:
*Napoli’den Capri’ye sık aralıklarla hareket eden feribotlarla ulaşmak mümkün. İki çeşit feribot var. Hızlı feribot ve yavaş feribot. Biz hızlı feribotu tercih ettik. 50 dakika civarında Capri’ye ulaşılabiliyor.
*Capri; Capri ve Ana Capri olmak üzere iki kısımdan oluşuyor. Limandan fünikülerle Capri’ye gidilebilir. Ana Capri’ye ise Capri’den otobüsler kalkıyor. Aynı şekilde Ana Capri’den limana da otobüsle dönülebilir.
*Ada genel olarak pahalı olmakla beraber uygun fiyatlı yeme içme yerleri de bulmak mümkün.
*İlkbahar ve sonbahar ayları ziyaret için en uygun zamanlar. Yazın çok kalabalık olduğunu duyduk.