27 Eylül 2013 Cuma

Saint Nicholas Adası ve Soğuk Su

Fethiye’ye gidene kadar bu adadan hiç haberim olmamıştı. Oteldeki turizm acentesinde çalışan arkadaş ile konuşurken tur programında yer alan  Saint Nicholas Adası’nı es geçtim ve burada bişi yoktur herhalde dedim. Çalışan arkadaş ise hayır bu ada Kelebekler Vadisi’nden daha güzel, kesinlikle gitmenizi tavsiye ederim dedi. Bunun üzerine Kelebekler Vadisi’nin ardından Saint Nicholas adasına geçtik.
Saint Nicholas adası Ölüzdeniz’de yer alan bir ada. Burada zamanında denizcilerin koruyucusu Aziz Nicholas’ın yaşadığı düşünülüyor. Ayrıca ada sit alanı konumunda ve üzerinde Roma - Bizans dönemine ait kilise, ev ve sarnıç kalıntıları bulunmakta.
Tekne adaya yaklaştığında ilk göze çarpan şey turkuaz renkli deniz ve hoş manzara oldu. Deniz her ne kadar davetkar bir biçimde yüzmeye çağırsa da biz antik şehri dolaşmaya karar verdik. Çünkü zamanımız kısıtlıydı ve denize nasıl olsa başka bir koyda girebilirdik. Girişte müze kartlarımızı gösterdik ve dolaşmaya başladık.
İlk karşımıza çıkan yapı 5.yy’ a ait bir kilise kalıntısı oldu. Burayı fotoğrafladıktan sonra yukarılara doğru çıkmaya başladık.
Yukarılara çıktıkça denize girmek yerine antik şehri gezdiğimiz için doğru karar verdiğimizi farkettik. Çünkü adanın üst kısımlarına doğru çıktıkça muazzam bir manzara ile karşılaştık.
Adanın üst kısımlarına kadar kalıntılar devam ediyor.
İyice gezdikten sonra tekrar deniz kenarına indik. Deniz kenarında bizi getiren teknenin yanına bir gözlemeci sandalı yanaşmıştı. İsteyenler gözleme kuyruğuna girdi J
Sıcaktan iyice bunalmıştık ancak denize girecek vaktimiz yoktu artık. Dolayısıyla teknede yerimizi aldık ve Soğuk Su koyuna doğru yola çıktık. 15-20 dakika sonra Soğuk Su koyundaydık. Buranın özelliği kaynak suyun denize karışması ve bu kaynak su nedeniyle denizin çok soğuk olması. Hazır sıcaktan bunalmışken soğuk moğuk demedik ve kendimizi suya ettık. Su buz gibi ve pırıl pırıldı. Tatil boyunca yüzmekten en keyif aldığım anları bu koyda yaşadım.
Kaynak suyun çıktığı nokta
Böylece güzel bir günü noktaladık. Saint Nicholas adası gerçekten çok güzel bir ada. Ben Kelebekler Vadisi’nden daha çok beğendim. Buraya giderseniz antik şehri gezin, bol bol sıcaktan bunalın ve hemen ardından Soğuk Su koyunda kendinizi denize bırakın derim.

24 Eylül 2013 Salı

Kelebekler Vadisi

Geçen sene Fethiye’ye gittiğimiz zaman Saklıkent-Yakapark-Tylos Antik Kenti gezisi yapmıştık ve çok keyif almıştık. Bu sene ise civarda nereye gidebiliriz diye düşünürken Kelebekler Vadisi’nde karar kıldık.

Kelebekler Vadisi, Ölüdeniz’de Babadağ eteğinde bulunan ve üzerinde 80’den fazla kelebek türü yaşayan bir vadi. Otelin önüne yaklaşan tekne ile gezimize başladık. Şunu söyleyebilirim ki gezi benim için çok iyi başlamadı. Hayatımda ilk defa deniz tutması yaşadım. Midem inanılmaz derece bulanıyor dalgalı deniz de bu bulantıyı arttırıyordu. Neyse yarım saatlik bir yolculuk sonrası Kelebekler Vadisi’ne vardık. Masmavi deniz boyunca uzanan vadi büyüleyici gözüküyordu ve mide bulantımı unutturmuştu.
 
 
Tekneden indik ve vadi içerisinde yürümeye başladık. Vadinin başlangıç kısmında çadırlar kurulmuştu. İnsanlar henüz kalkmamış, çadırlar içinde uyuyorlardı. Bu sıcakta o ufacık çadırlarda nasıl uyuduklarına anlam veremedim açıkçası. Burayı geçerek yolumuza devam ettik amacımız vadinin sonundaki şelaleye ulaşmaktı.
20 dakikalık bir yürüyüş sonrası şelaleye ulaştık. Valla şelaleye ulaşınca şelale nerede diye aramadım dersem yalan olur. Şelale eşittir musluk suyu diyebiliriz. Gittiğimiz mevsim itibari ile şelaledeki su çok azalmış dolayısıyla incecik bir şerit halinde akıyordu. Yine mevsim itibari ile kelebekler de çok az sayıdaydı. Burada bir kaç fotoğraf çektik ve geri dönüş için tekrar yürümeye başladık.
Kelebekler Vadisi için kısaca şunu söyleyebilirim. Deniz, mavinin en güzel tonuna sahip ve vadi dışardan çok hoş görünüyor. Vadi yürüyüşü zahmetsiz ancak yol üzerinde görülmeye değer çok bişi yok. Buraya ilkbahar aylarında gidilmesini tavsiye ederim. Hem şelale daha iyi durumda olur hem de çok fazla kelebek çeşidi görülebilir.

19 Eylül 2013 Perşembe

Yaza Veda Ederken Son Tatil

Evet 2013 yazı da geldi geçti. Yazı uğurlarken Fethiye’de 1 haftalık bir tatil yaptım. Eylül ayında yapılan tatilleri çok seviyorum. Eylül tatilleri, kışa hazırlanırken son kez enerji toplama fırsatı sağlıyor. Ayrıca bu ay güneşin o kavurucu etkisinin azaldığı ama sıcaklığın hala devam ettiği bir ay.

Tatilimi Fethiye’de geçen sene kaldığımız tatil köyünde geçirdim. Keyifli, dinlendirici bir tatil oldu.

Kimi zaman erken kalkıp yürüyüş yaptım.


Kimi zaman havuz başında kimi zaman da kumsaldaydım. Dalga seslerini dinleyip, ayak izlerimi bıraktım J
 
 
Bazı günler miskin miskin hamaklara uzandım.

Bu arada kıran kırana geçen tavla maçları tatilimi süsledi J

Tatilin en keyif aldığım anları ise  yamacın tepesinden gün batımını seyretmek oldu.
 
İşte tatil böyle geçti. Peki bütün haftayı tatil köyünde mi geçirdim? Tabi ki hayır. Fethiye civarında bazı gezilerim de oldu. Onlar da başka yazıya artık...

6 Eylül 2013 Cuma

Lincoln Filmi Üzerine

Uzun süredir pek film izleyemiyordum. Yazları hep böyle oluyor. Kışın abur cubur tepsisi yapıp, pijamalarla televizyon karşısına geçmek daha keyifli geliyor. Geçen hafta ise yapacak bi işim olmayınca arşivimde duran Lincoln filmini seyredeyim dedim.

Adından da anlaşılacağı gibi film eski ABD başkanı Abraham Lincoln ile ilgili bir yapım. Lincoln ve köleliğin kaldırılması anlatılıyor. Geçtiğimiz sene 12 dalda oscar adayı olan filmin biraz abartıldığını düşünüyorum. Filmde görüntüler ve oyunculuklar iyiydi. Ayrıca başrol oyuncusu Daniel Day Lewis, Abraham Lincoln’a çok benzetilmiş. Ancak film sadece köleliğin kaldırılması üzerine yapılan oylamaya odaklanmış durumda dolayısıyla 2.5 saatlik süre sıkılmama neden oldu. Filmin adı eğer Lincoln olmuşsa, Lincoln’un hayatından başka kesitler de görmemiz daha yerinde olurdu diye düşünüyorum. Filmin sonu da çok hızlı bağlanmış. Kısacası bence ortalama bir film olmuş.

2 Eylül 2013 Pazartesi

Orda Bir Köy Var Uzakta

Orda bir köy var uzakta...Yok yok o kadar uzak değil. İstanbul’a 1.5 saat mesafede bir köy burası. İstanbuldere Köyü... Bizim yaklaşık 5-6 sene evvel keşfettiğimiz o zamandan beri de senede bir kaç kez gittiğimiz bir köy. Sapanca’da yer alan ve üzerinde köy ile aynı isimli bir alabalık restoranını barındıran bir yer. Biz restoranı alabalıktan ziyade kahvaltı için tercih ediyoruz. Bu haftasonu da aynı şeyi yaptık ve kahvaltı için İstanbuldere’nin yolunu tuttuk.

Ağaçların arasında, yanıbaşınızda şırıl şırıl dere akarken, temiz havayı soluyarak kahvaltı yapmak oldukça keyifli. Ayrıca tesisin epey büyük olması insanların iç içe kahvaltı etmesinin de önüne geçmiş durumda.


Masaya getirilen her şey çok doğal. Taze tereyağ, peynir, ev yapımı reçel, börek...vs oldukça lezzetli. Açık büfe kahvaltılardaki çeşit sayısı burada yok ama masaya getirilenler kesinlikle doymamıza yetiyor J
Annemle benim bayıldığım eritme peynir ve kiremitte sucuk da favorilerimiz arasında.


 
Yalnız bu gidişimizde bizi zorlayan bişi oldu o da arılar L Yakınlarda bir yere balkovanları yerleştirilmiş ve bal üretimi başlamış. Dolayısıyla arı popülasyonunda gözle görülür bir artış vardı. Biz de reçelimizi arılara feda ettik  J

Kahvaltıdan sonra isteyenler hamaklarda ya da çimlerin üzerine atılmış minderler de yayılabiliyor.


Temiz havada yapılan doyurucu bir o kadar da leziz kahvaltı sonrası İstanbuldere ile vedalaşarak İstanbul’a döndük. Böylece bir pazar gününü daha bitirmiş olduk.