28 Nisan 2016 Perşembe

Topkapı Sarayı (2.Bölüm)

Sarayın 2.kapısı, 1.kapıya göre oldukça gösterişli.  Babusselam isimli bu kapıdan geçince asıl saray başlıyor diyebiliriz.
2.avlu divan meydanı ya da diğer adı ile adalet meydanı olarak biliniyor. Bu isimleri de avluda bulunan Divan’ı Hümayun ve Adalet Kulesinden alıyor. Adalet Kulesi saraydaki en yüksek yapı. Osmanlı döneminde yeni eklenen hiç bir yapı adalet kulesinin yüksekliğini geçemezmiş. Bunun nedeni de adaletin her şeyin üstünde olduğunu vurgulamakmış.
Devlet işlerinin görüşüldüğü Divan-ı Hümayun’un kapısı...
İç kısım...
Padişah divan toplantılarına katılmaz bir kafesin ardından toplantıyı takip edermiş.  İşte o kafes...
3.Selim’in atış talimi esnasında hedefi 989 metre uzaklıktan vurmasına istinaden dikilmiş anıt...
Sohum Kalesi Abidesi..
Divan Meydanı’nda ayrıca mutfak bölümü, Dış Hazine Binası (şu an silahlar sergileniyor),has ahırlar,  ve Zülüflü Baltacılar Koğuşu (şu an tadilatta) yer alıyor.

25 Nisan 2016 Pazartesi

Pazar Günü ve Topkapı Sarayı

Ne zamandır o kadar çok düşünüyorum ki beynimi düşünmekten yitirecem gibi geliyor. Hani bazı zamanlar olur ya boşa koyarsınız dolmaz doluya koyarsınız almaz. İşte tam da böyle bir zamandan  geçiyorum. Biraz kafamı dağıtmak ve düşüncelerden uzaklaşmak için hafta sonu yine Sultanahmet tarafına gittim. Hem biraz gezerim hem de fotoğraf çekerim diye düşündüm.

İlk durağım Topkapı Sarayı oldu. Daha önce defalarca kez Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmiştim o yüzden mekan oldukça tanıdıktı :) Topkapı sarayı hakkında o kadar fazla anlatılacak şey var ki burada yazmaya başlasam 10 gün sürer yazılar. Hatırlıyorum da eski iş yerimde arkadaşlarıma Sultanahmet gezisi düzenlemiştim ve sarayı tam 4 saatte gezmiştik. Şimdi o kadar çok ayrıntıya girmeden yüzeysel olarak biraz paylaşım yapmak istiyorum.
Müzekartla gezilebiliyor. Yalnız harem bölümünde müze kart geçerli değil.

Bab-ü Hümayun Kapısı (Sarayın ana giriş kapısı)
Saray 4 büyük avludan oluşuyor. İlk avlu Alay Meydanı ya da diğer adı ile Halk Meydanı. Buraya Alay Meydanı denmesinin nedeni vakti zamanında çeşitli törenlerin yapılmasıymış. Savaşa giderken yeniçeri alayı, saray dışında bir şehzade doğduysa Şehzade Alayı ya da Valide Sultan seyahatten dönüyorsa Valide Sultan alayı düzenlenirmiş. Halk meydanı denmesinin nedeni ise bu alan halkın sarayda girebildiği tek yermiş. Burada - günümüze ulaşmayan bir kulede- istek ve şikayetler bildirilirmiş.
Aya İrini Kilisesi...Çok ama çok eski bir Bizans Kilisesi(MS 324) İlginç de bir öyküsü var.
“Asıl adı Penelope olan Azize İrene hristiyanlığa inanmaktadır. Ve halka da hristiyanlığı yaymaya çalışmaktadır. Bu esnada dine inanmayan ve onu desteklemeyen zıt görüş arasında bir mücadele başlar.  Penelope, önce yılanlarla dolu bir kuyuya atılır, sonra taşlanır en sonunda da atın terkisinde yollarda sürüklenir. Fakat tüm bu işkencelerden sağ kurtulmayı başarır. Bu kadar işkenceden sağ kurtulması halkın yavaş yavaş hristiyanlığa geçmesine neden olur. Bunun üzerine Bizans Kralı Konstantin ona Azize Irene diye hitap etmeye başlar ve adına bu kiliseyi yaptırır”
Kilise Osmanlı döneminde silah deposu olarak kullanılmış. Akustiği çok güzel olduğu için günümüzde de konser organizasyonlarında mekan olarak kullanılıyor. Ben yıllar evvel burada bir flemenko konseri seyretmiştim.
Topkapı Sarayı, eski Bizans sarayının üzerine kurulmuş bir yapı.Dolayısıyla bahçede o döneme ait kalıntıları görmek de mümkün.
1.avluda ayrıca Darphane-i Amire (Osmanlı’da paranın basıldığı yer), Cellad Çeşmesi ve Su Terazisi de bulunmakta.

8 Nisan 2016 Cuma

Sanat Sanat İçin mi? Yoksa Sanat Halk İçin mi?

Üniversitede sanat tarihi ile ilgili seçmeli bir dersim vardı. Mühendislik fakültesinde ne alaka demeyin vardı öyle değişik dersler ve ben bu derslere severek girerdim. Bu tip dersler benim için bir nefes alma ve genel kültür geliştirme şansıydı. Derste sanat akımlarını öğrenirken sürekli karşılaştığımız bir kalıp vardı “Sanat sanat için midir, halk için mi?”. Ben kesinlikle halk için olduğunu savunanlardanım. Sanat için olandan maalesef hiç bir şey anlamıyorum.

Atlı Köşk’e gittiğimiz zaman içerde bir sergide vardı . Dünyaca ünlü sanatçı Heinz Mack’in sergisi. Böyle bilmiş bilmiş Heinz Mack yazdığıma bakmayın sanatçının adını ilk kez orada duydum.
Sergiye girmeden evvel elimize kalp şeklinde kağıtlar tutuşturdular ve beğendiğiniz eserlerin önüne bu kalpleri bırakın dediler.
İçeri girdiğimiz zaman farkettik ki sanatçı Alman modernizminin öncülerindenmiş. Dolayısıyla tüm eserler modern sanat akımının sonucuydu. Yani ben eserlerden çok bişi anlamadım dolayısıyla bana sanat sanat içindir görüşünü çağrıştırdı.
Rengarenk bir kafes J Bana göre kafes tabi ki kimbilir burada ne betimleniyor.
Ay ve ayın evreleri. Gayet anlaşılır bir tablo olduğu için benim kalp buraya gitti.
Sahra çölü...
Tablo harici eserlerlerden bazıları...
En alt katta da ışık eserleri sergileniyordu. Zorlu ışık festivalinde de bu tip eserler görmüştüm. O yüzden yabancılık çekmedim desem yeridir :)
İşte böyle çok bişi anlamadan sergiyi de gezdikten sonra Atlı köş’ün bahçesinde biraz oturduk, manzaranın keyfini çıkardıktan sonra da ayrıldık.

6 Nisan 2016 Çarşamba

Baltalimanı’ndan Emirgan’a

Pazar günü İstanbul’da harika bir hava vardı. Biz de bu havayı değerlendirelim diyerek ailece sahile kahvaltıya gittik. Kahvaltı için seçtiğimiz mekan Baltalimanı’nda yer alan Oba Restoran oldu. Saat 10-10.30 civarında vardığımızda mekanın hınca hınç dolu olduğunu gördük. İyi havalarda İstanbul’da dışarda kahvaltı yapmak epey zahmetli olabiliyor. Trafikle uğraşıyorsun, mekanda yer bulmaya çalışıyorsun..vs. Onun için ben yağmurlu havalarda kendimi daha çok dışarı atıyorum. Hazır ortalık kalabalık değilken İstanbul’un tadını daha iyi çıkarıyormuş gibi hissediyorum. Neyse konumuza dönecek olursak bir çiftin cam kenarındaki masayı boşaltması ile harika bir yer bulmuş olduk ve manzarayı seyrederek kahvaltımızı gerçekleştirdik.
 
Kahvaltı sonrası ise babama hoşçakal diyerek (o bir türlü müze gezilerini sevemedi) annemle beraber Emirgan’a doğru yürüyüşe geçtik. Amacımız Atlı Köşk’ü gezmekti. Kısa bir yürüyüş sonrası köşke vardık. Bahçesinde yer alan ve köşkün sembolü olan atı fotoğrafladıktan sonra biletlerimizi aldık. (Müze kart plus varsa biletler indirimli )
Çok ama çok güzel bir bahçesi var.
Manzara da harika J
Yokuşun sonundaki beyaz köşk ziyarete açılmış durumda.
Köşke girdiğimiz zaman bizi önce sergiye yönlendirmek istediler.  Dünyaca ünlü bir ressamın sergisi vardı. Oraya da girdik (bi daha ki yazıda bahsedicem) ama önce köşkü gezdik. İçerde bizi ilk karşılayan aile fotoğrafları oldu.
Sonra odaları gezdik. Odalarda sergilenen her eserin hangi yüzyıla ait olduğu ve özelliği yazıyordu.

Ardından üst kata çıkarak geniş bir kuran ve hat sanatları koleksiyonunu görme şansımız oldu.