30 Ocak 2017 Pazartesi

Buz Gibi Havada Beyoğlu Turu

Henüz gün aydınlanmamıştı. Telefonumdan saate baktığımda saat 06:45’i, hava durumu ise 1 dereceyi gösteriyordu ve beni bekleyen uzun bir gün vardı. Daha önce iki kez beraber dolaştığım Sen Anlat İstanbul’un Beyoğlu turuna katılmıştım ve 09:30'da buluşacaktık. Giyinmeye başladığımda aklımdan geçen düşünceler şöyleydi; böyle soğuk bir havada benim gibi gezmeye meraklı başka kişiler var mıdır acaba,  ben Beyoğlu’nu defalarca kez gezdim görmediğim yeni yerler görecek miyim, bu soğuk havada hasta olmadan eve dönecek miyim…vs J

Tam 09:30’da Taksim Meydanı’nda, Cumhuriyet Anıtı’nın önünde buluştuk. Rehberimiz öncelikle Cumhuriyet anıtının hikayesini ve özelliklerini anlattı. Genç Cumhuriyet için ünlü bir İtalyan sanatçıya bir anıt yaptırılmak istenmiş ancak devletin parası olmadığından anıt 6 taksit ile yaptırılmış. Sonrasında ise 6.taksit maalesef ödenememiş bu yüzden de anıt yarım kalmış. Biz çok farkedemesek de anıtın sağ ve sol taraflarında çeşme bulunmakta. Normalde bu çeşmelerden su akması gerekiyormuş. Ancak 6.taksit ödenemeyince sanatçı bu kısmı tamamlamamış. Böylece şu an ki su akmayan görünüm ortaya çıkmış.
Ardından Taksim Maksemi'ni gezdik. Yani İstanbul’da suyun depolandığı ve dağıtıldığı bina. Daha önce http://yasamizi.blogspot.com.tr/2016/02/taksim-maksemi-rovouna1906-ve-beyoglu.html  yazımda buradan bahsetmiştim. O yüzden ayrıntıya girmeyecem ama bu sefer farklı olarak içini de gezme şansım oldu.
Kuşlar eskiden ihmal edilmez, yapılan binalara yuvaları mutlaka eklenirmiş..
Taksim Maksemi’nden ayrıldıktan Fransız Konsolosluğu’na doğru yol aldık. Kara ölüm diye bilenen veba hastalığının tedavisi için inşa edilen Fransız Veba Hastanesi şu an Fransız Konsolosluğu olarak hizmet veriyor.
Bir sonra ki durağımız Surp Hovhan Vosgeperan Ermeni Katolik kilisesiydi. Ancak buraya gelmeden evvel Dingo’nun Ahırı’na uğradık. Daha önce Dingo’nun ahırının ilginç hikayesinden burada bahsetmiştim. Merak edenler için http://yasamizi.blogspot.com.tr/2014/04/buras-dingonun-ahr-m.html
Ve Surp Hovhan Vosgeperan Ermeni Katolik Kilisesi…
İçinden bazı fotoğraflar…
Hz.İsa’nın doğum sahnesi canlandırması…
Beyoğlu’nda bir kaç yer daha dolaştıktan sonra ise Mis sokağa girdik. Bu sokağın asıl adı vakti zamanında Minsk imiş. Bolşevik ihtilalinden kaçan Ruslar bu sokakta uzun süre yaşamışlar ve bu sokak onların geldikleri bölgenin adı ile çağrılmış. 
Sokakta ağzımızı tatlandırmak için kısa bir mola verdik. Mola yerimiz İnci Pastanesi oldu.
Lise yıllarımda ilk defa profiterolünü denediğim İnci Pastanesi ( o  zaman yeri burası değil İstiklal Caddesi üzeriydi) lezzetinden hiçbir şey kaybetmemiş.
Devam edecek….

20 Ocak 2017 Cuma

Akaretler Sıra Evleri, No:89 Beşiktaş

Sultan Abdülaziz zamanında dönemin ünlü mimarı Sarkis Balyan tarafından ilk toplu konut projesi gerçekleşir. Saray çalışanlarının yaşaması için Akaretler’de sıra sıra evler yapılır. Akaret Sıra Evleri olarak bilinen bu bölge Beşiktaş ile Maçka arasında yer almakta.

Geçtiğimiz günlerde yolum Beşiktaş’a düşmüştü. Akaretler’de küçük bir kahve molası vermek için sıra evlerin bulunduğu caddeye geçtim. Cadde restore edilmiş hali ile çok hoş görünüyordu.
Cadde üzerinde Beşiktaş Spor Kulübü’nin binası, oteller ve çeşitli restoranlar bulunmakta. Ancak 89 numaralı konutun ayrı bir manevi değeri var. Burası Atatürk ve ailesinin 7 sene yaşadığı ev.
Buraya yolum düşmüşken evin içini de gezdim. Akaretler Mustafa Kemal Evi hafta içi ve ücretsiz ziyarete açık durumda. Evin her odasında farklı bir tema işlenmiş. Girişte öncelikle Akaretler Sıra Evleri’nde bulunan mekanların tarihi anlatılmış ve bölgenin eski halinin fotoğrafı sergilenmiş.
Birinci katta ise Balkan Savaşı’na ait unsurlar sergilenmekte. Örneğin; yerli ve yabancı gazetelerde Balkan Savaşı’na ilişkin çıkmış haberler yer almakta.
En üst katta ise işgal İstanbul’una ait fotoğraflar ile Atatürk’ün ailesine ve diğer yakınlarına bizzat yazmış olduğu mektuplar sergilenmekte.

18 Ocak 2017 Çarşamba

Kral İçin Hologram ve Tesadüf

Kış aylarında yaza göre daha çok film seyrediyorum. Bugün son zamanlarda seyrettiğim iki filmden bahsedelim bakalım.

Birincisi; Kral İçin Hologram…Başrolde Tom Hanks’in olduğu film Suudi Arabistan’da geçiyor. Amerikalı bir pazarlama uzmanı krala hologram satmak için Suudi Arabistan’a geliyor ve burada zor şartlarda işini yapmaya çalışıyor. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine bu filmi almıştım ama açıkçası çok beğenmedim. Film bana çok durağan geldi. Oyunculuğunu sevdiğim Tom Hanks bile filmi kurtaramamış. Çooook vaktiniz varsa izleyin derim yoksa zaman kaybı olabilir.

İkinci izlediğim film ise Tesadüf…Orijinal adı Serendipity olan film 2001 yılında çekilmiş eski bir yapım. Henüz izleme şansı elde ettiğim filmde başrolleri Kate Beckinsale ve John Cusack paylaşıyor. Romantik/ komedi türündeki bu filmi ben sevdim. Kafa dağıtan, hoş bir film.
İyi seyirler…

12 Ocak 2017 Perşembe

Ayşe Kulin’den 3 Kitap

Ya lise yıllarındaydım ya da üniversite yıllarımın başında,  o zaman böyle zincir mağaza haline gelmiş kitapçılar yoktu. Beşiktaş’ta Kabalcı  Kitapevi’ni geziyordum. Rafta, Adı Aylin isimli yazarının Ayşe Kulin olduğu bir kitaba rastladım. Özetine kısaca göz attıktan sonra kitabı almaya karar verdim. Eve gelince okumaya başladığım kitabı bir solukta bitirmiş ve çok beğenmiştim. Sonra ki yıllarda yazarın her çıkan kitabını okudum. Bazen kendimi Avrupa’nın göbeğinde Bosna’da yaşanan  savaşın ortasında buldum, bazen ünlü bir seramik sanatçısının hayatına tanıklık ettim bazen de Ayşe Kulin’in kendi ailesini anlattığı kitaplarda yakın zaman Türkiye’si hakkında bilgi sahibi oldum.

Son yıllarda ise Ayşe Kulin okumaya ara vermiştim. Geçenlerde bu arayı yazarın aynı seriye ait 3 kitabını okuyarak telafi ettim. Gizli Anların Yolcusu, Bora’nın Kitabı ve Dönüş… Ayşe Kulin bu sefer okurlarını şaşırtarak bir gay hikaye ile karşımıza çıkıyor.  İlhami ve Bora arasında yaşanan aşkı Gizli Anların Yolcusu kitabında İlhami’nin, Bora’nın Kitabı romanında Bora’nın, Dönüş romanında ise İlhami’nin kızı Derya’nın gözünden okuyoruz. Ayşe Kulin’in dili her zaman ki gibi akıcı ve konu da oldukça sürükleyici.
Şimdiden keyifli okumalar dilerim…

9 Ocak 2017 Pazartesi

Hafta Sonundan Geriye Kalanlar

İstanbul  bu hafta sonu çok fazla kar yağışı aldı. Ben de uzun bir sürenin ardından hafta sonunu evde geçirmiş oldum. Biraz film seyrettim, biraz kitap okudum bazen de yağan karı izledim. Pencerelerin önlerine kuşlar için bulgur, buğday bıraktım sonra da ikide bir kuşlar geldi mi diye kontrole çıktım J Neyse ki geldiler ve hepsini silip süpürdüler. Böylece onlar da mutlu oldu ben de. Ayrıca kurabiye yaptım. Kurabiyeleri bizim için yapmamış olsam da içinden 4-5 tane göz hakkı almayı ihmal etmedim. 
Bi de tabi karlı havaların olmazsa olmazı kardan adam var. Bizim evde çocukluğumdan beri kardan adamı annem yapar. Ben küçücük bir çocuktum beni elimden tutar parka götürür orada boyumca kardan adam yapardı. O meşhur 87 kışında yaptığı kardan adamla çekilmiş fotoğrafım albümümüzün en değerlilerinden. Neyse yıllar geçti ama annemin içindeki çocuk hiç büyümedi. Hala karlı havalarda kardan adam yapıyor JDün terasta yaptığı kardan adamı fotoğrafladım. Biraz asabi bir adam olmuş ama idare edin artık…
İşte yeni seneye ait ilk hafta sonu da böyle geçti. Herkese iyi haftalar diliyorum…

1 Ocak 2017 Pazar

Merhaba Yeniden

Buraya yazmayalı uzun zaman oldu. Sanırım ilk defa bu kadar uzun ara verdim. Peki neler yaptım bu arada? Lokal anestezi ile gerçekleşen küçük bir ameliyat oldum. Ameliyatın ardından narkozlu ikinci bir ameliyat olma durumum ortaya çıktı. Sıkıntılı bir bekleyiş içine girdik ama sonuçta her şey temiz çıktı ve ameliyata girmedim. Şu an iyiyim.

Bu süreçte yeni kitaplar okudum, filmler seyrettim, etkinliklere katıldım. Aslında 2017’nin bu ilk gününde onları mı yazsam diye düşünmüştüm ama sonradan vazgeçtim. 2016’ya ait her şey 2016’da kalsın. 2017 yeni bir başlangıç yılı olsun ve güzellikler getirsin.

Herkese mutlu seneler diliyorum…