Uçağımız semaya yükselirken güzel şehrime bir kez daha bakıyorum ve elimdeki notlarımı toparlamaya çalışıyorum. Bu sefer yolculuk Berlin’e. Ailece 4 günlük bir tatile çıkıyoruz.
Daha önceden Almanya’ya 4-5 kez gitmişliğim bulunuyor. Her defasında yağmurlu ya da kapalı havaya denk geldiğimden çantamda yağmurluğum hazır, bir de bonus olarak şal var. Ancak Berlin bize kocaman bir sürpriz yapıyor. Hava günlük güneşlik 😊Otele yerleşip dışarı çıkınca ilk durağımız şehrin sembol yapısı Brandenburg Kapısı oluyor.
Sonrasında bir cadde boyunca yürümeye başlıyoruz. Caddenin ismi Unter den Linden…Yani Ihlamurlar Altında. Gerçekten de cadde boyunca ıhlamur ağaçları peş peşe sıralanmış durumda. Etraf mis gibi kokuyor. Ihlamur çiçeğinin bu kadar güzel koktuğunu bilmezdim.
Sıradaki durak Holokost Anıtı…2.Dünya savaşında soykırıma uğrayan Yahudiler için yapılmış bir anıt.
Akabinde şehrin kalbinin attığı noktalardan biri olan Alexander Platz’a varıyoruz. Meydanın etrafı alışveriş mağazaları, marketler ve çeşitli cafelerle çevrili. Meydanın iki tane de simge yapısı var. Biri dünya saatlerini gösteren saat diğeri de tv kulesi.
Hava kararmaya yüz tutunca karnımızın acıktığını fark ederek internet tavsiyelerinden birini değerlendiriyoruz ve bir dönerciye gidiyoruz.
Böylece ilk gün bitiyor. Yarın Berlin’e kısa
bir ara vereceğiz ve şehrin çok yakınlarındaki bir kasabayı ziyaret edeceğiz 😊