Cumartesi sabahı erken saatlerde uyanıyorum. Camdan kafamı uzattığımda beni hafif yağmurlu bir hava karşılıyor. Oysa o günkü planımda vapurla karşıya geçmek, Kuzguncuk’a yürümek, açık havada fotoğraflar çekmek gibi planlarım var. Planımı bozuyor muyum? Tabii ki hayır çünkü soğuk havada da, yağmurda da karda da dışarı çıkmayı seviyorum. Hava şartlarına göre giyindikten sonra gerisi ortamın tadını çıkarmaya kalıyor.
Kahvaltı yaptığım
esnada telefonuma bir arkadaşımdan “planın yoksa görüşelim mi” şeklinde bir
mesaj geliyor. Ona Kuzguncuk planımdan bahsediyorum ve bana eşlik edip
edemeyeceğini soruyorum. “Gamze hava çok kötü” şeklinde şaşırmadığım bir yanıt
veriyor 😊
Hava
şartlarının birçok insanın programını etkilediğini artık bildiğimden ısrarcı
olmuyorum ve akşam yemeği için sözleşiyoruz. Kahvaltımı yapmamın ardından
vapura binmek üzere yola çıkıyorum.
Üsküdar'a geldikten sonra ise Kuzguncuk’a doğru yürüyüşe başlıyorum. Yürüyüş esnasında boğazın iki tarafına bakarak bir kez daha İstanbul’da yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum.
Kuzguncuk’ta beni önce süslü püslü bir Kuzguncuk arabası karşılıyor.
Hemen karşısında da Tarihi Kuzguncuk fırınını görüyorum.
Vitrinde sergilenen ve birbirindem lezzetli görünen mamulleri bir dahaki sefere denemek üzere pas geçiyorum.
Biraz ilerleyince bu sefer Nail Kitabevi karşıma çıkıyor. Eski bir Kuzguncuk evi kitap-cafeye dönüştürülmüş durumda. Daha önce methini çok duyduğum kitabevini bu sefer ziyaret etme şansı yakalıyorum. Kitap çeşitliliği biraz hayal kırıklığı yaratsa da gayet hoş ve sıcak bir ortam ile karşılaşıyorum.
Veee Kuzguncuk evleri. Evet evet kaç kez yazdım burada bilmiyorum ama ben cumbalı evleri çok seviyorum:)
Sonrasında kısa bir yemek molası veriyorum. Tercihim “Pita” oluyor. Mekana ismini veren pitayı deniyor ve seviyorum.
Yemek sonrası sokaklarda spontane dolaşırken Perihan Abla sokağına denk geliyorum. Hayal meyal hatırladığım çocukluğumun dizisine ev sahipliği yapmış sokağı baştan sona geziyorum.
Biraz daha ilerleyince ise Kuzguncuk Bostanı’nı görüyorum.
Yine tarihi Kuzguncuk evleri…
Buraya kadar gelmişken bi de kahve tatlı molası vereyim diyerek Kuzguncuk Çikolata ve Kahve isimli cafeye uğruyorum. İnanılmaz lezzetli bir pasta ile günümü şenlendiriyorum.
Artık dönüşe geçmenin zamanı. Son olarak Ekmek Teknesi dizisinde kullanılan fırını görüyorum. Bu diziyi seyretmediğim için ben de pek bir çağrışım yapmıyor ama fotoğraflamadan da geçmiyorum.
Gelirken vapuru
tercih etmeme karşın dönüşte Marmaray’ı kullanarak arkadaşımla sözleştiğimiz
yere doğru hareket ediyorum. Böylece Kuzguncuk günü sona eriyor:)
Selam sizle beraber Kuzguncuk çok güzel fotoğraflar ve satırlar. Çok kötü bir Ankara havasında kar ama ne yağıyor fotoğraf çekimine gitmiştik. Üç yıldır İstanbul'a gelmiyorum. Özlediğimi hissediyorum. Anadolu yakası be Cihangir'de dolaşırım. Farklı yerleri keşfetme zamanı galiba sevgiler.
YanıtlaSilKarlı havalarda fotoğraf çekimi çok güzel oluyor. Bu sene İstanbul'a hiç kar düşmedi :( En kısa zamanda İstanbul'a gelip doya doya gezmeniz dileği ile...
SilYağmur olduğundan en azından sakin ve kalabalıksız gezebilmişsiniz:) Oldukça güzel düzenlenmiş Kuzguncuk galiba. Son zamanlarda çok popüler oldu , bana da bir kısmet olmadı o semti gezmek.
YanıtlaSilEvet kalabalık yoktu :) İnşallah siz de uygun zamanınızda gezme şansı yakalarsınız.
Silarada spama bakmayı unutma arada bir yorumlarımız spama düşüyor :)
YanıtlaSilTamamdır bakacağım :)
SilÖzellikle hafta sonları hava bulutlu ve yağışlı olunca çok moralim bozuluyor, tam gezilecek zaman oysa... Bu arada Kuzguncuk'u çok severim. Profiterol severseniz Ulus Profiterol'ü öneririm, çok iyiydi.
YanıtlaSilProfiterol severim, bir daha yolum düşerse önerinizi dikkate alacağım.
Sil