26 Temmuz 2025 Cumartesi

Potsdam

Berlin seyahatinin planlamasını yaparken şehrin çevresinde gezilecek yerler var mı diye araştırıyordum. O esnada Potsdam’a rastladım. Kasabanın mesafesi de Berlin’e yakın olunca plana dahil ettim.

Böylece sabahın erken saatlerinde kendimizi trende buluyoruz. Yarım saatlik kısa bir sürenin sonunda Potsdam’a varmış durumdayız. Kasabada bizi ilk karşılayan mavi ve yeşilin birbirine karıştığı bu güzel manzara oluyor.

Sonra kasabanın caddelerinde yürümeye başlıyoruz. Her yer o kadar nezih ve o kadar güzel duruyor ki gelmemizin üzerinden daha 15 dakika geçmemiş olmasına rağmen burası Almanya’daki favori yerimiz oluyor.

Kısa bir yürüyüşün ardından Dutch Quarter yani Hollanda mahallesi diye adlandırılan bölgedeyiz. Yüksek çatılı, kiremit renkli evler Amsterdam’da yürüyormuş hissi yaratıyor.

Burayı o kadar çok seviyorum ki ilerleyen saatlerde vereceğimiz kahve molasını burada vermek istiyorum ve bir masaya yerleşiyoruz.

Mahallenin tadını çıkardıktan sonra sıra geldi Sanssouici sarayına. Saraya doğru ilerlerken tarihi kapı Nauener Tor’dan geçiyoruz.

Sanssouici Sarayı, bahçesi biletsiz gezilebilen çok ama çok büyük bir kompleks. Birçok tarihi yapıyı bünyesinde barındırıyor.

Sanssouici Sarayı…

Adalet Değirmeni… Bu değirmenin çok ilginç bir öyküsü var. Bir gün Kral 2.Frederic bir saray yaptırmak istiyor. Sarayını da şu an ki yel değirmeninin olduğu noktaya inşa ettirmeye karar veriyor. Bunun üzerine değirmen sahibine arsayı satması için yüklü bir miktar para teklif ediliyor. Ancak değirmen sahibi parayı kabul etmiyor ve tek geçim kaynağı olan değirmeninin bulunduğu arsayı satmak istemiyor. Bunun üzerine zorla değirmeni almak istiyorlar. Değirmen sahibi de “Berlin orada, mahkeme Berlin’de” diyor. Birkaç ay sonra mahkemeden karar çıkıyor ve değirmenci haklı bulunuyor. Böylece kral sarayını değirmenin bulunduğu yere değil hemen yanına inşa ettirmek durumunda kalıyor. Sonraki yıllarda da tüm ekmek ihtiyacını değirmenciden sağlıyor 😊

Sarayın içinde yer alan süslemeleri ile dikkat çeken bir Çin Evi…

Endülüs tarzını andıran başka bir yapı…

Saray gezisini bitirdikten sonra ise kasabanın merkezine doğru ilerliyoruz. Merkez bir Almanya kasabasından ziyade bir İtalya bir İspanya kasabasını andırıyor. Ortam çok canlı ve neşeli.

Yurtdışına çıktığım zaman o ülkenin geleneksel yemeklerini yemeyi tercih ederim. Ancak Almanya maalesef bu konuda fazla seçenek sunmuyor. Bu yüzden bir İtalyan restoranında karar kılıyoruz.

Yemeğimizi yedikten ve biraz daha dolaştıktan sonra artık dönüş zamanı…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder