Şehre
girdiğimiz zaman ilk yaptığımız iş meşhur pastane “Pastais de Belem” e gitmek
oldu. Bu pastane dışı milföy hamuru, içi muhallebi dolgulu tatlısı ile meşhur.
Önünde her daim uzun bir kuyruk oluyor. Ancak şunu söyleyebilirim; tatlının
lezzeti o uzun kuyrukta beklemeye değiyor. Aynı tatlı kaldığımız otelde de
sabahları çıktı ama bu pastanede yediğimiz tatlının lezzetini bulamadık.
Ayrıca
pastanenin içi de çok büyük ve çok güzel dekore edilmiş.
Belem
pastamızı yedikten sonra nehir kıyısına geçtik. Nehir kıyısında İki önemli yapı
bulunuyor. Keşifler Anıtı ve Belem Kulesi...
Keşifler
Anıtı, Portekiz’in 15. ve 16. yüzyılda yaptığı keşifleri singelemek için
yapılmış.
Belem Kulesi
ise Vasco de Gama anısına yaptırılmış bir kule.
Daha sonra
şehir merkezine geçtik. Merkezde ilginç bir asansör olan Santa Justa yer
alıyor. Bu asansör bir mahalleyi diğer mahalleye bağlayan bir ulaşım aracı
olarak kullanılıyor. Aynı zamanda seyir terası işlevi de görüyor. Kuyruğa
girerek asansöre bindim ve seyir terasından Lizbon’u seyrettim.
Bu sarı
tramvaylarda hem ulaşım aracı olarak hem de şehir turu yapmak için tercih
ediliyor.
Biz de
tramvaylardan birine atladık ve Lizbon Kalesi’ne doğru yola çıktık. Şunu
söyleyebilirim eğer Lizbon’a giderseniz mutlaka bu kaleyi görün. Çok büyük olan bu kale,
etkileyici bir manzaraya sahip.
Fotoğrafta
görünen yazımın başında bahsettiğim köprü; 25 Nisan Köprüsü...
Kale oldukça
büyük olduğu için gezmek 1-1.5 saat sürüyor.
Böylece
Lizbon’da ilk günümüzü tamamlayarak geceleme için otelimize geçtik.
şu blogda yazıp çizdikleriniz ne kadar değerli benim gibiler için bir bilseniz... en yakın zamanda ben de görmek istiyorum portekiz'i. ne olur 'gereksiz ayrıntı verip de okuyanları sıkmayayım' falan demeyin.. olabildiğince anlatın. anlatın ki gideceklerin kulağına küpe olsun :) teşekkürler
YanıtlaSilTam üzerine bastınız :) Ben de gereksiz ayrıntı vermemek adına yazımı mümkün olduğunca kısa tutmaya çalışıyorum.Şöyle diyebilirim, Belem bölgesini mutlaka görün, pasta yiyin. Asansöre binseniz de olur binmeseniz de, çok büyük kayıp değil.Kaleye zamanınız varsa gidin mutlaka.Tramwaya binin.Meydanlar, klasik Avrupa meydanları çok büyük özelliği yok.İnsanlar sempatik, cana yakın.(Bir dahaki yazımda bahsedeceğim Sintra'yı mutlaka ama mutlaka görün hatta 1 tam gün ayırın derim)
SilGene bir solukta okudum. Tatlı sanki bizim fırın sütlaç görünümünde. :) Asansör çok ilginç. Tam olarak anlayamadım tereferik gibi mi acaba? Köprü gerçekten bizimkine benziyor ama orada çirkin yapılaşma yok. Kale de muhteşem. Bu güzel paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilTeşekkürler İlhan Bey.Yok teleferik değil bildiğiniz asansör :)Yalnız asansörün arka çıkışında bir bağlantı var ve o bağlantıdan başka bir semte geçiyorsunuz :)İlginç bir ulaşım aracı yani :)
SilLizbon biletinin etrafında dolanıp duruyorum zaten. Bu yazı tam onun üzerine geldi. Bilet fiyatlarına bakacak olusak, ya Kasım'da olacak biizm seyahat ya da 2015 Mart'ında:))) Lizbon'a gidince bulduğum bütün deniz kabuklularını yiyeceğim:) Kesin kararlıyım. Lizbon'a Gece Treni'ni okuduktan sonra buraya gitmek şart oldu.
YanıtlaSilSevgiyle kucaklıyorum seni:))) ve takip ediyorum. Bakalım ne olacak?
Bence Lizbon'u çok seversiniz ve döndükten sonra harika yazılar yazarsınız :) Lizbon' a Gece Treni, bu kitabı ben de Lizbon'dan döndükten beri okumayı düşünüyorum.Sanırım yakında alacam.Ben de kucaklıyor ve öpüyorum...
Silasansör ne kadar ilginçmiş. hariaka bir paylaşım daha :))
YanıtlaSilEvet bana da çok ilginç gelmişti :)
SilÇok güzel bilgiler iyi ki paylaşıyorsun Gamze'cim, sevgiler ...
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Özlem Hanım, iyi ki siz de takip ediyor ve düşüncelerinizi paylaşıyorsunuz :) Ben de size sevgilerimi yolluyorum :)
Silİzmir'de de tarihi bir Asansör var, o da ulaşım aracı olarak kullanılıyor. Görünce onu hatırladım.
YanıtlaSilSevgiler
Aaa hiç bilmiyordum.İzmir'e yolum düşerse görmek isterim...
Sil