Ronda’ya varınca şehrin ve İspanya’nın simgesi bir boğa heykeli bizi karşıladı.
Şehir
merkezinde ise çok eski bir boğa güreşi arenası bulunuyor. Bu vahşi ve kanlı
gösteriyi asla tasvip etmesem de arenayı gezdim (Eğer içerde gösteri olsaydı
kesinlikle girmezdim). Arenaya dar koridorlardan geçerek girdik. Bu dar
koridorlarda matadorların eşyaları sergileniyordu.
Ve arena...
Arena iki
kattan oluşuyordu ve iki katı birbirine bağlayan merdivenlerin süslemeleri
oldukça dikkat çekiciydi.
Arenadan
sonra şehrin içinde yürümeye başladık. Şehrin ortasında büyük bir uçurum
var. İç savaşta bu uçurumda çok ölümler olmuş L Yazımın başında Ronda'nın Hemingway’i
misafir etmesi ile de meşhur olduğundan bahsetmiştim. Hemingway, İspanyol iç
savaşını anlattığı Çanlar Kimin İçin Çalıyor kitabını bu şehirde yazmış.
Ronda’daki
gezimizi bitirdikten sonra Marbella’ya doğru yola çıktık. Ancak Marbella’ya
varmadan Puerto Banus denen lüks bir kasabaya uğradık. Burası zengin turistlerin
konakladığı bir kasaba. Limandaki yat bolluğu ve lüks arabalar bunu göstergesiydi.
Marbella ise
bir sahil şehri. Güzel miydi diyecek olursanız Türkiye’nin bir çok sahil
şehrinin yanında sönük kalır. İşte deniz, kum, palmiyeler...vs
Gamze'cim hepsi muhteşem; sevgiyle kal canım :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler, siz de sevgiyle kalın :)
SilHarika fotolar ! Avrupa da İspanya ve Portekiz kaldı görmek istediğim.Gidersem buraları da görmek isterim :)
YanıtlaSilUmarım gidersiniz en kısa zamanda :)
SilNe güzel bir gezi olmuş :))
YanıtlaSil:)Umarım sen de gezersin oraları Büşracım.
Sil