Seyahatimizin 3.gününde Zürih’e 1
saat uzaklıktaki Luzern’e gittik. Yaptığımız tren yolculuğunun ücreti son
yıllarda ulaşıma verdiğimiz en yüksek ücretti. Şöyle diyeyim; ulaşım bedeli
Türkiye içi uçak biletinden pahalıydı J
Peki değdi mi? Kesinlikle değdi.
Luzern, ardı ardına sıralanmış dağlar arasında kalan masmavi bir göle sahip, dingin bir şehir. Şehre ayak bastığınız anda bu huzuru
hissediyorsunuz.Şehrin, sahip olduğu en önemli eser ise 500 yıllık tahta bir köprü. Köprünün içi yağlı boya tablolarla donatılmış durumda. Luzern’in eğlenceli, kalabalık, janjanlı kısmı ise köprünün öbür tarafında. Bu yüzden köprüyü fotoğrafladıktan hemen sonra diğer tarafa geçtik ve arnavut kaldırımlı ara sokaklarda dolaşarak şehri keşfetmeye başladık. Akabinde ise göl kenarına doğru ilerledik. Göl kenarı boylu boyunca banklarla çevrilmişti. İnsanlar manzaraya karşı oturmuş öğle yemeklerini yiyordu. Burada biraz takıldıktan sonra Luzern’i bir de tepeden görelim diye ünlü bir otelin terasına geçtik. Manzara muhteşemdi. Böylece keyifli bir kaç saatin ardından kürkçü dükkanı diyerek Zürih’e geri döndük ve göl kenarında ilerleyerek Lindht çikolata fabrikasına ulaştık. Ben devasa bir fabrika ve showroom beklerken çok daha küçük bir bina ile karşılaşınca biraz hayal kırıklığı yaşadım. Yine de ufak tefek çikolata alışverişi yapmadan dönmedik. Vee son olarak da Zürih’in en eski pastanesi Peclard’a uğradık. Zürih’e bir gün yolunuz düşerse mutlaka uğrayın derim. Çok hoş bir dekorasyona sahip.
Zürih’i ikinci ziyaretimdi ve ilk
seyahatten çok daha fazla keyif aldım. Umarım bir gün tekrar yolum düşer.
keyifli bir gezi olmuş, mamzaralar da insanın içini açıyor, teşekkürler :)
YanıtlaSilay nefis bir yermiş not aldım giderim gezentiiiii :)
YanıtlaSilİnşallah gidersin Deep...
SilPahalı diye iyi ki vazgeçmemişsiniz... Çok güzel bir şehirmiş gerçekten de ♥
YanıtlaSilEvet Şebo, iyi ki...
SilÇikolata fabrikası deyince gözüm açıldı. Fotoğraflar çok güzel. Gitmek istiyorum hemen :))
YanıtlaSil