Geçen haftalarda
İstiklal Caddesinde tramvay fotoğrafı çekerken arkadaşıma Beyoğlu tramvayı ile ilgili
bir hikaye anlatmıştım. Şimdi burada da bu hikayeyi paylaşmak istiyorum. Çok
eskiden yani elektrikli ulaşım henüz başlamamışken tramvay, iki tane at ile
çekilirmiş. Yalnız Şişhane yokuşundan yukarı çıkarken iki atın tramvayı çekmeye
gücü yetmezmiş. Dolayısıyla burada iki at takviyesi daha yapılırmış. Yukarı
çıkıp, Fransız Konsolosluğu civarına gelince takviye atlar sökülür ve buradaki
bir ahırda dinlenmeye alınırmış. Daha sonra dinlenen atlar tramvaya bağlanmadan serbest halde eski yerlerine
gönderilirmiş. Fransız Konsolosluğu civarındaki bu ahıra gün boyu giren çıkan
atın haddi hesabı olmazmış ve bu ahır Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından
işletilirmiş . İşte “Dingo’nun Ahırı mı?” deyimi de buradan çıkmış.
Herkese iyi
haftalar J
Bu tür hikayeleri seviyorsanız İstanbul'un 100 Deyimi isimli kitabı önerebilirim.
YanıtlaSilhttp://birdunyafikir.blogspot.com.tr/2013/10/istanbulun-100-deyimi.html adresinde detaylı bahsetmiştim.
İlginizi çekerse...;)
Hımm teşekkürler, bu kitabı edinmeye çalışacam :)
SilNe güzel bir post olmuş :) Sayende Dingonun ahırı deyiminin nerden geldiğini öğrenmiş olduk :)
YanıtlaSil:) Çok ilginç bi hikaye, öğrendiğim zaman hoşuma gitmişti burada da paylaşmak istedim :)
SilCanım bir mail adresi alabilir miyim :) Sana ulaşmak istiyorum :)
YanıtlaSilgamzeesrae@hotmail.com adresinden ulaşabilirsin canım :)
SilTamam canım çok sağolasın :)
Sil:))) Haha haa vallahi çok hoşmuş hikayesi. Demek burdan geliyormuş Dingo'nun ahırı :))
YanıtlaSil