24 Mart 2015 Salı

Bir Kalfalık Eseri

İstanbul’un yedi tepesinden birinde boğaza nazır konumda inşaa edilmiş, yüz yıllardır ayakta durarak İstanbul siluetinin bir parçasını oluşturuyor. Koca Sinan “Kalfalık eserim” diyor onun için.  Evet, Süleymaniye camisinden bahsediyorum.
Geçtiğimiz Cumartesi, Vezneciler metro durağında indikten sonra Süleymaniye camisine  doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Yürürken ahşap evlerin sıralandığı bazı sokaklardan geçtim. Bu tarihi doku içinde yürüyüş yapmak nasıl iyi geldi anlatamam.
Camiye vardığımda gözüme ilk çarpan Sülaymaniye Meydan Çeşmesi oldu. Bu çeşmenin diğer adı da Hesap Çeşmesi. Mimar Sinan vakti zamanında işçilere maaşlarını bu çeşmenin önünde dağıtırmış. O yüzden de buraya hesap çeşmesi denirmiş.
Daha sonra çiçeklerle bezenmiş bir yolda ilerleyerek camiye girdim.
Süleymaniye camisi İstanbul’daki en büyük cami. Daha iç mekanı görmeden avluların genişliğinden bunu anlıyoruz.
Sultan Süleyman adına inşa edilen caminin 4 tane minaresi ve toplam 10 şerefesi bulunuyor. 10 şerefe olmasının nedeni Sultan Süleyman’ın 10.padişah, 4 minare olmasının nedeni ise İstanbul’un fethinden sonraki 4.padişah olmasından kaynaklanıyormuş.
Zarif bir şekilde süslenen caminin içi de oldukça ferah. Ayrıca burada bazı ilginç detaylar var: Bir gün Mimar Sinan, padişaha camide nargile içiyor diye şikayet edilir. Bunun üzerine Sultan Süleyman camiye baskın düzenler. Baskın esnasında Mimar Sinan’ı nargile içerken yakalar. Aslında içtiği nargile değil sudur, nargileyi sadece fokurdatmaktadır. Bunu yapmasının amacı ise caminin akustik durumunu ölçmektir.
Yine Mimar Sinan caminin orta kapısının üstüne bir is odası yapmıştır. Cami o zamanlar 275 kandille aydınlatılıyormuş. Bu kandillerden çevreye yayılan duman insanları rahatsız etmesin diye bir “is odası” yaparak dumanın bu odada toplanmasını sağlamış. Hatta bu odaya özel bir nemlendirme sistemi kurularak dönemin en kaliteli mürekkebi damıtma yoluyla buradan elde edilmiş. Tüm bunlar Mimar Sinan’ın salt bir mimar olmadığını aynı zamanda iyi bir mühendis ve matematikçi olduğunu gösteriyor.
Caminin avlusundan gözlemlenen manzara şahane. Ancak geçtiğimiz Cumartesi hava o kadar soğuk ve o kadar pusluydu ki benim şansıma düşen manzara ancak bu oldu.
Süleymaniye Cami diğer büyük camiler gibi külliye olarak inşaa edilmiş. Külliyenin diğer bölümleri de bir dahaki yazıya artık.

13 yorum:

  1. en sevdigim cailerdendir Suleymaniye, o yokusu çiktiktan sonra koskocaman avlusu kucaklar dinlendirir insani. Her istanbul ziyaretimde ugramaya çalisirim. sonra da karsisindaki Lalezar çay bahçesinde turk sanat muzikleri esliginde kahvemi yudumlar oyle devam ederim yoluma, sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aaa bu çay bahçesini bilmiyordum bir daha gidersem uğrayacam mutlaka :)
      Sevgiler...

      Sil
    2. gorunur bi yerde diil cunku girisi için merdivenlerden iniyorsun, ihlamur agaclari altinda sakli bir yer ama sorarsan birine mutlaka gosterirler elma çayi da super kulaklarimi çinlatmayi da unutma Gamzecim

      Sil
  2. Senin İstanbul fotoğraflarını beğeni ile takip ediyorum Gamze'cim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim Özlem Hanım, öpüyorum sizi :)

      Sil
  3. Sayenizde şöyle bir dolastım İstanbul da :)

    YanıtlaSil
  4. o mimarsa şu an mimarım diye hava atanlar ne, sevgiler

    YanıtlaSil
  5. güzel bir gezinti yapmışsınız, bazen insanın şöyle kendi kendine, kendini düşüne düşüne bir gezesi geliyor, buralara kadar gelmişsiniz ordan da bi vefa bozacısına uğrasaymışsınız keşke.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah evet hiç aklıma gelmedi oradayken :( Bi dahakine artık...

      Sil
  6. Ah istanbulda olsamda bende gezsem keşke ne kadar şanslısın orda olmakla :) sayende gezmiş kadar oldum teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ederim ziyaretiniz ve güzel yorumunuz için...

      Sil