Geçtiğimiz
Cumartesi, Vezneciler metro durağında indikten sonra Süleymaniye camisine doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Yürürken
ahşap evlerin sıralandığı bazı sokaklardan geçtim. Bu tarihi doku içinde
yürüyüş yapmak nasıl iyi geldi anlatamam.
Camiye vardığımda
gözüme ilk çarpan Sülaymaniye Meydan Çeşmesi oldu. Bu çeşmenin diğer
adı da Hesap Çeşmesi. Mimar Sinan vakti zamanında işçilere maaşlarını bu
çeşmenin önünde dağıtırmış. O yüzden de buraya hesap çeşmesi denirmiş.
Daha sonra
çiçeklerle bezenmiş bir yolda ilerleyerek camiye girdim.
Süleymaniye
camisi İstanbul’daki en büyük cami. Daha iç mekanı görmeden avluların
genişliğinden bunu anlıyoruz.
Sultan
Süleyman adına inşa edilen caminin 4 tane minaresi ve toplam 10 şerefesi
bulunuyor. 10 şerefe olmasının nedeni Sultan Süleyman’ın 10.padişah, 4 minare
olmasının nedeni ise İstanbul’un fethinden sonraki 4.padişah olmasından
kaynaklanıyormuş.
Zarif bir şekilde süslenen caminin içi de oldukça ferah. Ayrıca burada bazı ilginç
detaylar var: Bir gün Mimar Sinan, padişaha camide nargile içiyor diye şikayet
edilir. Bunun üzerine Sultan Süleyman camiye baskın düzenler. Baskın esnasında
Mimar Sinan’ı nargile içerken yakalar. Aslında içtiği nargile değil sudur, nargileyi sadece fokurdatmaktadır. Bunu yapmasının amacı ise caminin akustik
durumunu ölçmektir.
Yine Mimar Sinan caminin
orta kapısının üstüne bir is odası yapmıştır. Cami o zamanlar 275 kandille
aydınlatılıyormuş. Bu kandillerden çevreye yayılan duman insanları rahatsız
etmesin diye bir “is odası” yaparak
dumanın bu odada toplanmasını sağlamış. Hatta bu odaya özel bir nemlendirme
sistemi kurularak dönemin en kaliteli mürekkebi damıtma yoluyla buradan elde
edilmiş. Tüm bunlar Mimar Sinan’ın salt bir mimar olmadığını aynı zamanda iyi
bir mühendis ve matematikçi olduğunu gösteriyor.
Caminin
avlusundan gözlemlenen manzara şahane. Ancak geçtiğimiz Cumartesi
hava o kadar soğuk ve o kadar pusluydu ki benim şansıma düşen manzara ancak bu
oldu.
Süleymaniye
Cami diğer büyük camiler gibi külliye olarak inşaa edilmiş. Külliyenin diğer
bölümleri de bir dahaki yazıya artık.
en sevdigim cailerdendir Suleymaniye, o yokusu çiktiktan sonra koskocaman avlusu kucaklar dinlendirir insani. Her istanbul ziyaretimde ugramaya çalisirim. sonra da karsisindaki Lalezar çay bahçesinde turk sanat muzikleri esliginde kahvemi yudumlar oyle devam ederim yoluma, sevgiler
YanıtlaSilAaa bu çay bahçesini bilmiyordum bir daha gidersem uğrayacam mutlaka :)
SilSevgiler...
gorunur bi yerde diil cunku girisi için merdivenlerden iniyorsun, ihlamur agaclari altinda sakli bir yer ama sorarsan birine mutlaka gosterirler elma çayi da super kulaklarimi çinlatmayi da unutma Gamzecim
SilTamam unutmayacam :)
SilSenin İstanbul fotoğraflarını beğeni ile takip ediyorum Gamze'cim :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Özlem Hanım, öpüyorum sizi :)
SilSayenizde şöyle bir dolastım İstanbul da :)
YanıtlaSilNe güzel keyif almanıza sevindim...
Silo mimarsa şu an mimarım diye hava atanlar ne, sevgiler
YanıtlaSilgüzel bir gezinti yapmışsınız, bazen insanın şöyle kendi kendine, kendini düşüne düşüne bir gezesi geliyor, buralara kadar gelmişsiniz ordan da bi vefa bozacısına uğrasaymışsınız keşke.
YanıtlaSilAh evet hiç aklıma gelmedi oradayken :( Bi dahakine artık...
SilAh istanbulda olsamda bende gezsem keşke ne kadar şanslısın orda olmakla :) sayende gezmiş kadar oldum teşekkür ederim :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim ziyaretiniz ve güzel yorumunuz için...
Sil