Henüz gün
aydınlanmamıştı. Telefonumdan saate baktığımda saat 06:45’i, hava durumu ise 1
dereceyi gösteriyordu ve beni bekleyen uzun bir gün vardı. Daha önce iki kez
beraber dolaştığım Sen Anlat İstanbul’un Beyoğlu turuna katılmıştım ve 09:30'da
buluşacaktık. Giyinmeye başladığımda aklımdan geçen düşünceler şöyleydi; böyle
soğuk bir havada benim gibi gezmeye meraklı başka kişiler var mıdır acaba, ben Beyoğlu’nu defalarca kez gezdim görmediğim
yeni yerler görecek miyim, bu soğuk havada hasta olmadan eve dönecek miyim…vs J
Tam 09:30’da
Taksim Meydanı’nda, Cumhuriyet Anıtı’nın önünde buluştuk. Rehberimiz öncelikle
Cumhuriyet anıtının hikayesini ve özelliklerini anlattı. Genç Cumhuriyet için
ünlü bir İtalyan sanatçıya bir anıt yaptırılmak istenmiş ancak devletin parası
olmadığından anıt 6 taksit ile yaptırılmış. Sonrasında ise 6.taksit maalesef
ödenememiş bu yüzden de anıt yarım kalmış. Biz çok farkedemesek de anıtın sağ
ve sol taraflarında çeşme bulunmakta. Normalde bu çeşmelerden su akması
gerekiyormuş. Ancak 6.taksit ödenemeyince sanatçı bu kısmı tamamlamamış.
Böylece şu an ki su akmayan görünüm ortaya çıkmış.
Ardından
Taksim Maksemi'ni gezdik. Yani İstanbul’da suyun depolandığı ve dağıtıldığı
bina. Daha önce http://yasamizi.blogspot.com.tr/2016/02/taksim-maksemi-rovouna1906-ve-beyoglu.html
yazımda buradan bahsetmiştim. O yüzden
ayrıntıya girmeyecem ama bu sefer farklı olarak içini de gezme şansım oldu.Kuşlar eskiden ihmal edilmez, yapılan binalara yuvaları mutlaka eklenirmiş.. Taksim Maksemi’nden ayrıldıktan Fransız Konsolosluğu’na doğru yol aldık. Kara ölüm diye bilenen veba hastalığının tedavisi için inşa edilen Fransız Veba Hastanesi şu an Fransız Konsolosluğu olarak hizmet veriyor. Bir sonra ki durağımız Surp Hovhan Vosgeperan Ermeni Katolik kilisesiydi. Ancak buraya gelmeden evvel Dingo’nun Ahırı’na uğradık. Daha önce Dingo’nun ahırının ilginç hikayesinden burada bahsetmiştim. Merak edenler için http://yasamizi.blogspot.com.tr/2014/04/buras-dingonun-ahr-m.html
Ve Surp Hovhan Vosgeperan Ermeni Katolik Kilisesi…
İçinden bazı fotoğraflar…
Hz.İsa’nın doğum sahnesi canlandırması… Beyoğlu’nda bir kaç yer daha dolaştıktan sonra ise Mis sokağa girdik. Bu sokağın asıl adı vakti zamanında Minsk imiş. Bolşevik ihtilalinden kaçan Ruslar bu sokakta uzun süre yaşamışlar ve bu sokak onların geldikleri bölgenin adı ile çağrılmış. Sokakta ağzımızı tatlandırmak için kısa bir mola verdik. Mola yerimiz İnci Pastanesi oldu. Lise yıllarımda ilk defa profiterolünü denediğim İnci Pastanesi ( o zaman yeri burası değil İstiklal Caddesi üzeriydi) lezzetinden hiçbir şey kaybetmemiş. Devam edecek….
Ah Gamzem ah nasıl kaçırdım ben bu turu.....
YanıtlaSil:(( Gülşah'cım artık ben gezdiririm seni :) Bu arada aynı şirketin Karaköy-Galata turu da var ona katılabiliriz beraber.Öpüyorum çok...
SilTaksim Cumhuriyet Anıtı'nın hikayesini biliyordum ama su deposunun içi ne güzelmiş. Dışına bakan ihtimal vermez.
YanıtlaSilNe güzel şeyler paylaşılanlar, çok beğendim. Profiterol tabakta sunulurdu aynı fotoğraftaki gibi. Şimdilerde kaseye girdi o da:)
Sevgiler, selamlar Ankara dan.
Su deposu eskiden çok kötü haldeymiş, daha sonra restorasyondan geçerek şimdi ki haline kavuşmuş. Evet, İnci hala profiterolü tabakta sunuyor :) Sevgiler, öpüyorum...
SilDingo'nun ahırı demek oradan geliyor, bilmiyordum hiç :))
YanıtlaSilO profiterolde aklım kaldı yalnız, sabah sabah tam mideye indirmelik :))
Devamını bekliyoruz efenim ♥
Bir gün yolunuz İstanbul'a düşerse profiterol benim ikramım olsun size:)
SilBütün gezi iyi güzel de sondaki profiterol olmayaydı iyiydi be Gamzecim :)) Başka bişeyler yazacaktım onu görünce koptum. Şeker ihtiyacımın olduğu şu dakikalarda ve diyette olduğum şu günlerde algıda seçicilik yapıyorum sanırım
YanıtlaSilKal sağlıcakla ♥
:)) Biraz daha sabredin bi kaç gün sonra ufak bi kaçamak yaparsınız artık, öpüyorum çok...
SilNe güzel kareler Profiterol şahane :) Sevgiler
YanıtlaSilVe ben sayende gezdim oraları senin yazınla🤗 Şuraya da bir güneş çizelim 😉😘
YanıtlaSil:))) Hayır kar tanesi düşürelim :)
Sil