Önce Alman Çeşmesi’nin yanından,
sonra da kitabelerin ve burgu taşın yanından geçerek Küçük Ayasofya’ya doğru
ilerliyoruz.
Sultanahmet’e defalarca kez gitmeme
ve hemen hemen her bir noktasını ezbere bilmeme rağmen Küçük Ayasofya Camii’ni
hiç görmemiştim. Yol boyunca el sanatları tarzında hizmet veren dükkanlar
karşımıza çıkıyor. Çalgıcı kurbağaları selamlamamızın hemen akabinde ise Küçük
Ayasofya karşımızda…
Küçük Ayasofya, kiliseden camiye
çevrilmiş bir yapı.Zaten bu durum ilk bakışta hemen farkediliyor. Ve tam 1500
yaşında. Ne şanslıyız ki binlerce senelik geçmişi olan bir çok esere sahibiz.
Caminin içinden bir fotoğraf…
Küçük Ayasofya civarında biraz
dolaştıktan tekrar Sultanahmet’e dönüyoruz ve bu sefer heybetli Ayasofya karşısında
bir kahve molası veriyoruz. Hava puslu, yağmurlu ama Ayasofya yine güzel hep
güzel.
Tabi bizim muhabbetimiz de güzel. Çok konuşarak, çok gülerek ve harika vakit geçirerek bir Pazar gününü noktalıyoruz.
Küçük Ayasofya nın varlığından haberim yoktu, teşekkürler paylaşımın içi :) İstanbul un her bir köşesi tarih kokuyor ne şanslısın,sevgiler :)
YanıtlaSilEvet biz İstanbullular tarih bakımından şanslıyız...
SilHiç gitmedim, büyük eksiklik :(
YanıtlaSilEn kısa zamanda gitmeniz dileği ile...
SilBayadır gitmemiştim. Gitmiş kadar oldum sayende. Teşekkürler. :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederiz ziyaretiniz için...
SilBuram buram tarih kokulu bir gezi olmuş yine...
YanıtlaSilHarikasın ♥
Öpüyorum kocaman :)
Silmutlu gezmeler :)
YanıtlaSilYakında oradayım inşallah. Küçük büyük demeden o Ayasofya senin diğeri benim gezmeyen ne olsun :))
YanıtlaSilHadi o zaman şimdiden iyi gezmeler...
Silkeşfediciiiii tımams gideyim :)
YanıtlaSilKahkahalı bir pazarın ne güzel özeti olmuş Gamzellam ❤️ Kalemine sağlık 🤗
YanıtlaSilTeşekkürler canım benim...
Sil