Evet, kadınlar pazarı sonrası
uğradığım semt Zeyrek oldu. Gitmeden evvel internette ufak bir araştırma yapmış
ve bunun sonucunda Zeyrek’te bazı evlerin UNESCO tarafından korumaya alındığını
öğrenmiştim. Bu evler Zeyrek geneline dağılmış olarak bulunuyor. İşte bazıları;
Sokaklar arasında gezerken kızıl
renkli hoş bir yapıya rastladım. Burası benim Haliç’te metrodan her inişimde
karşı yamaçta gördüğüm ama ismini bilmediğim büyük yapıydı. Zeyrek Camii ya da
Pantokrator Manastırı olarak bilinen yapı Doğu Roma dönemine ait.
Hemen yanında da İstanbul Kitapçısı
isimli cafe bulunuyor. Cafede bir yanınızda Pantokrator Manastırı diğer yanınızda
Süleymaniye Camii karşınızda Haliç ve Galata Kulesi manzaraları ile keyif
çatabilirsiniz.Ben de tam olarak aynısını yaptım.
Buz gibi limontamı yudumlayarak hem
manzaranın keyifini çıkardım hem de bol bol fotoğraf çektim.
Sonrasında Zeyrek sokaklarında biraz
daha dolaşıp Unkapanı’na inerek günü noktaladım. İniş esnasında serbest gezen
bu tavuklar da beni uğurladı J))
Ne iyi yapmışlar da koruymaya almışlar. Yoksa yıkılıp yada yakılıp beton duvarları dikerlerdi yerlerine. Yaşayan evler diyorum ben bu evlere, sanki nefes alıp veriyorlarmış hissi uyanıyor bende :)
YanıtlaSilYaşayan evler tanımlaması güzelmiş, iyi haftalar :)
Silheey bilmiyom gideyim :)
YanıtlaSilHadi iyi gezmeler...
SilNe güzel yerler ya, tavukları da ayrı sevdim :D
YanıtlaSilManzaraya doyum olmuyor :) Bu sıcakların vazgeçilmezi limonata :)
YanıtlaSilYaz ayalarında favori içeceğim :))
SilÇok iyi olmuş korumaya aldıkları. Tavukların ne işi var orada şaşırdım doğrusu :D
YanıtlaSilİstanbul'da her yer her şeyle karşılaşabilirsiniz :)
SilAaa çok güzelmiş o cafe... O taraflara gittiğimizde nereyi ziyaret etsek diye düşündük bi kaç kez arabada, ama kestiremeyince vazgeçtik. Aklımızda olacak mutlaka;)
YanıtlaSil